Yenilmeyen Kalem: Suat Derviş
Unutulmaz romanları, kadın mücadelesindeki yeri, devrimci kişiliği ile edebiyatın önemli isimlerinden Gazeteci-Yazar Suat Derviş...
Fatma Nuran AVCI
Edebiyatımızın pek çok “ilkini, yeniliğini” gerçekleştiren Gazeteci, Yazar Suat Derviş 1905 yılında İstanbul’da doğar. Yazarın babası Tıp Fakültesi profesörlerinden Doktor İsmail Derviş Bey, annesi Abdülaziz’in mabeyincisi Kamil Bey’in kızı Hesne Hanım’dır. Liseye kadar konaklarında özel hocalardan Arapça, Farsça, Almanca, Fransızca dillerini öğrenen Suat Derviş, felsefe, mantık, astronomi, matematik, edebiyat ve müzik alanlarında da eğitimini tamamlar. On üç yaşında yazdığı“Hezeyan” adlı ilk şiirini annesinden gizlice alan komşuları Nazım Hikmet, 1918’de Alemdar Dergisi’nde yayınlatır. Suat Derviş başta kızsa da, bu durum onun gururunu okşar, daha fazla yazmasına neden olur. İlk gotik roman olma özelliğini taşıyan “Kara Kitap” adlı eseri basıldığında ise 16 yaşındadır.
Toplumcu gerçekçi Türk edebiyatının temellerini oluşturan, 1920’lerde yazdığı ilk romanlarında, İstanbul’un üst tabakasının yaşamına uzanan, konaklarda, köşklerde yaşanan aşkları ve bu ilişkilerin çevresinde çeşitli kadınların konumlarını işleyen Derviş, 1930’larda toplumsal sınıfların farklılığını vurgulamayı seçmiştir. Aşkla, hayatla, ölümle sonsuz hesaplaşması devam eder yazdıklarında. “Hiçbiri” adlı romanında geleneksel kadın imgesini ele alırken “eril olanın dişi olana üstünlüğü” konu edilir. “Buhran Gecesi” romanı ise öykü çerçevesi içinde yazıldığından önemlidir. Suat Derviş toplumsal durum ile cinsiyet arasındaki bağlantının anlaşılamadığı zamanda romanlarına bu sorgulamayı yansıtarak farklı, üstün düşünce ve edebi yanını ortaya koyar.
KADIN SORUNLARINI İŞLEYEN İLK GAZETECİDİR
Suat Derviş, roman yazarlığının yanı sıra gazeteciliğe de erken yaşta başlar. İlk kişisel başarısını 19 yaşında Ankara hükümetinin temsilcisi olarak 1922’de İstanbul’a gelen Refet Paşa ile, diğer gazetecileri atlatıp röportaj yaparak elde eder. Gazeteciliğinin yönü her zaman sokak ve ezilen insanın sesinden yanadır. Röportajlarında kadınlar, çocuk işçiler, iş kazası geçirenler, işsizler ön plandadır. Suat Derviş İkdam Gazetesi’nde kadın sayfası düzenleyerek kadın sorunlarını işleyen ilk gazetecidir. Gazetesi tarafından Montrö Konferansı’nı izlemek üzere önce İsviçre’ye, sonra da Sovyetler Birliği’ne gönderilmesi, ilk kadın gazeteci olarak orada bulunması da önemlidir.
1927 yılında Almanya’ya giden Suat Derviş, burada seçkin edebiyat ve sanat dergilerinden Querscnitt ve yine ciddi bir siyasal gazete olan Vossische Zeitung’ta çalışmıştır. Hitler iktidarı ile birlikte Nazi yanlısı olmayan yayınların kaldırılmasıyla birlikte gazeteciliğe devam edemeyen Suat Derviş İstanbul’a döner. Aslında çocukluk yıllarından beri eşitlik ve özgürlük kavramıyla sürekli meşgul olan zihni, yükselen faşizmi yerinde yaşarken, ileride Marksist görüşü benimseyecek ve yazınsal / siyasal yaşamını bu doğrultuda şekillendirecektir.
‘YENİ EDEBİYAT’ DERGİSİNİ ÇIKARDI
1932 yılında ailesinin de mensup olduğu Osmanlı aristokrasisinin çöküşü ve babasının ölümüyle Suat Derviş’in yaşamında maddi sıkıntılar baş gösterir. Gazeteci olarak hayatını kazanmak zorundadır. Ancak yazılarının içeriğindeki fikirler, zamanın İçişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu tarafından tepkiyle karşılanır. Takma adlar kullanarak yazsa da 1936 yılına gelindiğinde Türkiye’nin siyasi ortamı tamamen değişmiş, el üstünde tutulan Suat Derviş, gerici ve ırkçıların tabiriyle “Kıpkızıl komünist” damgasını yemiştir. 1937’de Tan Gazetesi’nde tefrika edilen “Olan Şeylerin Romanı”, bir emperyalizm / kapitalizm eleştirisidir; okurları bilinçlendirmek amacı hemen anlaşılır. Bu dönem, Suat Derviş için zor yılların başlangıcıdır. Bir zamanlar yazılarını yayımlamak için peşinden ayrılmayan gazete patronları iş vermez, yaklaşık on yıl boyunca kitapları basılmaz. TKP Genel Sekreteri Reşat Fuat Baraner’le yaptığı evlilik ise onları tutuklanma, sorgu, hapis cezası gibi kara günlere götürecektir.
Burjuva bir ailenin kızıyken solcu, toplumsal aydın olarak sürdürdüğü yaşamında siyasi düşüncelerinden, mücadelesinden taviz vermeyen Suat Derviş, 1937 yılında 5 Ekim 1940 - 15 Kasım 1941 tarihleri arasında “Yeni Edebiyat” adlı dergiyi çıkarmıştır. Kadrosunda Abidin Dino, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Hasan İzzettin Dinamo, Atilla İlhan gibi pek çok genç yazar olan dergi, 21 sayının sonunda sıkıyönetim tarafından kapatılır. Ancak Suat Derviş bu tür yasaklardan yılacak biri değildir. “Neden Sovyetler Birliği’nin Dostuyum?” adlı incelemesini kaleme alır. Tahmin edildiği gibi şimşekleri üzerine çeker, sorguya alınır. Sekiz aylık tutukluluğuna karar verildiğinde sekiz aylık bebeğini düşürür Suat Derviş. Üç evliliğini kısa sürelerde olumsuzluklarla sonuçlandıran yazar dördüncü eşi Reşat Fuat Baraner’le mutluluğu yakalamışken, onun 1951’de tekrar tutuklanıp yargılanmasıyla acılarına yenileri eklenir.
BİRÇOK DEVRİMCİYİ EVİNDE MİSAFİR ETTİ
1953 Yılında yurt dışına çıkan Suat Derviş, çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazar. Kitapları Fransızca’ya çevrilir. 1963 yılında yurda dönen Suat Derviş’in, eşinin hapisten çıkmasıyla yaşadığı sevinç kısa sürer. Hastalıklar ve ölüm kapıdadır artık. Hayatta en çok sevdiği ablası ve eşinin kaybı onu biraz sarssa da, toparlanarak 1970 yılında Devrimci Kadınlar Birliği’ni kurar. 1971 yılında derneğin kapatılması şaşırtmaz onu ve yeniden yazarlığına ağırlık verir, yılmadan. Ülkedeki yasaklar, baskılar dozunu arttırdıkça üniversiteli gençlerin bilinci ve isyanına duyarsız kalmayan Suat Derviş, Mihri Belli, Deniz Gezmiş, Cihan Alptekin gibi unutulmaz isimleri evinde misafir eder. 23 Temmuz 1972 yılında öldüğünde cenazesinde gençlerin hiçbiri yoktur. Çünkü ya hapistedir onlar, ya da mezarda.
Bu yaşam öyküsünü benzersiz kılan, insanın mutlak gücün karşısında savaşı elbette. Suat Derviş olumsuz tüm olaylara karşı bir gün bile yazmaktan vazgeçmedi. Düşüncelerinden ödün vermediği gibi liderlik vasfıyla pek çok aydının yetişmesine vesile olmuş, eserleriyle okuruna ulaşmış, güçlü, yenilmeyen kişiliğiyle iz bırakmış bir kadın yazar ve gazeteci. Yaşadıklarından şikâyet etmeden kalemine sıkıca sarılan Suat Derviş bugünün dünyasında değeri daha çok anlaşılacak, örnek alınacak bir yazar. Umarım bu büyük, dopdolu yaşamıyla Suat Derviş, yarattığı Fosforlu Cevriye karakteri gibi yıllarca akıllardan çıkmaz.
Evrensel'i Takip Et