Trump-Putin zirvesinde Ukrayna ve Suriye öne çıkıyor
Trump-Putin zirvesi Arap basınının da ana gündemi. Ayrıca İsrail'in Rusya ile İran hakkındaki başarısız temasları ve Basra'daki eylemler de gündemde.
Görseller: Pixabay | Kolaj: Evrensel
Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, Finlandiya’nın Başkenti Helsinki’de bugün bir araya gelecekler. Zirvenin, Ukrayna sorunu ve Suriye sorunu olmak üzere iki konuya odaklanması bekleniyor. Arap coğrafyasından gözlemciler, zirveden ABD ve Rusya arasında Ortadoğu’da güçlerin yeniden konumlanmasını içeren büyük bir anlaşmanın çıkabileceği yönünde kamuoyunda bir beklenti olduğuna dikkat çekiyor.
ZİRVE İKİ SORUNA ODAKLANACAK
“Gizli veya açık, zirveye yüklenen anlaşmaların niteliği ne olursa olsun önceden düşünülmüş ve tasarlanmış bu ilk zirvenin uluslararası sahnedeki siyasi sonuçları hafifletilemez” diyen Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Al Halic, bu iki konuyu şöyle sıralıyor: “İlk konu Ukrayna olayları dosyası; ABD’nin Rusya üzerindeki bazı yaptırımları tek taraflı olarak kaldırması dramatik bir gelişmedir ve Moskova’yı, 2014’te Kırım’ı ilhak ettikten sonra genişleme politikasını sürdürmeye teşvik etti. İkinci konu, tabii ki Avrupalılar için de önemli olan Suriye dosyasıdır. Gelecekteki herhangi bir çözüm Avrupa Birliği ülkelerini etkiler çünkü bu ülkelerin bölgede Amerikan çıkarlarından daha geniş çıkarları var”.
RUSYA, ABD’NİN BAŞARISIZ OLDUĞU ÇÖZÜMLER SUNUYOR
Moskova merkezli bir düşünce kuruluşu olan Crisis Society Center’de kıdemli analist Sergey Balmasov RT’ye verdiği demeçte Donal Trump’ın Helsinki’de Rusya’yı herhangi bir ana politika üzerinde değişiklik yapmaya zorlayamayacağını ifade etti.
Balmasov, Rusya’nın Suriye’de yer almasının Moskova’nın bölgesel siyasette önemli bir kaldıraç noktası olduğunu söyledi. Rusya’nın bu bölgedeki mevcut politikasının, diğer oyuncuların çıkarlarını göz önünde bulundurarak kendi oyununu oynamak olduğuna dikkat çekti. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve İran’nın dini lideri Humeyni’nin danışmanı Ali Ekber Velayati ile yapılan toplantıların ise büyük olasılıkla Putin’i sırasıyla İsrail ve İran’ın pozisyonları ile uyumlu hale getirmeyi amaçladığını vurguladı.
Lukyanov, “Şu anda Rusya, Ortadoğu’da kendisi için daha önemli bir yer görüyor, ancak diğer küresel oyuncularla karşılaştırıldığında oynamaya hazır olduğu rol sınırlı. Rusya’nın güçlü noktası güvenlik sorunlarına çözüm önerme yeteneğidir. ABD bu konuda Irak’ta ve başka yerlerde başarısız oldu” dedi.
ORTADOĞU’DAN MOSKOVA'YA LİDER AKINI
Bu arada Helsinki Zirvesi öncesi Moskova, Ortadoğulu liderler akınına uğradı. Londra merkezli al Arab gazetesi “Dünya Kupası’na ev sahipliği yapması vesilesi ile Rusya son dönemde birçok devlet başkanı ve lider için uğrak yerine dönüştü. Bölgedeki çatışmalar ve Rusya’nın bölgedeki büyüyen rolü açısından Arap devlet başkanlarının olağanüstü ilgisi büyük bir öneme sahip” diye yazdı.
Netanyahu ve Velayeti’nin yanı sıra, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas Dünya Kupası finalini izlemek gerekçesiyle Moskova’ya gitti ve Putin ile buluşması bekleniyordu.
Putin’le konuşup konuşmayacağı henüz kesinleşmemiş olsa da, Katar Emiri Tamim bin Hamad Al Sani de seyirciler arasındaydı.
Geçtiğimiz cuma günü Sudan Devlet Başkanı Ömer Hasan el-Beşir de konvoya katıldı ve Putin ile görüşmek üzere Moskova’nın yolunu tuttu.
Al Arab gazetesi Putin’in “siyasi ve propaganda hedeflerine ulaşmak ve en başta uluslararası denklemde önemli bir pozisyon sağlamak için” dün sona eren Dünya Kupası’nı bir olanak olarak kullanmasına dikkat çekti.
NETENYAHU, İRAN’IN SURİYEDEN ÇIKARILMASINI İSTEDİ
Bu arada İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu, ikilinin Moskova’daki buluşmalarında Putin’den İsrail’in Esad yönetimini tehdit etmemesi taahhüdü karşılığında Moskova’nın İran kuvvetlerini ve milislerini Suriye’den çıkarmasını istedi. Middle East Online Haber Sitesi Moskova’daki toplantı esnasında Netenyahu’nun Putin’e “Biz Esad rejimine karşı faaliyet yürütmeyeceğiz, siz de İranlıları (Suriye’den) çıkarın” dediğini aktardı. Rai el Youm Yazarı Abdulbari Atwan ise Putin’in İran’ın Suriye’deki güçlerini çekmesi talebini yerine getirmeyeceği görüşünde.
İSRAİL’İN RUSYA’DAN İRAN’A YÖNELİK TALEBİ
Abdulbari ATWAN
Rai al Youm
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den İran’ın Suriye’den çıkarılmasını istemek için yılın başından beri üçüncü kez Moskova’ya gitti. İsrail, İran’ı varoluşsal bir tehdit olarak görüyor. Lakin istediğini elde edemedi. Bu geziden elde ettiği tek başarı, İngiltere ve Hırvatistan arasındaki futbol karşılaşmasına, Rusya başkentindeki Dünya Kupası yarı finallerinde katılmak oldu.
Putin, Netanyahu’ya karşı, emirlerini yerine getiren bir hizmetçi olarak hareket etmez. İran’ı, müttefiklerini Suriye’den uzaklaştırmanın onun çıkarına olmadığına inanıyoruz. Eğer yaparsa şüphesiz ki faturası yüksek olacak. Bunların en başında Suriye ve Ortadoğu bölgesindeki tüm başarılarının kaybı olacak. İsrail Başbakanı, Amerika’nın bölgedeki stratejik müttefiki ve tüm sıkıntıları ve başarısızlıklarının kaynağı, ve tüm savaşlarının sebebidir.
İran kuvvetleri, Birleşmiş Milletler’de sandalyesi olan meşru hükümetin talebi üzerine Suriye’de. Hükümet kendisini hedefleyen komploya karşı büyük bir rol oynadı. Rus kuvvetleri, uçakları ve Hizbullah taburları ile birlikte İran’ın görevlerini tamamladıktan sonra geri çekilmesi mantıklı mı?
Putin ile Trump arasında pazartesi günü yapılacak Helsinki Zirvesi, İran’ın Suriye’deki varlığını tartışmayacak. Savaş sonrası dönemi ele alacaktır. Bu durum, Netanyahu ve generallerinin paniğini kesinlikle artıracaktır, İsrail için büyük bir yenilgidir.
BASRA PROTESTOLARI VE SURİYE DEMOKRATİK MECLİSİNİN ÜÇÜNCÜ KONFERANSI
Ruze CENDELİ
Irak ve Suriye’deki iki önemli gelişme kendinden söz ettirmeyi hak ediyor. Irak’ın Basra şehrinde halk, temmuz ayının beşinden bu yana protestolara devam ediyor. Protestoların merkezinde kötü hayat şartları, özellikle elektrik sektörü başta olmak üzere hizmetlerin çok yetersiz olması ve genç Iraklılar arasında işsizliğin yayılmasına rağmen “eyalet dışındaki işçileri işe alan” güneydeki petrol şirketlerinin politikalarının reddedilmesi mevcut. Suriye cenahında ise Suriye Demokratik Meclisi (SDM) Şam hükümetiyle müzakereler ilgili yansıyan çelişkili bilgiler arasında üçüncü konferansına hazırlanıyor.
Irak’taki yerel haber ajanslarına Basra’daki gösteriler geniş bir şekilde yansıdı. Protestocular, halkın yaşam koşullarının iyileştirilmesi için çağrıda bulunan sloganlar attılar. Güvenlik güçleri protestoculara şiddet ve gerçek mermilerle karşılık verdi. Gösterilerde şimdiye kadar bir kişi öldü ve iki kişi yaralandı. Gösterilerin Basra’yla sınırlı kalmayıp diğer vilayetlere yayıldığı haberleri geliyor. Örneğin Zikar eyaletinde halk, elektrik hizmetlerinin özelleştirilmesini protesto etmek için gösterilere katıldı. Göstericiler, elektrik faturalarını toplama sektörüne yatırım yapan (Himalaya) şirketin boykotunu istedi. Aynı bağlamda, Musul kentinin sakinleri elektrik sektörünün özelleştirme politikalarına karşı çıktılar. Kerbela ve Necef illeri Güney ve kuzeyde illerindeki protestocularla dayanışma yürüyüşleri düzenlediler.
Burada sokağa inen halkın protestolarıyla iligili bir iki noktaya dikkat çekelim; siyasi partiler gösterilerde genellikle belirgin bir varlık göstermediler. Basra kabileleri, protestolara katılmayı reddederken gösterilere katılım sivil vatandaşlar ve öğrencilerle sınırlı kaldı. Protestocular arasında yerel milisler de bulunduğu ve Güney Petrol Şirketi’nin petrol tesislerine yakın olaylarda silahla ateş etme olayları yaşandığı gelen haberler arasında.
Aktivistler gösterilerde petrol ihraç etmesini engellenmeye çalışan yaptırımlara karşı İran’ın cevaben Irak petrol sektörünü tehdit etmeyi amaçladığına ve bu nedenle gelişmelerde İran’ın parmağı olduğuna işaret ediyor. İran’ın, siyasi baskı uygulamak için protesto dalgasını Irak hükümetine ve diğer yandan ABD’ye karşı kullandığı diğer bir iddia. Hatırlatalım protestolar, son parlamento seçimlerinden sonra devam eden siyasi krizin gölgesinde geldi. Lakin bütün yansıyan iddialar ve duyumlar halkın talepleri için sokağa dökülmesinin haklılığına gölge düşürmüyor.
SURİYE’DE HÜKÜMET İLE SDM ARASINDA YENİ BİR SAFHA MI?
Suriye tarafında, Suriye Demokratik Meclisi (SDM), Kamışlı kentinde 16 Temmuzda üçüncü konferansına hazırlanıyor. Konferansa sunulan siyasi programda “federasyon” talebinin bulunmadığı ve hazırlık belgelerinde sadece “yerinde yönetim”e atıfta bulunulduğu belirtiliyor. SDM’nin bir federasyon ilan ettikten sonra “yerinde yönetim” önerisinin geri adım olduğu ifade ediliyor. Oysa aniden gelen federasyon planı Heysem Menna’nın ve partisinin SDM’nin liderliğinden istifa etmesine yol açmış ve Liberal din adamı Riyad Darrar, Kürt partilerinin yoğun olarak yer aldığı konseyi devralmıştı.
Yerel aktivistler ayrıca Konsey’in önceki aşamada Suriye Demokratik Güçleri ve askeri kolu tarafından sürdürülen siyasi liderliği üstlenme isteğine de işaret ediyorlar. Konferans, Suriye hükümeti ile Fırat’ın doğusunda öz yönetim kararı alanlar arasında görüşmelerin devam ettiği ve Amerika’nın SDG aracılığıyla Suriye rejimi ile müzakereleri başlatma arzusu olduğu bir süreçte yapılıyor. Özellikle de son zamanlarda Türkiye’nin Suriye’nin demokratik güçlerinin ana bileşeni olan YPG’ye karşı tehditleri tırmandırdığı bir süreçte.
Suriye hükümetinin yarı resmi gazetesi el Vatan, “Kürt tarafının inkarına rağmen” Şam ile SDM arasında ön anlaşmaya varıldığını yazmıştı. Aktivistlere göre, Haseke ve Kamışlı’da Kürtçe slogan ve resimlerin indirilmesi ve resmi ulusal bayrağının asılmasının bir anlaşmaya işaret. Son gelişmeler, Suriye’de rejim ile SDM arasındaki ilişkilerde yeni bir evrenin işaretlerini veriyor.