Mehmet Güreli: Sinema benim için Salâh Birsel’in odasında başladı
Daha çok müzisyen kimliğiyle tanıdığımız Mehmet Güreli yine kamera arkasına geçti ve ikinci filmini çekti. İsmi ise 'Dört Köşeli Üçgen'…

Dört Köşeli Üçgen film afişi
İLGİLİ HABERLER

Munzur Festivali'nin yasaklanmasına tepki büyüyor
Özlem ERTAN
Mehmet Güreli denince sinema, edebiyat, müzik, resim ve Cihangir gelir akla. Sürekli üretim halindeki sanatçıyla çocukluğundan beri yaşadığı Cihangir’de karşılaşabilirsiniz. İstanbul’un kafelerinden birinde onunla özdeşlemiş bestesi Kimse Bilmez’in ezgilerini duyabilir, kitapçı raflarına göz atarken kitaplarıyla burun buruna gelebilirsiniz. Kim bilir belki de yeni bir resim sergisi açmıştır ve siz bir sanat galerisinin önünde geçerken bunu öğrenirsiniz.
Mehmet Güreli şu sıralar Türk edebiyatının usta, unutulmaz yazarlarından, dayısı Salâh Birsel’in romanından uyarladığı Dört Köşeli Üçgen filmiyle dünyasına davet ediyor sizi. 27 Temmuz’da Başka Sinema kapsamında vizyona giren, uyarlandığı romanla aynı adı taşıyan Dört Köşeli Üçgen, 6. Uluslararası Kayseri Film Festivali’nden en iyi erkek oyuncu, en iyi görüntü yönetmeni ve jüri özel ödülleriyle dönmüştü.
‘SİNEMAYI DA ÇOK SEVDİM’
Mehmet Güreli ile senaryosunu Görkem Yeltan’ın yazdığı, başrolde Mustafa Dinç’in yer aldığı yeni filmi Dört Köşeli Üçgen’i konuşmak için bir araya geldik ve sohbet etmeye Salâh Birsel’den başladık. Çocukluğunda, dayısı Salâh Birsel’le aynı evde yaşadıklarını anlatan sanatçının gözleri parlıyor o günleri anlatırken. “Cihangir’de, Somuncu Sokak’ta oturuyoruz o zaman. Salâh’ın odası kitaplarla çevrili. Fransa’dan sinema dergileri de geliyor ona. O zaman beş yaşlarındayım ama okumayı sökmüşüm, dergilere bakıyorum. Odasındaki kitapları, dergileri sora sora yol almaya başladım. Sinemayı da erken yaşlardan itibaren çok sevdim. Ailemizde başka sinemacılar da var: Birsel Film’in sahipleri de dayılarım. Onların yazıhanesine giderdik sık sık. Salâh öğretmeyi çok severdi bir de. Her sorumu yanıtlar, bunu vakit kaybı olarak görmezdi. Sinema benim için Salâh’ın odasında başladı. Salâh daha sonra sinema dergilerini bana bıraktı. Gözüm gibi bakarım onlara. Salâh’ın Dört Köşeli Üçgen’i yazdığı dönemi hatırlıyorum. Daktilo sesleri, eliyle aldığı notlar... Sinema eleştirmenliği yapıyordu aynı zamanda. Arada odasına uğrayıp bir şeyler sorardım. Sinema yazılarını da takip ederdim.”
Fotoğraf: Evrensel
Mehmet Güreli, çocukluğunun Cihangiri’nden de bahsediyor: “1950’li, 60’lı yıllarda Cihangir’de çok film çekilirdi. Cihangir, Yeşilçam seti gibiydi. Orhan Günşıray’ın sabaha kadar kapımızın önünde oturduğunu bilirim. Bütün mahallenin aynı şeye konsantre olduğu o dönemi özlüyorum aslında. Oyunculara bir ihtiyaçları olup olmadığı sorulurdu, evden bir şeyler getirilirdi. Gözlerim yaşararak hatırlıyorum o günleri.”
‘SİYAH-BEYAZ ÇOK YAKIŞTI’
Mehmet Güreli, Dört Köşeli Üçgen’i sinemaya uyarlama sürecinden bahsederken ise “Her şeyin sırası geliyor” diyor. Birlikte pek çok çalışmaya imza attığı sanatçı dostu Görkem Yeltan, romanı okuduğunda “Bundan çok güzel film yaparsın” demiş Mehmet Güreli’ye. Sonra da senaryoyu yazmış. Ardından ise süreç gelişmiş.
Gözlem yapmayı meslek ve yaşam biçimi olarak gören bir adamın öyküsüne odaklanan Dört Köşeli Üçgen, uyarlandığı romanın düşünsel derinliğini yansıtan, ilginç bir film. Mustafa Dinç’in oynadığı başkarakter, zaman zaman kameraya dönerek seyirciyle konuşuyor ve “Uluslararası bir gözlemci” olduğunu vurguluyor. Mehmet Güreli ile filminin bu “göstermeci” anlayışı hakkında konuştuğumda, Dört Köşeli Üçgen’in bir düşünce romanı olduğuna vurgu yapıyor ve şöyle diyor: “Düşünce romanı, söylenen şeyler ve söylenemeyen şeyler arasında gidip gelen bir şey. Bunu edebiyatta yapabiliyorsun, ama sinemasal açıdan üst ses kullanmak hoş olmuyor. O yüzden bazen seyirciyi paylaşmaya çağırabiliyor karakter.”
Filmin ilgi çekici yanlarından biri de siyah-beyaz olması. “Siyah-beyaz o yılların rengi gibi geliyor bana. Atıf Yılmaz’ın, Metin Erksan’ın rengi bu” diyen sanatçı, Dört Köşeli Üçgen’in görüntü yönetmeni Ahmet Sesigülgil’in önerisiyle Budapeşte’de siyah-beyaz uzmanı bir sanatçıyla film üzerinde kare kare çalıştığını söylüyor.
Sanatçının resim sergilerini gezenler bilirler. Çoğu tablosunun bir köşesinde sevdiği filmlerin afişleri de görünür. Afişleri resmetmeyi, sinema ile resmi birleştirmeyi seven sanatçı, Dört Köşeli Üçgen’de de bazı filmlerin afişlerini kullanmış. Mesela başkarakterin odasında Luchino Visconti’nin 1942 yapımı filmi Osessione’nin afişi var.
Güreli hem sinema, resim ve müzik hem de edebiyat alanında yeni eserler üretmeye devam ediyor. “On tane film var aklımda. Birinin senaryosu bitti” diyen sanatçı, sonraki filmi üzerinde çalışmaya başlamış bile.
Evrensel'i Takip Et