15 Temmuz 2018 00:09

Baston

Fırat Turgut, 301 işçinin yaşamını yitirdiği Soma Katliamı’nın görülen duruşmalarına ilişkin yazdı.

Fotoğraf: Emin Mengüarslan/AA

Paylaş

Fırat TURGUT

Yürümek için güç aldığı bastonunu yere vurduğu zaman çıkan sesler arasındaki uzunca zaman, adamın ne kadar yaşlı olduğunu anlatmaya yetiyor. İnsan görmeden anlıyor ki iki “tak” arasındaki zamanda yaşlı adam vücudunu ömrünün sonuna gelmiş bir kaplumbağa misali birkaç santimetre daha ileri atmaya çalışıyor. Hızı, ortalama bir insanın hızının 4’te 1’i kadar... Yavaşlığıyla zamanını aldığı çevresindeki insanlar ise yaşlı adamın durumundan hiç şikayetçi değiller. Zira herkes, normal şartlarda evinde oturması ya da yatması gereken bu adamın bastonundan çıkan sesin sadece bir “tak”tan ibaret olmadığını biliyor. Zira herkes biliyor ki bastondan çıkan bu sesin altında kocaman bir adalet talebi yatıyor.

301 işçinin yaşamını yitirdiği Soma Katliamı’na ilişkin davanın müdavimlerinden biri Bayram Şahin. Ailelerin adalet nöbeti tuttukları duruşma salonunun yanına astıkları 301 işçinin fotoğraflarından birini gösteriyor uzaktan. Ağzında diş kalmamış bu adamın söyledikleri zor da olsa anlaşılıyor: “Aha oradaki benim çocuğum. Ali Şahin’in babasıyım ben.”

Nöbet tuttukları süre boyunca gençler ve orta yaşlılar yapacak bir şey bulu-yor. Kimisi içinde bulundukları durumu yaymaya çalışıyor sosyal medyadan, kimisi gazetecilerin sorularını yanıtlıyor. Sohbet eden anneler çocuklarının ne kadar güzel olduklarını anlatıyor kimse görmemiş gibi, ne kadar iyi olduklarını anlatıyor kimse tanımıyormuş gibi... Yaşlı adam ise yanından ayırmadığı bastonuyla sadece bekliyor.

Daha iki gün var davadan karar çıkmasına... Öğle vakti yemek dağıtılıyor, yaşlı adam herkesten geç bitiriyor yemeğini. Sonra akşama kadar bekliyor. Akşam yemek dağıtılıyor, yine aynı... Gün boyunca yerinden birkaç kez kalkıyor tuvalete gitmek için. O da büyük bir zamanını alıyor zaten. Yarına dinç olmak için uyuması gerekiyor. Çevredeki insanların getirdiği minderlerden birini duruşma salonunun bahçesine bir yere seriyor. Bastonunu da yanına alıyor. Belki oğlunu düşünerek derin bir uykuya dalıyor.

Sabah erkenden kalkıyor, ailelerin hazırladığı kahvaltı için bir masaya oturuyor. Çevresine muhtaç bir şekilde yaşayan bu adamın güçsüzlükten uzanamadığı ekmeği, başkaları onun önüne getiriyor. Doyup doymadığı da bilinmez bir şekilde kalkıyor masadan ve yine bekliyor. Arada madenci çocuklarının ağzından çıkan sözleri bir çocuk için çok zekice bulduğundan gülümsüyor, çocukların başlarını okşuyor. Çay getiriyorlar içiyor, yemek getiriyorlar yiyor. Sonra yine bekliyor... İkinci geceyi de aynı şekilde geçirdikten sonra sabah ağır ağır adımlarla dışarı çıkıyor. Polisler tarafından kurulan arama noktalarını geçtikten sonra duruşma salonuna giriyor ve boş bir koltuğa kuruluyor.

Sanık sandalyesine getirilen jilet gibi giyinmiş patron tam olarak filmlerdeki kötü fabrikatörleri andırıyor. Yargıç kararını açıkladığında yaşlı adamın sesi çıkmıyor. İstese de çıkmıyor. Gözlerinden akan yaşların bir kısmı yüzündeki kırışıklıkların yarattığı şekiller nedeniyle kulaklarına varıyor. Sesi çıkanlara destek vermek istiyor yaşlı adam ama onun sesi çıkmıyor. Tüm gücünü topluyor adam, elindeki bastonu ortasından tutuyor ve yukarı kaldırıyor. Tüm gücüyle indiriyor yere. Bir kez daha, bir kez daha...

Baston bir süre fayda etmiyor dizlerinin bağı çözülen yaşlı adamın ayağa kalkmasına. Yine çevredekiler yetişiyor yaşlı adama. Bir elinde baston diğer yanında madenci yakınlarından biri… Anca götürebiliyor ağırlaşmış bedenini. Dışarıda avukatlar, aileler açıklama yaparken o da bastonunu yere vurarak ifade ediyor kendini.

Bir süre sonra duruşma salonunun önü boşalıyor. Yaşlı adam da diğer aile-lerle birlikte uzaklaşıyor oradan. Ertesi gün aileler, iş cinayetlerinde yaşamını yitiren ailelerle buluşmalarının sonunda HSK önüne gideceklerini açıklıyor. Açıklamada yaşlı adam da var. Elinde baston, yine “tak” sesi... Anlaşılıyor ki ağzında diş kalmamış bu adam yaşadığı müddetçe bastonunu yere vurmaya devam edecek. Anlaşılıyor ki her ne kadar bir kaplumbağa kadar yavaş olsa da bu adam adalet aramaktan vazgeçmeyecek...

ÖNCEKİ HABER

İmar Barışı neyi amaçlıyor?

SONRAKİ HABER

Toz şeytanı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa