28 Temmuz 2018 13:30

Bir Dönemi Kapatıp Yaza Girerken; Aklımız Hala Yapamadıklarımızda -2 

'Öyleyse şimdi aklımıza koyduğumuzu yapmak için etrafımızı saran yangına doğru araçlarla müdahale etmekte. Ki yolumuz açılsın!'

Paylaş

Elif ERGİN
İstanbul

Geçtiğimiz sayıda, kapanan okul dönemi üzerine birkaç tespit yapmış ve bu tespitlerden yola çıkarak birkaç tartışma başlığı açmıştık. Yazımızın ikinci bölümünde bu tartışma başlıklarını biraz açacağız.

Hem seküler bir yaşam hem de güvenceli bir gelecek isteyen üniversiteli gençliğin, memnun olmadığı ülke koşullarının değiştirilmesi mücadelesinin içine çekilmesinin koşullarını yaratacak, mevcut olanakları değerlendirecek bir mücadeleye ihtiyaç olduğunu vurgulamıştık. Bu koşulları nasıl yaratacağımızı, mevcut olanakları nasıl değerlendireceğimizi bu yazımızda açmaya çalışacağız.

ATEŞİN KAYNAĞINA MÜDAHALE

Tek adam yönetimi temelinde atılan adımlar gençliğin yaşamında ateşten çemberi daraltmaya devam ediyor. Son on yılın gençlik eylem biçimleri ise protesto etme düzeyini aşamayan bir noktada duruyor. Bu anlık kitlesel çıkışlar alevleri bir anlığına geri çektirse de ateşin kaynağına müdahale edecek araçlardan yoksun; yani uzun erimli bir mücadeleye dayanak olacak örgütlerden ve örgütlenme deneyimlerinden. Bu eksikliğe ve gençliğin yığınsal olarak “örgüt-kaç” eğilimi üzerine bir kitap oluşturacak değerlendirmeler yapılabilir elbette. Ama biz yazımızda tartışmamızı daha anlaşılır hale getirebilmek için belli başlı yanları üzerinde duracağız. 

GENÇLİK HAREKETİ VE ÖRGÜTLÜLÜK

Türkiye gençlik hareketi tarihinde gençliğin, örgütlenme ve örgütlü hareket etme açısından epey yol kat ettiğini söyleyebiliriz. Gençlerin siyasete daha aktif katıldığı zaman dilimlerinin ardından (bu konuya dair dergimizde gençlik hareketi tarihinden portreler dizisi önemli bir kaynak) burjuvazinin darbeler, katliamlar, çeşitli faşizan araç ve uygulamalarla topyekün toplumun ve gençliğin örgütlülüğünü parçaladı. Bu parçalanma örgüt kavramını kitlelerin zihnine “öcü” olarak nakşetti, örgütlü olana iktidarın sopasının inmesi de beraberinde bugünkü durumu açıklayabileceğimiz koşulları ortaya çıkardı. 

Gençliğin sindirilmesi, geleceğini kuracak olanaklardan yoksun bırakılması, soruşturmalar, tutuklamalar, bursların kesilmesi gibi örneklerin üniversite gençliği içinde sürekli örgütlü olanın başına gelenler olarak göz önüne serilmesi elbette tesadüfi değildir. Ancak gençliğin yine de örgütlerle mesafesi yalnızca bununla açıklanamaz. Bu tartışmayı başka yazılara bırakalım şimdilik.

'ARTIK YETER' DEDİK, SIRA 'DEĞİŞTİRELİM' DEMEKTE

Son 8 yılda dönem dönem kitlesel tepkiler halinde taşan eylemliliklerin “artık yeter” dedikten sonra “değiştirelim” diyen bir eğilime sahip olmadığını söyleyebiliriz. Ancak değiştirme isteği de azımsanmayacak derecede güçlü. Tek adam yönetimi temelinde yoluna devam eden hakim sınıfların karşısında “artık yeter” yerine “değişmeli/değiştirelim” diyecek karşı çıkışları kışkırtacak/örgütleyecek bir çalışmaya ihtiyaç var. 

“Nasıl değişecek?​” sorusu yığınların önemli bir bölümü tarafından umutsuzluk ile cevaplanıyor. Nitekim “bölme” dediği üniversitesi bir ferman ile bölündü, “dokunma” dediği sosyal kültürel yaşam alanlarına dokunulmaya devam ediliyor, “hayır” dediği tek adam yönetimi yoluna devam ediyor. Gençlik hareketinin değiştirme isteği kendi çizgileriyle sınırlı kalıyor, mevcut politikaların giderek daralttığı alanlara sıkışıp kalıyor. Örgütlense iktidar karşısında örgütlenecek olan gençlik kesimleri parça parça çıkardığı sesleri birleştiremiyor. 

Gençliğin “daha iyi bir eğitim ve daha iyi bir ülke” sesini bastırmak için kutuplaştırma, küçük lokmalar halinde yutma rotası izleyen iktidarın yutamayacağı büyüklükte lokmalar haline gelmek hayati önem taşıyor. 

PAYLAŞIM, DAYANIŞMA, ORTAK İLGİ ALANLARI: YEREL ÖRGÜTLER

Üniversiteler açısından bugün için ağırlıklı olarak yerel düzeylerde örgütlenmiş ve farklı birçok ilgi alanı veya ihtiyaçtan kaynaklı olarak ortaya çıkmış, mesleki, kültürel, sportif, akademik nitelikler taşıyan çeşitli örgütlerden bahsedebiliriz. Bunlar, çoğunlukla çeşitli renklerden burjuva ideolojik-politik akımların şu veya bu düzeyde etkilediği büyük bir gençlik kitlesini de içinde barındırıyor. Ancak bu gençlik kitlesi, mevcut bu tür örgütlenmelerde bir arayışın, yaşamın zorlukları karşısında bir paylaşımın, dayanışmanın ve bir şeyler öğrenerek kendisini geliştirme ihtiyacının ürünü olarak da bir araya geliyor. *  Bu mekanizmaların güçlü olduğu oranda (yerel nitelikte kalsa da) üniversitenin iç dinamiklerini canlı tuttuğunu ve kimi zaman kitlesel karşı çıkışlarda, hareketin ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yer tuttuğunu söyleyebiliriz.

CERRAHPAŞA’YA DOKUNMA EYLEMLERİ

Bir parantez İstanbul Üniversitesi’ne açalım. “Üniversiteme dokunma” eylemleri her ne kadar kendini etkileyen fakültelerin harekete geçmesiyle sınırlı kalmış olsa da bize önemli ipuçları sundu. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencileri, kendi fakültelerine kapanmış bir çalışma örgütlediler. Bu dışarıdan bakıldığında bir dezavantaj olarak görülse de İÜ’ye gençlik hareketi adına çok şey öğretti. Kendi iradesini kitlenin iradesinin önüne koyan, daha geniş bir mücadele örgütleme fırsatını kendini örgütleme fırsatına çevirmeye çalışan küçük burjuva sol kimi çevrelerin yaklaşımına Cerrahpaşa öğrencileri “biz kendi eylemimizi kendimiz daha iyi yürütürüz” eğilimi ile cevap verdiler. Nitekim öğrenci, akademisyen temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurdular, temsilcilikleri ile gece gündüz çalıştılar, çeşitli eylem biçimleri ortaya koydular. Üniversite bölünmüş olabilir ama öğrenciler kendi içlerinde bölünmeden nasıl hareket edeceklerine dair bir deneyim yaşadılar. “Aman siyaset karışmasın” diyerek kendilerini kapatan Cerrahpaşalı arkadaşlarımızın kaygıları iktidara karşı gelmekten kaçınmak değil tersine mücadelenin başarıya ulaşabilmesi için bozuşturucu çevrelerin dahil olmasını önlemekten ileri geldiğini söyleyebiliriz. Kaygılarının anlaşılabilir olmasına karşın aldıkları tutumun mücadelenin seyri açısından yanlış olduğunu söylemeliyiz. Bu tutum yanlış olsa da kendi içlerine kapanma kaygılarını anlayabilmek, gelecek dönemde atılacak adımlar açısından büyük önem taşıyor. 

DENEYİMLERDEN ÖĞRENMEK

Gençlik hareketinin yakın tarihindeki gençlik yığınlarının mücadeleye çekilmesinde esas olanın talepler ve çalışmanın zenginliği değil de örgüt biçimleriymiş gibi algılanmasına yol açan, hareketi tahrip eden kimi yaklaşımların kötü mirasını silecek bir rotaya ihtiyaç var. Şu veya bu isim konmuş, ömrü birkaç yılla sınırlı kalmış ve “bu da olmadı başka bir şey kuralım” denilerek kurulmuş onlarca ölü örgüt deneyimi üniversiteli gençliğin mücadelesi açısından önemli dersler sundu. 

GÜVENCELİ BİR GELECEK İÇİN YANGINI SÖNDÜRMEYE!

Bu dönem üniversite gençliğinin hareketi açısından belirleyici olan merkez üniversitelerde yaşananlara bakarak söyleyeceğimiz temel şey şudur; üniversitelerdeki gençliğin örgütleri içerisinde, cesaretle, inisiyatifli, istikrarlı, ısrarlı ve zengin/yaratıcı bir anlayışla çalışmalara katılmak; çalışma içerisinde egemen politik etkiyi kırmak ve değiştirmek, burada bir süreklilik, birikim yaratmak ve bu birikimi her üniversitede değerlendirmek üzere yeni dönemi açacağız. 

Bu yeni dönem, gençlik yığınlarının sosyal kültürel talepleri ve güvenceli bir gelecek isteği ile mevcut politik rejim arasında yaşanacak çatışma ve gerilimlere de işaret ediyor. Bu atmosfer gençlik yığınlarının mücadeleye çekilmesi açısından uygun bir zemin özelliği taşıyor. 

GENÇLİĞİN ÖRGÜTLERİNİN GÜÇLENMESİ TEK ADAMI ZAYIFLATIR

Bu “çekilme”den kastımız ise gençliğin örgütlenmesidir. Gençliğin örgütlenmesi ise gençliğin kitle örgütlerinden öğrenci kulüp ve toplulukları, öğrenci konseyleri, öğrenci kongreleri, taleplerden yola çıkan inisiyatifler gibi geniş bir yelpazede gençliğin örgütlerinin kurulması, gençliğin ekonomik, akademik, kültürel, sportif örgütlerinin güçlendirilmesini temel almalıdır. Ki Türkiye Üniversite Öğrencileri Bağımsız İktisat Kongresi, Felsefe, Sosyoloji vb öğrenci kongreleri, tiyatro kulüplerinin dayanışma ağları, kulüplerin yan yana gelerek oluşturdukları platformlar, alternatif şenlik düzenleyen ekipler gibi önemli olanaklar mevcuttur. Geçtiğimiz dönem tüm olumsuzluk ve baskılara karşın kültürel, akademik etkinliğinden vazgeçmeyen, bir biçimde yapma arayışını sürdüren bu tutum önümüzdeki dönem tek adam yönetimini geriletmenin önemli bir dayanağını oluşturmalıdır. 

Aklımız hala yapamadıklarımızda demiştik yazımızın başlığında. Türkiye gençliğinin aklı bağımsız, demokratik, özgür bir ülkede, güvenceli bir gelecekte, bilimsel, demokratik, özerk bir üniversitede. Öyleyse şimdi aklımıza koyduğumuzu yapmak için etrafımızı saran yangına doğru araçlarla müdahale etmekte. Ki yolumuz açılsın!

ÖNCEKİ HABER

Ermenistan'ın Eski Cumhurbaşkanı Koçaryan için tutuklama kararı

SONRAKİ HABER

ODTÜ’ye yönelik saldırılar, üniversite gençliğinin mücadele sorunu…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa