Cevat Geray ölmüş diyorlar, ilahi Azrail Efsane Dekanımız ölür mü hiç?
Cevat Hoca, tanıyan herkeste güzel anılar bırakarak, dekanlığı döneminde SBF’de öğrenci olanların belleklerindeyse hep ‘Efsane Dekan’ olarak yaşayacak
Cevat Geray (Fotoğraf: AA)
Füsun ÇİÇEKOĞLU (**)
Biz öğrencileri için “Efsane Dekan” olarak abideleşmiş unutulmaz hocamız Cevat Geray, ömrü boyunca halkının, emek ve demokrasi güçlerinin yanında oldu. Aydın onurunun, bilimsel ahlakın, devrimci, yurtsever mücadeleci aydın kimliğinin simgesiydi o. Türkiye’nin en bunalımlı, en zor günlerinde tavizsiz bir insan hakları mücadelecisi olarak sürdürdüğü hayatı 88 yaşında, 23 Temmuz’da sona erdiğinde, öğrencilerini ve dostlarını kendisine veda etmenin güçlüğüyle karşı karşıya bıraktı sevgili hocamız.
Cevat Hoca, kendisini tanıyan herkeste güzel anılar bıraktı, bu anılarla ve bıraktığı eserlerle ölümsüzleşecek. Onun dekanlığı döneminde SBF’de öğrenci olanların belleklerindeyse, hep ‘Efsane Dekan’ olarak yaşayacak Cevat Geray. 12 Eylül faşist askeri darbesi öncesi ve sonrasındaki acı günlerde, haziran 1977 ile eylül 1982 tarihleri arasında üç dönem üst üste dekan olarak görev yapan, SBF’nin seçilmiş son dekanıdır Cevat Hoca. Dekanlık odası, onun döneminde kapısını hiç çekinmeden çaldığımız, içeride her zaman güzel kabul gördüğümüz ve biz öğrencilere bir “makamda” olduğumuz duygusunun asla hissettirilmediği bir sığınaktı.
Cevat Geray çok sevdiği öğrencilerine bir şey olmasın diye gayret etti dekanlığı boyunca. Onun bu gayretini öğrencileri olarak bizler de takdir ediyor ve okula Pol-Bir’li polislerin korumasında geldikleri günlerde, faşist öğrencilerin ve polislerin tahriklerine kapılmamaya çalışıyorduk. Böyle günlerden birinde Cevat Hocamızın bizi korumak için gösterdiği çabaya öfkelenen polislerden biri, saçları uzun olan hocamıza “Yürü de saçların dalgalansın artizzz dekan!” diye bağırmıştı. Hoca, her zamanki engin hoşgörüsüyle duymazdan gelmişti bu küstahlığı.
12 Eylül darbesiyle 1402’lik olan Cevat Hoca, söyleşilerinden birinde şöyle demişti: “1402’lik oldum. İyi ki atmışlar bizi. Onlar bizi üniversiteden atmakla toplumdaki etkimizin sıfırlanacağını sandılar. Öyle olmadı.”
Aradan neredeyse kırk yıl geçtikten sonra, OHAL ilanını takiben, Barış Bildirisi’ne imza attığı için yüzlerce akademisyenin üniversiteden atıldığı kıyımda da Cevat Hoca hedefteydi. SBF’nin temel taşlarından biri olan Geray’ın engin bilgisini öğrencilerle paylaşmasına, rektörlük kararıyla son verildi. Bu kararı veren AÜ rektörünün, SBF’de Cevat Hoca için yapılan uğurlama törenine yolladığı çelengin yere atılıp parçalandığını görse, dudağının kenarına muzip tebessümünü kondururdu Cevat Hoca, eminim!
BİR AYDINLANMA BİLGESİ
Türkiye’nin en önemli kent bilimcisi olan Cevat hoca, şehircilik, çevre, toplum kalkınması, halk eğitimi, köy sosyolojisi, planlama, kooperatifçilik gibi geniş bir alana yayılan çalışma konularını bir bütünün farklı boyutları olarak görürdü. Cumhuriyetle halk eğitiminde bir devrim yapıldığını belirten Cevat Hoca, toplumu uyandırmanın yolunun, yönteminin halk eğitimi olduğuna inanırdı. Bu inancı gereği, halk eğitimini kurumsallaştırmak için yaşamı boyunca uğraş vermişti hocamız.
Aydınlar dilekçesini hazırlayanlar arasında yer almış ve yargılanmış olan hocamız, laik cumhuriyete karşı yapılan başkaldırının Sivas’taki provası olarak tanımladığı Madımak Katliamı’ndan, son anda şans eseri kurtulanlardandı.
En karanlık dönemlerde demokratik kitle örgütlerinin kurucusu ya da başkanı olarak demok-rasi mücadelesinde saf tutan hocamız, 1984-1986 arasında Mülkiyeliler Birliği başkanlığı yaptığı süre boyunca, 12 Eylül yönetiminin antidemokratik uygulamalarına karşı oluşan toplumsal muhalefetle dayanışma içinde olmuştu.
HATIR, GÖNÜL İNSANI CEVAT GERAY
Cevat hocanın sadece öğrencilerinin değil, öğretim üyeleri ve çalışma arkadaşlarının da anılarında ve gönüllerinde çok ayrı bir yeri vardır.
Yurt dışına her çıkışında, şeker hastası olan SBF Not İşleri Müdürü Gürler Beşe’ye ülkede bulunmayan ilaçlarını getiren de, SBF Yayın İşleri Müdürü Şerife Kayalı’nın eşi hastalanınca kendi arabasıyla onları hastaneye götüren de Cevat Hocamızdı.
Doçentlik jürisine girdiği Prof. S. Kemal Kartal’a mimar kökenli züppe bir profesör jüride “çizimleriniz berbat” deyip Kartal’ı kıyafetinden ötürü küçümser bir tavır içine girince, Cevat Hoca, “Kemal’e arkadaşları ‘köylü’ derler. Doğrudur, ‘köylüdür’. Şu sıralarda ona ‘Gecekondu Kemal’ diyor arkadaşları. ‘Köylü’dür, ‘Gecekondu Kemal’dir ama bilim adamı olmaya çabalayan bir ‘Köylü Gecekondu Kemal’dir o. Çizgilerine bakma sözlerine bak, kıyafetine bakma gözlerine bak” diyerek Kemal Kartal’a destek olmuştur. Kemal Kartal’ın unutamadığı bu olay, Cevat Hocamızın hatır, gönül insanı olarak da efsane bir isim bıraktığının en güzel örneklerindendir.
(*) Turgut Uyar’ın “Cemal Süreya ölmüş diyorlar İlahi Azrail, Cemal
Süreya ölür mü hiç?” dizelerine atıfla.
(**) 2000-2004 Dönemleri Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı.