Sarayburnu'daki bot kazasının davasında Soma hukuksuzluğu kriter oldu
Sarayburnu'da 4 askerin öldüğü bot kazasının davasında hakim, Soma davasını örnek göstererek yük gemisinin kaptanına sadece 6 yıl 8 ay ceza verdi.
Fotoğraf: Evrensel
Vedat YALVAÇ
İstanbul
İstanbul Sarayburnu açıklarında 4 askerin ölümüyle sonuçlanan sahil güvenlik botuyla yük gemisinin çarpışmasına ilişkin gerekçeli kararını açıklayan hakim 301 madencinin can verdiği Soma Katliamı davasına atıf yaptı. Yük gemisi kaptanına 6 yıl 8 ay hapis cezası veren hakim “Yüzlerce kişinin ölümüne sebep olan olaylarda bile en fazla 15 yıl hapis verilirken bu ceza orantılı” dedi. Kararı değerlendiren Soma Madenci Ailelerin Avukatı Can Atalay, bu kararın Soma davası kararının neye kapı araladığını hiçbir açıklamaya yer bırakmayacak kadar açıkça ortaya koyduğunu belirtti. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi Üyesi Avukat Mesut Badem de Soma davası kararının siyasi vesayet altında verildiğine dikkat çekerek “Bu kabul edilebilir bir şey değil” dedi.
'VAHAMETİ GÖSTERİR'
“Soma davasında verilen kararın hukuki niteliğini ve durumunun ne kadar acı olduğunu, Soma davası kararının neye kapı araladığını hiçbir açıklamaya yer bırakmayacak kadar açıkça ortaya koyan karar bu” diyen Avukat Can Atalay, şöyle devam etti: Soma davası kararının neden kabul edilemez olduğunu İstanbul Anadolu 2. Ceza Mahkemesi bu kararında açıkça ortaya koymuş. Bir kere meseleyi taksirle açıklamaya başlayınca zaten kişinin alacağı ceza önemli oranda azalıyor. Ve 301 kişinin ölümüne neden olan bir insanın, mesela Soma davasında Maden Patronu Can Gürkan’ın 15 yıl ceza alması söz konusu olabiliyor. Bir kere bu cezayı verince Türkiye’de bütün yargılamalarda Soma kararını gerekçe göstererek böyle yorumlar yapabilir. Bu karar durumun vahametini gösterir. Örneğin sadece bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle insanlar 5 yıldan fazla ceza alıyorlar. Gazeteciler sadece yaptıkları haberler nedeniyle 7 buçuk yıl ceza alabiliyorlar. Bir yandan bu tür iddialara ceza yağarsa, insan ölümüyle sonuçlanan olayla ilgili bu kadar az ceza verilmesi bir orantısızlık yaratıyor. İkincisi de Soma davasından verilen kararın hukuki niteliğinin neden kabul edilemez olduğunu başka hiçbir açıklamaya yer bırakmayarak ortaya koyuyor. Biz davamızı takip etmeye, adalet mücadelesine devam edeceğiz.
'EMSAL ALINACAĞI BELLİYDİ'
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) Üyesi Avukat Mesut Badem de “Çok beklenmeyen kararlar değil bunlar. Yani genel olarak iş cinayetleri yargıda anlaşılan, kabul gören hususlar değil. İstisna bunları iş cinayeti olarak kavramak. Dolayısıyla baştan bir kavrayış sorunu var. Bu işin fıtratında var denilerek başlayan ve olumlu herhangi bir işverene ve işveren yetkililerine hiçbir kusur atfetmeyen, önlenemeyen, kaçınılamayan tesadüfi olaylar gibi, en fazla taksirli eylemler olarak değerlendiren bir anlayış daha çok hakim. Soma olayında her şey apaçık ortada olmasına rağmen yargı kendini bağımsız ifade edemediği için çok eksik ve hatalı kararlar verildi. Bu kararın da tabii ki sonrasında emsal alınacağı belliydi” diye konuştu.
'TOPLUMSAL DUYARLILIK DEVAM ETMELİ'
Soma davasının bu nedenle çok önemli olduğuna dikkat çeken Badem, şöyle konuştu: Hem toplumsal anlamda hem de teknik anlamda iş cinayeti olarak en ağır cezanın verilmesini sağlamayı mümkün kılabilecek bir olaydı. Ama ona rağmen siyasi iktidar da bu davayı çok sıkı takip etti ve beklentilerin çok çok altında yaptırımlar uygulandı. Dolayısıyla sonraki süreçte bunların emsal alınacağı beklenen bir durumdu. Tabii ki kabul edilebilir bir şey değil.
Bu sadece hukuksal bir sorun değil. Aslında tam olarak yasalarda oluşan boşluklar nedeniyle alınan kararlar da değil bunlar. Daha çok yasaları kimin nasıl okuduğu, nasıl yorumladığı ve oradan nasıl bir sonuç çıkarmak istediğine göre değişen durumlar. Siyasi vesayet altında yürüyor bu davalar bir yönüyle. Sonuçları öyle değerlendirebiliriz en azından. Buna dair somut bir şey söylemek mümkün olmasa da olayın boyutları, normal bir hukuksal sürecin işlemesi durumunda ortaya çıkması gereken sonuçlarla, ortaya çıkan sonuçları karşılaştırdığınızda siyasi vesayet altında yürüdüğünü söyleyebiliyoruz. Kaldı ki o olaydan hemen sonra yapılan uygulamalar da bunun böyle gelişeceğine dair güçlü işaretler veriyordu. Devamlılık gösteren bir tutum geliştirme sorunu var bizim toplumsal yapımızda. Yani en vahim olaylar bile bir müddet sonra kanıksanıyor, alışılıyor. Dolayısıyla toplumsal duyarlılık devam etmeyince, aynı ölçüde tepkiler sürmeyince bir süre sonra, siyasi vesayet de söz konusuysa istenmeyen bu sonuçlar ortaya çıkıyor.
'CEZA ORANTILI'
Hürriyet'ten Aziz Özen’in haberine göre, Sarayburnu açıklarında 17 Ağustos 2016 tarihinde devriye gezen sahil güvenlik botu, ‘M/V Tolunay’ isimli kuru yük gemisiyle çarpışmıştı. Kazada 4 asker ölmüştü. Kazayla ilgili 5 Temmuz’da karar duruşması görüldü. Gemi Kaptanı Abdullah Hamadı, ‘Taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma’ suçundan 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılırken, tutuksuz sanıklar Allam Fattouh ve Mohamad Fttahe ise, üzerlerine atılı suç yönünden taksirlerinin bulunmaması nedeniyle beraat ettiler. Sarayburnu’daki davaya bakan Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Dursun Kaya, verdiği karardan altı gün sonra sonuçlanan Soma davasına atıf yaparak hazırladığı gerekçesinde “Yüzlerce kişinin ölümüne sebep olan olaylarda bile en fazla 15 yıl hapis verilirken bu ceza orantılı” ifadelerine yer verdi.