16 Temmuz 2018 17:13

Bir Dönemi Kapatıp Yaza Girerken; Aklımız Hala Yapamadıklarımızda -1

' Tek adam yönetiminin geriletilmesi için daha güçlü bir mücadele örgütlenmesi ihtiyacını çeşitli yönleriyle tartışmaya devam edeceğiz.'

Paylaş

Elif ERGİN
İstanbul

Üniversitelerin bütünleme dönemlerinin sona erdiği, yaz okullarının açıldığı, lise karnelerinin dağıtılıp, üniversiteye giriş sınavlarının yerini tercih listelerine bıraktığı bu sıcak, çoğu genç açısından da sıkıcı bu günler bize daha hareketli günlerin ipuçlarını sunuyor.

16 Nisan referandumu sonrası “tek adam tek parti rejiminin” fiilen devreye girmiş, meclis dışarıda bırakılmış, OHAL'e dayanılarak ülkenin KHK'larla yönetilir hale gelmişti. Ancak AKP ve onun arkasındaki hakim sınıflar açısından bu da yeterli değildi. İç ve dış politikada girdikleri yolda karşılarına çıkan engelleri aşabilmek için ihtiyaç duyduğu manevralar çerçevesinde (24 Haziran seçimleri ve tek adam yönetiminin inşası da dahil olmak üzere) 2017-2018 dönemini değerlendirdiler. Bu değerlendirmeler sonucu kabak da gençliğin başına patladı!

Kapitalist bir toplumda, burjuvazinin iktidar olduğu bir ülkede, üniversite kurumları da iktidar olarak örgütlenmiş sınıfın satranç tahtasındaki en önemli taşları arasında yer alır çünkü üniversite diploma veren bir kurum olmaktan ötede tüm toplumun eğitiminde, aydınlatılmasında da önemli bir rol oynar. Bu özelliği açısından yalnızca hakim sınıflar açısından değil işçi sınıfı ve demokrasi mücadelesi içindeki her kesim açısından da önemlidir. Bu yüzden de demokratik ve özgür bir üniversite mücadelesinin geriletilmesi, ezilmesi hep iktidarların planları arasındadır. 

Bu nedenle de tek adam yönetimine dayanan politik bir rejim inşası ayaklarından birini üniversitelere bastı demek yanlış olmaz. Hem de öyle bir bastı ki akademiden, idari yönetimlere, öğrencilerin örgütleri ve üniversite “kurumunun” niteliğine kadar geniş bir dönüşüm gerçekleştirdi.

SERMAYE GERİCİLİĞİNİN SON SÜRÜM ÜNİVERSİTE MODELİ

Pozitif bilimlerin gerçeklerini orijin noktası olarak ele alan üniversitelerin yerini ilahi gerçeği dünyevi gerçeğe üstün tutan bir üniversite modeli aldı. Bu son sürüm model pek çok fonksiyona sahip! Üniversiteler tek adam yönetiminin biat eden, “yerli ve milli” genç nesil ihtiyacını karşılamak üzere programlanmış duruma getirildi. Üniversite eğitimi niteliksiz hale getirilerek, bir yandan sermaye için diplomalı yedek iş gücü ordusunun yeni bölükleri olarak hazırlanıyor. Bir yandan da gelecek güvencesi olmayan ve güvenceyi sadece iktidara biatte, onun dağıtacağı rüşvet ve inayette bulmaya indirgemiş bir “gelecek güvencesiyle” yetinen bir gençlik kuşağı yetiştirme amacının öne çıktığı bir üniversite için hızlı adımlar atıldı/atılıyor.* Kapanan dönem bu hızlı adımların, önümüzdeki dönemde koşar adım haline geleceğinin sinyallerini veriyor.

ÖĞRENCİLERİN ÖRGÜTLERİ SALDIRININ HEDEFİNDE

2017/2018 dönemi öğrenci gençliğin kültürel, sportif, sosyal örgütlerini zayıflatan bir dönem olarak da değerlendirilebilir. Kimi yerlerde bütçe kısıtlamaları, kimi yerlerde doğrudan kapatılma, kimi yerlerde de bürokratik engellerle karşılaşan öğrenci örgütleri tepki duysa da bu hamleleri engelleyemedi. Ama çıkış yolları aramaktan da geri durmadı. Yan yana gelerek şenlik yapmak, bütçelerinin kısıtlanmasını istemediklerini yönetim ile tartışmak gibi çeşitli adımlar attı. Ancak bu adımlar gençlik hareketinin merkezileşme ihtiyacını ortaya koysa da bir çıkış yolu olmaktan çok sorunlara gündelik çözümler arama girişimleri olarak kaldı. Bunda kuşkusuz şimdiye dek yaşanan baskıların, bu örgütlerin işleyişinin bürokratik hale getirilmiş olmasının da rolü büyük oldu.

Bunca kapsamlı saldırı karşısında geçtiğimiz dönem üniversite hareketi açısından sakin denebilecek bir dönem olsa da, bahar aylarında üniversitesinin bölünmesine karşı çıkan öğrenciler bir ses verdiler. Bu çıkan ses üzerine çok yönlü değerlendirmeler yapılabilir elbette. Ama genel olarak gençlik hareketi açısından dikkat çektiği bir nokta vardı; üniversitelerin keyfi, antidemokratik bir biçimde yönetilmesine bir karşı çıkış.

UZUN YOL HARITASI LAZIM

Üniversiteme dokunma eylemlerinin en kitleseli İstanbul Üniversitesi’nden geldi. Öğrenci temsilciliklerinin işlevsiz hale getirildiği, birer menfaat ve kariyer basamağı olarak kullanıldığı İstanbul Üniversitesi’nin öğrencileri bir gerçekle yüzleşti; “hareketimizi nasıl yönlendireceğiz?​” Özellikle bölünen fakültelerin öğrencileri, “durun bir rektörümüzle de konuşalım, o mutlaka cevap verir” telkinlerinde bulunmaya çalışan “temsilcileri” dinlemediler. Kendi içlerinde öne çıkan arkadaşlarını sözcü yaptılar eylemlerde. Bu refleks bile, bürokratik olan, öğrencinin kendisinden olmayan, mücadelesinin ihtiyaçlarına cevap vermeyen yapıları silkeleyip atabileceğini gösterdi.

Öğrenci kulüp, topluluk ve temsilciliklerinin daha güçlü olduğu üniversiteler açısından ise öğrencilerin örgütleri yaşadıkları kuşatmaya karşı gelemese de yan yana gelme, tartışma, sorunlarına çözüm bulma eğilimini ortaya koydu. İTÜ bu açıdan değerli veriler sundu. ODTÜ ise daha somut ama lokal kalan kazanımlar ile çıktı bu dönemden. Festivaline sponsor istemedi; KoçFest’i iptal ettirdi, kantin zamlarını fazla buldu, boykotları yarım gün içinde karşılık buldu; fiyatlar indirildi. Öğrencilerin örgütlerinin doğru yönlenmesi, birliğini koruması bu kazanımları sağlamış olsa da yerel olmaktan, tüm bölümleri kapsamaktan diğer üniversitelere sıçratmaktan yoksun kaldı.

TEPKİ BİRİKİYOR

Bu parçalı tabloya bakarak diyebiliriz ki üniversiteli gençlik yığınları bir yandan geleceğine büyük bir umutsuzlukla bakarken öte yandan üniversitelerin mevcut antidemokratik yönetimlerine ve bu yönetimlerin uygulamalarına karşı da bir tepki biriktiriyor. Bu tepki henüz demokratik bir üniversite talebi ile somut bir karşı çıkış örgütlemeye yetmeyecek düzeyde olmasa da nüvelerini taşımaya devam ediyor.

Sermaye egemenliği tek adam yönetimine yedekleyemediği, sunduğu güvencesiz bir ülke tablosuna ikna edemediği gençliğin mücadelesini geriletmek, ezmek üzere örgütlerini hedef alıyor. Üniversiteleri istediği gibi dönüştürürken yoluna kimsenin çıkmasına tahammülü yok.  Kulüplerin, toplulukların, temsilciliklerin bu kuşatma altındaki durumuna bakarak, buraların gençliğin parasız, bilimsel, demokratik eğitim mücadelesinin araçları olmaktan çıktığını söylenemez. Tersine bu mücadelenin yükseltilmesi açısından önem taşımaktadır.

“Üniversiteme dokunma” eylemleri bir kez daha gösterdi ki hareket anında, günlük nasıl hareket edeceğini planlama becerisine sahip olsa da henüz uzun vadeli bir mücadele hattı örecek perspektiften yoksun, protesto yapmaktan öteye geçmeyen (ki protesto eylemi yapmanın bile zorlaştığı bir dönemde) bir çizgide sınırlı kalmış gözüküyor.

HAREKETİN İHTİYAÇLARINA GÖRE HAREKET ETMEK

Öğrencilerin kitle örgütlerinin bu durumu kimi çevreler tarafından “buralarda iş yok denilerek” küçümseniyor. Kendine öğrencilerin bağımsız örgütü rolü biçen ancak hareketin önüne kendi ihtiyaçlarını koyan çeşitli politik gençlik örgütlerinin çizgisi bir tahribat yaratıyor. Öğrencilerin katılmadığı basın açıklamalarından, “ülkücü, ” öğrenci bulup kovalamaya çalışan, solculuk, sağcılık oyununu oynayan bu çevreler, gençliğin geniş kesimleri açısından (haklı olarak) “bunlarla hareket etmek kazanımdan çok kayıp getirir” değerlendirmelerine varıyor. Önümüzdeki dönem bu değerlendirmenin dışında bir seçenek yaratmanın gençlik hareketi açısından hayati olduğunu gösteriyor.

Tek adam rejiminin “Yeni Türkiye’sinin dizginsiz bir saldırganlıkla üniversitelere yöneleceğini, bu rejime karşı mücadelede ise üniversitenin en çetrefilli alan olacağını söyleyebiliriz. (Bakınız ODTÜ mezuniyet töreni ve ardından yaşananlar)

Son yıllarda gerçekleşen seçim sonuçlarına baktığımızda özellikle öğrenci gençlik kesimlerinin iktidarın kolay lokması olmadığını, güvenceli bir gelecek talebinin giderek büyüdüğünü söyleyebiliriz. Hem seküler bir yaşam isteyen hem güvenceli bir gelecek isteyen üniversiteli gençliğin, memnun olmadığı bu koşulları değiştirme mücadelesinin içine çekilmesinin koşullarını yaratacak, mevcut olanakları değerlendirecek bir mücadeleye ihtiyaç var.

Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir misali, tek adam yönetimi temelinde gerici faşist bir politik rejim inşası, gençliği merkezine aldığı yeni saldırılarla hızlanacak. Sermayenin bu hamlesinin önünün kesilmesi, tek adam yönetiminin geriletilmesi için daha güçlü bir mücadele örgütlenmesi ihtiyacını çeşitli yönleriyle tartışmaya devam edeceğiz.

* https://www.evrensel.net/yazi/81795/yuzde-20-issizlik-diliminden-yuzde-25lik-dilime-gecis-sinavi

ÖNCEKİ HABER

Hangi 'kurtarıcı'? Kimin 'kurtarıcı'sı?

SONRAKİ HABER

ODTÜ’yü savunmak, özgür düşünceyi savunmaktır

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa