NSU davasında Beate Zschaepe'ye müebbet hapis cezası verildi
Almanya'da 'Yüzyılın davası' diye nitelenen NSU davasını ve verilen kararı Gazeteci Yücel Özdemir ile değerlendiriyoruz.
Yücel ÖZDEMİR
Münih
Almanya’da 2000-2007 yılları arasında 8’i Türkiye kökenli, biri Yunanistan kökenli 9 göçmen esnafı seri cinayetler şeklinde katleden, Alman polis memuru Michaele Kiesewetter’i öldüren, Köln’de iki yere bomba koyan ve 15 banka soygunu gerçekleştiren ırkçı terör örgütü NSU üyelerinin yargılandığı davada karar açıklandı.
Saat 9.55’te salona giren mahkeme salonuna giren Mahkeme Başkanı Manfred Götzl sanıklar hakkında verilen cezayı açıkladı.
Buna göre başsanık Beate Zschaepe’ye 10 kişinin öldürülmesi ve terör örgütü üyesi olması nedeniyle ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasının verildiğini açıkladı. Davanın iki numaralı sanığı Ralf Wohlleben’e 10 yıl hapis cezası verildi. Savcılık 12 yıl hapis talep ediyordu.
Federal Savcılık tarafından hakkında 12 yıl hapis cezası istenen Andre Eminger’e cinayetlerin işlenmesine yardımcı olduğu için 2 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
Cinayetlerin işlenmesine yardımcı olan Holger Gerlach’a 3 yıl, itirafçı olan Carsten Schultze’ye ise 3 yıl çezası verildi.
Özellikle Eminger’in cezasının istenen çok altında olması seyirciler arasında yer alan taraftarları tarafından alkışlarla karşılandı.
Saat 9.45’te salona getirilen başsanık Beate Zschaepe, bu sefer sırtını kameralara dönme yerine sakin bir şekilde, avukatlarının yanında kendisine ayrılan yere oturdu. Zschaepe’yi beş avukat temsil etti.
Mahkeme salonunda gazetecilere ve misafirlere ayrılan yerler tamamen doldu. İzleyiciler arasında bir grup Neonazinin olduğu da dikkat çekti.
Davayı izleyenler arasında Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın ve AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu da yer aldı.
CEZALAR BEKLENENİN ALTINDA
Cinayetlerde kullanılan silahı temin eden ve davanın iki numaralı sanığı Ralf Wohlleben’e 10 yıl hapis cezası verildi. Başsavcılık Savcılık daha önce 12 yıl hapis talep ediyordu. Dava boyunca Neonazilerle ilişkisini gizlemeyen Wohlleben’e verilen ceza beklenenin altında oldu.
Davada en dikkat çeken hafif cezayı ise cinayetlerin işlenmesine yardımcı olan Andre Eminger aldı. Mahkeme cinayetlerin işlenmesine yardımcı olduğu için 2 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Ancak savcılık en az 12 yıl hapis cezası verilmesini talep ediyordu. Eminger, dava boyunca Neonaziler tarafından düzenlenen eylemlere katılmaya devam etmişti. Federal Başsavcılık geçtiğimiz yıl Eylül atında, Eminger’in cinayetlerdeki rolünün tahmin edilenin üzerinde olduğunu belirterek tutuklanmasını istemişti. Yüksek ceza alması beklenen Eminger’e bu kadar az ceza verilmesi seyirciler arasında yer alan taraftarları tarafından alkışlarla karşılandı. Eminger, cinayetleri işleyen Uwe Mundlos, Uwe Böhnhardt ve Beate Zschaepe’nin yeraltında kaldığı yıllarda evleri kiralamış, kimlik kartlarını kullandırmıştı.
Cinayetlerin işlenmesine yardımcı olan diğer sanıklar Holger Gerlach’a 3 yıl, itirafçı olan Carsten Schultze’ye ise 3 yıl gençlik cezası verildi. Kararın açıklanmasından sonra Mahkeme Başkanı Manfred Götzl, cezaların gerekçelerini okumaya başladı.
Karar açıklandığı sırada Eyalet Mahkemesinin önünde toplanan yüzlerce kişi kararı protesto etti. “Son söz henüz söylenmedi” sloganıyla yapılan eylemde değişik örgütlerin temsilcileri konuşmalar yaptı. Akşam saat 18.00’de mahkeme önünden Eyalet İçişleri Bakanlığı’na kadar bir yürüyüş düzenlenecek.
NSU KURBANLARININ AİLELERİ: BU DAVANIN PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ
NSU Davası’nda tarihi kararın açıklanmasından bir gün önce Münih’te bir araya gelen NSU kurbanları ve aileler, davada önemi soruların aydınlatılmadığını belirterek, devletin istihbarat örgütleriyle Neonazi örgütler arasındaki bağlantıyla hesaplaşma konusunda ortaya çıkan fırsatı değerlendirmediğine dikkat çektiler.
EinWeltHaus’ta düzenlenen toplantıda konuşan Enver Şimşek’in oğlu Abdülkerim Şimşek, “Beş yıl önce dava başladığında çok umutluyduk. Ancak bugün gelinen noktada bir çok soruya yanıt verilmedi. Almanya gibi bir ülkede dosyaların kaybedilmesini bir türlü anlayamıyoruz. Bun açıklamaktan da zorlanıyoruz” dedi.
Şimşek ailesinin avukatı Seda Basay ise “Bu dava hukuksal olarak bitse de burada bitmeyecek. Talebimiz, istihbaratın gizli tuttuğu dosyaları derhal serbest bırakmasıdır. Baş sanık Beate Zschaepe’nin anlattıklarına kesinlikle inanmıyoruz” dedi.
Dortmund’da öldürülen Mehmet Kubaşık’In kızı Gamze Kubaşık ise yaptığı konuşmada, “Babamı iki kez öldürdüler. Bir Neonaziler bir de davanın aydınlığa kavuşturulmasını engelleyerek” dedi. Kubaşık, yerelde cinayetleri işleyenlere yardım edenlerin olduğunu belirterek, “Bunlar ortaya çıkarılmadığı sürece Dortmund’da rahat dolaşmam söz konusu değil” dedi.
9 Haziran 2004’te Köln’deki Keup Caddesi’nde yapılan bombalı saldırıda yaralanan Arif S. ve Kemal G. de yaptıkları konuşmalarda yargıya güvenlerinin kalmadığını dile getirdiler.
İSTİHBARAT ÖRGÜTÜNÜN ROLÜ AÇIĞA ÇIKARILMADI
Federal Başsavcılık tarafından hazırlanan iddianamede cinayetlerin asıl olarak 4 Kasım 2011’de Eisenacht’ta bir karavanın içinde intihar eden Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos tarafından işlendiği, davada başsanık olarak yargılanan Beate Zschaepe’nin de bunların suç ortağı olduğu ileri sürülüyordu. Dava boyunca üçlü ile bağlantılı oldukları için ifadeleri alınan birçok ırkçı, cinayetleri işleyenleri tanıdıklarını, yakın iş birliği içinde olduklarını ifade ettikleri halde, Federal Başsavcı Herbert Diemer onları da “cinayetleri işleyenler” gurubuna dahil ederek haklarında dava açmadı. Dava sürecinde iddianamenin dışına çıkılmadı. Yine cinayetlerin NSU’nun işlediğinin açığa çıkmasından hemen sonra Federal Anayasayı Koruma Örgütünün pek çok belgeyi imha etmesi konusunda da soruşturma açılmadı.
Böylece, elde pek çok delil olmasına rağmen istihbarat örgütünün cinayetlerdeki rolü, hücre üyelerinin neden zamanında yakalanmadığı gibi sorular aydınlığa kavuşturulmamış oldu.
Ayrıca, cinayetler konusunda önemli bilgilere sahip oldukları tahmin edilen dört tanık da şüpheli şekilde ölmüştü.
KURBAN YAKINLARI KATILDI
NSU Davasına Dortmund’da katledilen Mehmet Kubaşık’ın eşi Elif Kubaşık ve kızı Gazme Kubaşık, Nürnberg’de katledilen Enver Şimşek’in çocukları Abdülkerim Şimşek ve Semiya Şimşek, Kassel’de katledilen Halit Yozgat’ın babası İsmail Yozgat ve eşinin aralarında olduğu çok sayıda kurban ailesi katıldı. Ayrıca Köln’deki bombalı saldırılarda yaralananlar da davada hazır bulundu.
MERKEL’İN VERDİĞİ SÖZ YERİNE GELMEDİ
Davada Zschaepe’nin dışında diğer sanıklara verilen cezaların beklenenin altında olması doğal olarak Başbakan Angela Merkel’in kurban yakınlarına verdiği sözü hatırlatıyor. Merkel, Berlin’de bir araya geldiği kurban yakınlarına cinayetlerin sonuna kadar aydınlatılacağını ve gereken en yüksek cezayı alacaklarının sözünü vermişti.
Mehmet Kubaşık’ın kızı Gamze Kubaşık, davadan bir gün önce düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada Merkel’in verdiği sözü tutmadığını söyleyerek, (Merkel bizde anlamsız bir söz verdiği için kendisine teşekkür ediyorum” dedi.
HER YERDE PROTESTO VAR
Davadan çıkacak kararın beklentilerin altında olacağını belirten, özellikle cinayetlerde istihbarat örgütlerinin rolünün açığa çıkarılmadığına işaret eden antifaşist örgüt ve inisiyatifler gün boyunca Almanya’nın bir çok kentinde protesto gösterileri düzenleyecekler.
Sabah saat 08.00’den itibaren Münih’teki Eyalet Yüksek Mahkemesinin önünde başlayacak eyleme Almanya’nın diğer kentlerinden gece otobüslerle yola çıkanlar da katılacak. Konuşmaların olacağı eylemden sonra akşam saatlerinde ise yine Münih’te büyük bir yürüyüş gerçekleştirilecek. Bu yürüyüşe de binlerce kişinin katılması bekleniyor.
Aynı gün Köln ve Hamburg başta olmak üzere pek çok kentte de eylemler yapılacak. Köln’deki eylem bombalı saldırının düzenlendiği ve Türkiye kökenlilere ait işyerlerinin yoğun olduğu Keup Caddesi’nde gerçekleştirilecek.
Öte yandan Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye kökenli işçi ve emekçileri başta Münih olmak üzere değişik kentlerde yapılacak antifaşist gösterilere katılmaya çağırdı.
EVRENSEL MAHKEMEDEYDİ
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya tarihinin en büyük davası olan NSU davasını Evrensel mahkeme salonunda izledi. 5 yıl önce salonda basın adına ayrılan 50 sandalye için yapılan kura çekimiyle Evrensel davayı izlemeye hak kazanmıştı. Türkiye’den davayı izleyen az sayıdaki gazete arasında yer alan Evrensel, elde ettiği bu yeri Alman günlük gazeteleri Neues Deutschlad ve Die Tageszeitung ile de paylaşmıştı.
SANIKLAR VE HAKLARINDA İSTENEN CEZALAR
Sanıkların eylemleri ve haklarında Federal Savcılık tarafından istenilen cezalar şöyle:
♦ Beate Zschaepe:
1975 Jena doğumlu. Ocak 1998’de Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhard ile birlikte yeraltına çekildi. Birçok ırkçı gösteriye katıldı. İddianameye göre örgütün hayatta kalan tek üyesi. 2000 yılında itibaren işlenen cinayetlerden haberdardı ve banka soygunlarından elde edilen paranın idaresini yapıyordu. İki Uwe’nin intihar ettiği gün Zwickau’da birlikte kaldıkları evi ateşe vererek ortadan kayboldu. Cinayetlerin işlendiğini gösteren kısa filmi basına gönderdi. 8 Kasım 2011’de Jena’da polise teslim oldu. Savcılık, hakkında ağırlaştırılmış ömüt boyu hapis cezası verilmesini talep ediyor. Mahkemedeki son konuşmasında ırkçı görüşlerle hesaplaştığını ileri sürdü.
♦ Ralf Wohlleben:
1975 doğumlu. Davanın iki numaralı sanığı. Tutuklu olarak yargılanıyor. NPD ve üçlünün politikleştiği Thüringen Anavatanı Koruma Örgütü’nde önemli görevler yaptı. Cinayetlerde kullanılan Çeska 83 silahını susturucuyla birlikte temin ederek diğer sanık Carsten Schultze’ye teslim etti. Halen ırkçı görüşleri savunuyor.
♦ Andre Eminger:
NSU üyelerine en fazla yardımcı olan kişi. Yeraltında yaşadıkları yıllarda evler onun adına kiralandı. Kendisi ve eşinin kimlik ve sağlık kartlarını örgüt üyelerine kullandırdı. Cinayetlerin NSU tarafından işlendiğini gösteren filmin Eminger tarafından yapıldığı ifade ediliyor.
Köln Keup Caddesi’ne düzenlenen bombalı saldırı için kullanılan karavan onun adına kiralandı. Bir süre tutuksuz yargılandı. Irkçı gösterilerde boy gösterdi. Duruşmalara sürekli ırkçı motifleri göstererek katıldı. Eylül 2017’de hakkında 12 yıl hapis cezası talep edildiği açıklandıktan sonra tutuklandı.
♦ Holger Gerlach:
Cinayetleri işleyen terör örgütünün en önemli destekçiler arasında yer alıyor. Tutuksuz yargılanıyor. Cinayetlerde kullanılan karavanların çoğu onun adına kiralandı. Ehliyet ve kimliklerini kullandırdı. Dava başladığında itirafçılık programında yararlanmak için başvuruda bulundu. Ancak iki yıl sonra bu talebinden vazgeçti. Suçlarını kabul etti ve kurban ailelerinden özür diledi. Hakkında 5 yıl hapis cezası talep edilmişti.
♦ Carsten Schultze:
Wohlleben’in temin ettiği silahı bir çantanın içinde terör örgütü üyelerine ilettiğini itiraf etti. Davanın ilk duruşmasında kurban yakınlarından özür diledi. Irkçı görüşlerle arasında mesafe koyduğunu söyledi, bu nedenle itirafçılık yasasından yararlanma başvurusu yaptı. Tutuksuz yargılanıyor. Savcılık hakkında 3 yıl hapis cezası istenmişti.
NSU KURBANLARI KİMLER?
9 Eylül 2000: Enver Şimşek (Nürnberg)
13 Haziran 2001: Abdürahim Özüdoğru (Nürnberg)
27 Haziran 2001: Süleyman Taşköprü (Hamburg)
29 Ağustos 2001: Habil Kılıç (Münih)
25 Şubat 2004: Mehmet Turgut (Rostock)
9 Haziran 2005: İsmail Yaşar (Nürnberg)
15 Haziran 2005: Theodoros Boulgarides (Münih)
4 Nisan 2006: Mehmet Kubaşık (Dortmund)
6 Nisan 2006: Halit Yozgat (Kassel)
27 Nisan 2007: Michaele Kieserwetter (Heilbornn)
DİDF: IRKÇI CİNAYETLERLE YÜZLEŞİLEMEDİ
Almanya Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) NSU davası ile ilgili açıklama yaptı.
Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi tarafından açıklanan cezaların, beklenenin altında kaldığına dikkat çekilen açıklamada, “Mahkeme, savcılığın istediği cezaları dahi vermeye yanaşmadı. Bu nedenle adalet tecelli etmemiş; ırkçılığa karşı güçlü bir mesaj verilememiştir” denildi.
Açıklamanın tamamı şöyle:
“Başından beri bu davada sadece mahkeme karşısında çıkarılanlar değil, haklarına soruşturma açılmayanlar, destek verenler ve genel olarak örgüt ile istihbarat arasındaki bağlantının açığa çıkarılması çok daha büyük bir önem kazanmıştı.
Mahkemenin kararı, özel olarak NSU bağlamında genel olarak ise Almanya’da Neonazi örgütlerle istihbarat arasındaki bağlantıyı gizlemiştir. Halbuki bu dava, istihbaratla Neonazi örgütleri arasındaki ilişkinin bitirilmesi, bu konuda yıllardır sürdürülen politikayla yüzleşmek açısından bir fırsattı. Karar bu fırsatın kullanılmadığını ve eski politikanın bundan sonra da devem edeceğini gösteriyor.
NSU Davasıyla ilgili açıklanan bu karar ne kurban yakınları ne de bütün kamuoyu için tatmin edici olmamıştır; çünkü ırkçı cinayetlerle ilgili yanıt bekleyen sorular hala aydınlatılamamıştır. Bu nedenle mahkemenin kararı göçmenlerdeki güvensizlik ve kuşkuları azaltıcı değil arttırıcı olmuştur.
Ama bu, kesinlikle Türkiye kökenli göçmenlerin geleceklerini Almanya’da kurmaktan vazgeçecekleri anlamına gelmiyor. Tersine bir çok kurban ailesinin de ifade ettiği gibi “Sonuna kadar bu ülkede yaşamaya devam edeceğiz.” Cinayetleri işleyenlerin amacı Türkiye kökenli göçenleri korkutarak içe kapatmayı sağlamaktı.
Irkçıların hedefine varmaması için bugün Almanya’nın her yerinde ve hayatın her alanında Alman halkıyla, gençliğiyle birlikte ırkçılığa karşı birlikte hareket çok daha büyük bir önem kazanmıştır. NSU Davası boyunca bir çok kentte kurulan inisiyatifler, yapılan toplantılar, etkinlikler, çekilen filmler, yazılan kitaplar bunun mümkün olduğunu gösteriyor.
Yıllardır antifaşist mücadelenin içinde yere alan DİDF olarak, bir kez daha ırkçılar tarafından katledilenleri saygıyla anıyor, bütün Türkiye kökenli işçileri, kadınları, gençleri ırkçılığa ve milliyetçiliğe karşı verilen mücadeleye katılmaya, güç vermeye çağırıyoruz.
Unutmamak gerekiyor ki, ırkçı cinayetlerle, Neonazilerle gerçek anlamda hesaplaşma ancak güçlü bir antifaşist mücadeleyle ve bütün uluslardan, bütün inançlardan insanların hayatın her alanında elele vermesiyle mümkündür.” (Köln/EVRENSEL)