15 Temmuz 2018 01:03

Yücel SARPDERE

Karl Marx, burjuva anayasalar için şöyle diyordu;

“Anayasanın her paragrafı, gerçekten de, kendi karşı-savını, kendi lordlar kamarasını, kendi avam kamarasını içerir: metinde özgürlük, sayfa kenarında bu özgürlüğün kaldırılması…”

Gerçekten de, halk hareketlerinin yüksekliğine bağlı olarak değişim gösterse de burjuva anayasaların…

Büyük bir laf cambazlığından…

Çetrefilli dilden…

Göz boyamadan…

Sihirbaz hokus pokusundan başka bir şey olmadığı tarih boyunca hep görülmüştür.

Üstte “Tüm yurttaşlar eşittir” denilse de alt maddelerde, “ama” denilerek eşitlik ortadan kaldırılır.

Üstte, “Eğitim herkesin hakkıdır” denilse de, alt maddelerde, “ama”, denir,” eh biraz para da lazımdır tabii”

Sağlık herkesin temel hakkıdır denir, üst başlıkta.

Ama denilerek, eklenir alt maddelerde,

“Tabii paran varsa!”

Özgürlük, adalet, falan filan hep böyle devam eder uzun metin boyunca…

Üstte laf salatalığı kalabalığında…

Alt maddelerde onu yok eden “ama”larla.

***

Bizim memlekete gelince.

Hak arayan, adalet isteyen insanlar söz konusu olunca anayasa birden kutsallaşır, “yüce anayasayı” tangur tungur etmeye teşebbüsten içeri atılır.

Askeri ve hükümetsel darbeleri yapanlar, anayasanın anasını, babasını, sülalesini ağlatır!

Bu yüzden bizde anayasaların ömrü darbelerin ömrü kadardır!

Yakın zamanda “kutsal anayasamız” kaçıncıya yine değişti,

“Dar gelen tarafları” genişletildi…

“Bol gelen yanları” kesilip atıldı.

Başına da başkanlık tacı takıldı.

Ve her şey, ama her şey bir başkana bağlandı.

Diğer şeyleri bir yana bırakın…

Yani, askeriyeyi, savunmayı, ihaleleri, şunu bunu…

İmara, mimara…

Kimin gazeteci olup olmadığına…

Tiyatrolara, tiyatroculara kadar ne var ne yok her şeye o karar veriyor.

Dahası da var:

MADDE 11 – 19/4/1937 tarihli ve 3153 sayılı Radiyoloji, Radiyom ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanunun;3’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bir nizamname yapılır” ibaresi “Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir” şeklinde,”

Malum,“elektrikle tedavi” işine siyasi şubeler bakıyordu.

Fizyoterapistlere başkan bakacak.

Misal yakın zamanlarda başkanın sözcüsü Mahir Bey şöyle açıklamalar yapabilir: “Sağ çapraz ön bağlarında kopma, diz yan bağlarında esneme, beyin tarafında pıhtı atmadan kaynaklı bunama olduğundan kutsal anayasamız yoğun bakıma alınmış olup, başkanımızın emriyle kısa zaman sonra fizyoterapistler eşliğinde düz koşulara başlayacaktır!”

Karl Marx Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’inde şöyle diyordu.

“2 Aralık 1851’de, bir kafa vurmakla değil, sadece bir şapkanın değmesiyle yıkılan 1848 Anayasası işte bu idi. Bu şapkanın Napoléon’un üç köşeli şapkası olduğu da doğrudur.”

Bizde üç köşeli şapkaya bile gerek yok.

“Kutsal anayasa” püfff dedi mi sönüyor.

Oynak bir haspa gibi, dönüyor da dönüyor!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İhyanın aslı

İhyanın aslı

Maraş depremlerinin ardından geçen iki yılda ne yiten on binlerce canın hesabı sorulabildi ne de kalanların bir derdine derman olundu. İki yıl sonra iktidar, ”Asrın İhyası” sloganıyla toplumu aldatmaya çalışıyor. Oysa asıl ihya ihaleler, inşaatlar, rezerv alan ilanları, teşvikler, vergi indirimleriyle, depremi gerekçe eden siyasi baskılarla geldi.

Teslim edilen konut sayısı ihtiyacın 3'te biri.

Deprem bölgesinde 'rezerv alan' kılıfıyla halkın evleri, arsaları gasbedildi.

Deprem işçiye yoksulluk, sermayeye 'fırsat' oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et