OHAL’in iş cinayeti bilançosu: En az 3960 işçi yaşamını yitirdi
İSİG: OHAL’de iş cinayetleri yüzde 14 artış gösterdi. 2 yılda en az 3960 işçi kayatını kaybetti.
Fotoğraf: DHA
İSİG Meclisi 21 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen OHAL’in iş cinayeti bilançosunu açıkladı. OHAL’de iş cinayetleri yüzde 14 artış gösterdiğine dikkat çekilen raporda OHAL’le geçen 2 yılda en az 3960 işçinin yaşamını yitirdiği belirtildi.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi OHAL döneminde yaşanan iş cinayetlerini raporlaştırdı. Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın OHAL ilanı sonrası “Devlet millete değil, kendisine olağanüstü hâl ilan etmiştir” sözlerini hatırlatan İSİG Meclisi, iş cinayetlerinde oldukça kötü tabloya sahip olan Türkiye’nin son iki yılda daha da kötüleştiğine dikkat çekti.
OHAL’DE İŞ CİNAYETLERİ YÜZDE 14 ARTIŞ GÖSTERDİ
OHAL’de iş cinayetlerinde yüzde 14 artış yaşandığına dikkat çeken İSİG Meclisi, artışın nereden kaynaklandığını şu şekilde açıkladı:
- İş cinayetleri işkolları açısından özellikle sanayide artış gösterdi. İşçi ölümleri metalde yüzde 100; enerjide yüzde 20; madencilik, tekstil, kimya, ağaç/kâğıt, çimento/toprak ve taşımacılıkta yüzde 10 arttı. Diğer yandan hizmet sektöründe ise konaklamada iş cinayetleri yüzde 50 arttı.
- İş cinayetleri nedenlerinde de dikkat çekici artışlar söz konusu. Yüksekten düşme, kalp krizi, şiddet nedenli işçi ölümleri yüzde 20; ezilme/göçük ve elektrik çarpması nedenli işçi ölümleri ise yüzde 15 arttı.
- İş cinayetlerinde yaş grubu/cinsiyet olarak artışın tamamını 28-50 yaş arası/erkek işçiler oluşturdu.
- İş cinayetlerinde göçmen/mülteci işçilerin ölümünde yüzde 40’lık bir artış yaşandı.
- İş cinayetlerinin yaşandığı şehirlerden İstanbul, Tekirdağ, Kocaeli, Sakarya, Zonguldak, Kastamonu, Çorum, Eskişehir, Ankara, Manisa, Denizli, Aydın, Gaziantep, Kahramanmaraş, Diyarbakır, Elazığ’da önemli oranda artış söz konusu.
İŞ CİNAYETLERİ SONRASI ADALETSİZLİK, CEZASIZLIK SÜRDÜ
İş cinayetleri sonrası adaletsizlik, cezasızlık sürdüğüne de dikkat çekilen raporda, “Davalarda asıl sorumlular mahkemeye çıkartılamadığı gibi tali sorumlular kısa süreli hapis cezalarına çarptırıldı, bu cezalar para cezasına çevrildi ve 24 ay taksitlendirildi. Hükümetin, 2018 yılını çocuk işçilikle mücadele yılı ilan ettiğini ancak çocuk işçiliğin azaltılması ile ilgili hiçbir adım atılmadı ve hiçbir iyileşme sağlanmadı. Milletvekili Murat Emir’in BİMER’e yaptığı başvuru sonrasıysa, 2018 yılının Haziran ayına kadar yalnızca 23 işyerine çocuk işçi çalıştırdığı için 39 bin 343 TL idari para cezası verildiği ortaya çıktı. Eski Çalışma Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun da katılımıyla 13 Mayıs 2017’de 3.Havalimanı’nda ‘İş Sağlığı ve Güvenliği Hedef Sıfır Deklarasyon’ imza töreni düzenlenip ‘iş kazalarının’ sıfırlanacağı ve kampanyanın merkezinin de inşaat olduğu deklare edildi. Bakanlığın kampanyasının sürdüğü 4 ayda ise 167’si inşaat işçisi olmak üzere en az 753 işçi yaşamını yitirdi” bilgileri paylaşıldı.
OHAL, OLUMSUZ UYGULAMALARIN HAYATA GEÇMESİ ZEMİN SAĞLADI
“Eğer işyerlerinde işçi katılımını engelliyorsanız, İSİG temsilcilerini görevlerini yaptıkları için işten atıyorsanız, yani ‘biz ne dersek o’ diyen keyfi bir yönetiminiz varsa o işyerinde (baret, kemer vs. de taktırsanız!) işçi sağlığı ve iş güvenliği yok demektir” denilen raporda OHAL’in bu olumsuz uygulamaların hayata geçmesi için uygun bir zemin sağladığı ifade edildi. İş cinayetlerinin artmasının temel nedenin de bu anlayış olduğuna vurgu yapılan raporda, Çapa’da, İSKİ’de, Bony Çorap’ta işyeri İSİG temsilcisi olan işçilerin işten atıldığına vurgu yapılarak “Sebebi ise görevlerini yapmaları, yani; gıda zehirlenmesine karşı çıkmaları, işyerinde işçi sağlığı yasasının uygulanmasını istemeleri ya da işçi ölümlerini ve mücadele edilmesi gerekliliğini paylaşmaları” denildi.
KİRALIK İŞÇİLİK DÜZENLEMESİ UYGULAMAYA KONULDU
Taşerona rahmet okutacak kiralık işçilik düzenlemesinin uygulamaya konulduğu hatırlatılan raporda, “Böylece işten çıkarmalar kolaylaştı, örgütlenme hakkı fiilen ortadan kaldırıldı, birçok işçi hakkını kullanılamaz hale getirildi. Yine bu uygulama ile iş cinayetlerinin kayıt dışılığı, sağlık ve güvenlik riskleri artacak; yeme, içme, ulaşım, yaşantı vb. bozulacak ve iş cinayetlerinde ceza ve tazminat davaları içinden çıkılmaz hale gelecek” denildi.
OHAL’İN KALKMASIYLA SÜREÇ SONA ERMEYECEK
OHAL’de iş cinayetlerinin 4 bine yaklaşmış olması ve büyük bir hızla artmış olmasının temel nedenini işçi ve emekçiler üzerindeki baskıların artmış olmasına bağlayan ihraç edilen akademisyenlerden Özgür Müftüoğlu, “Grevler, en temel hakların savunulması ya da savunmaya girişilmesi bile OHAL vasıtasıyla engelleniyor. Dolayısıyla birincisi bu. İkincisi ise OHAL’in kabul edildiği günden bu yana Varlık Fonu gibi pek çok kaynağın iktidar tarafından sermayeye aktarıldığı ve emekçilerin daha çok yoksullaşmasına neden olan uygulamalar getirildi. Bunlar içerisinde kamuda da, özel sektörde de çalışma koşullarının daha da esnekleştirilmesi uygulamalar oldu. Bütün bu tür baskılar sadece temel ihtiyaçlarını karşılayan kesimlerin daha kötü koşullarda çalışmaya razı olmasını gündeme getirdi. Bir de işçilerin haklarını savunacak mekanizmalarda tıkanmış oldu büyük ölçüde. Bütün bunların hepsi tabii ki beraberinde iş cinayetlerini beraberinde getiriyor” diye konuştu.
OHAL’İn kalkmasıyla beraber iş cinayetlerindeki tablonun değişmeyeceğine dikkat çeken Müftüoğlu şöyle devam etti: “Çünkü AKP burada OHAL’i kalıcı hale getirecek düzenlemeleri de Mecliste çıkarttı. Dolayısıyla biz önümüzdeki süreçte bizim bugüne kadar olağanüstü dediğimiz bundan sonra olağan süreç olarak devam edecek. Dolayısıyla da bu isminin ne olduğundan ziyade buradaki çalışma koşulları da daha da ağırlaşacak, emek sömürüsü daha da artacak, iş cinayetleri daha da yükselecek. Çünkü önümüzdeki dönemde Türkiye’nin genel dengelerine de baktığımız zaman ya doğanın talan edilmesi, ya da emeğin sömürülmesine dayanan, sermayeye buna ilişkin taahhütler veren bir ekonomi politikası sergileniyor. Bunun faturası da elbette ki emekçi halka çıkarılacak.”
Bütün bu ağır süreci ve bununla birlikte gelen ağır koşulların temel müsebbiplerinden bir tanesi de işçi sınıfının örgütlülüğünün zayıf olmasına bağlayan Müftüoğlu, “Yani sınıflar arasındaki eşitsizliğin işçiler aleyhine büyük ara farkla olması kaçınılmaz olur. Tamam AKP hükümeti bugün sermayenin her istediğini yapıyor. Ancak bunun karşısında sormamız gereken işçi sınıfı ne yapıyor, sendikalar ne yapıyor. Dolayısıyla bizim bundan sonraki süreçte yeni durumu göz önüne alarak, yani olağanüstü halin olağan hale dönüştüğünü görerek yeni bir mücadele hattı oluşturulması gerekiyor. Çünkü bugün karşı karşıya olduğumuz durum en asgari burjuva demokrasisinin dahi geçerli olmadığı tamamen otokratik bir rejimdir, bir sistemdir. Dolayısıyla bir sistem karşısında sınıf mücadelesinin kendisine yeni yollar araması gerekir. Diğer türlü her İSİG Meclisi raporları açıklandığında ‘ah vah’ çekerek bir yere gidemeyiz. Bir an önce herkesin şapkasını önüne koyup vakit kaybetmeden birlikte bir mücadele hattını oluşturmak için çaba içerisine girmesi gerekiyor” diye konuştu. (İstanbul/EVRENSEL)