ODTÜ’ye yönelik saldırılar, üniversite gençliğinin mücadele sorunu…
'Şimdi sorun şudur; bahsedilen geniş birlikteliği nasıl sağlayacağız? Kalıcı mücadele örgütlerini nasıl yaratacağız?'
Görsel: Pixabay
Mezuniyet törenin ve atanmış rektör Verşan Kök’e yönelik protestonun ardından ODTÜ’ye yönelik saldırılar gözaltılar kampüse polisin girmesiyle yoğunlaştı. ODTÜ öğrencilerin gündeminde “saldırılara karşı nasıl mücadele edeceğiz?” başlığı esas tartışma konusu. Dergimizin geçen sayısında “Bir Dönemi Kapatıp Yaza Girerken; Aklımız Hala Yapamadıklarımızda -1”* başlıklı yazısında geçtiğimiz dönem ODTÜ’deki mücadelelerin kazanımlarla sonuçlansa da süreklilik arz etmediğini, mahallî örnekler olarak kaldığını ifade etmiştik. Bu durum ODTÜ içindeki kitle örgütlerinin (topluluklar, öğrenci temsilcilikleri) durumu ile doğrudan alakalı.
HAREKETİN İHTİYACINA YÖNELİK YÖNTEMLER
Geçtiğimiz dönemlere nazaran öğrenci toplulukları hem nicelik hem de nitelik bakımında zayıfladığını söylemek mümkün. Öğrenci toplulukları daha önceki senelerde kendi problemleri, memleket meselelerinin ve üniversite gençliğinin temel direnç noktalarında bir dinamik oluştururken bugün daha çok topluluk faaliyetini ilerletme ile kendini sınırlamış durumda. Bu sebeptendir ki; topluluklara yönelik saldırılar “başarılı” sayılabilecek durumdadır ve öğrencilerin hareket anında dağınık kalmışlardır. Onun dışında öğrenci temsilcilikleri son senelere nazaran bu sene başında ilk defa bu kadar yoğun öğrencilerin gündemine girdi. Ancak gerek mevcut durum, gerek temsilcilerin yeterli kalamaması, denetim ve karar alma mekanizmaları tepeden tırnağa öğrencilerin ana eğilim ve kaygılarına dayanan bir noktada olamadı. Bunlar düşünüldüğünde mevcut durum şaşırtıcı değil. Zaten ODTÜ öğrencileri için de olmamıştır. Öğrenciler yaptıkları tartışmalarda yeni mücadele biçimlerine ihtiyaç olduğunu, üniversite gençliğinin tamamını kapsayan büyük birlikler kurulması gerektiğini, ODTÜ içinse kalıcı kitle örgütleri kurulması gerektiğini birçok kanaldan (forumlarda, fakülte toplantılarında, gazetelere verdikleri görüşlerde) ifade etmiştir. Tek adam tek parti rejiminin saldırılarının bu denli arttığı, üniversitelere yönelik daha ağır saldırı ve baskı yöntemlerinin ön görüldüğü bu dönemde bu tartışmalar son derece önemlidir, geliştirilmesi ve somutlanması gerekmektedir.
HAREKETİN ÖNÜNE GEÇECEK DAYATMACI TUTUM
Ancak öğrenci hareketi tarihinin her dönüm noktasında olduğu gibi birlik olma, kalıcı örgüt kurma istek ve azminin yoğunlaştığı bu dönemde de ODTÜ’de hareketin önüne geçecek, dönemin ve ODTÜ’nün genel “ruh halini” okuyamayan eğilimlerde ortadadır. Bu görüşlerin bir kısmı “görünür eylem” lafını ağızlarına dolamış, her fırsatta ODTÜ’nün medyada gündem oluşturacağını ve buradan demokrasi güçlerine moral bulacağını ifade etmektedirler. ODTÜ’nün mücadele örneklerinin demokrasi mücadelesine yapacağı katkı elbette küçümsenemez. Ancak, belli şeyleri tartışma, protesto etmeye toplanmış her kalabalığa “görünür eylem” yapalım diyerek uçurumdan atlamaya çağrı yapmak, “icraat yapalım, adımız duyulsun” diyerek, kendilerini ve çevresindekileri ölüme sürükleyen mahalle çetelerinde silahlı kavgalarından farksızdır. Türkiye’de öğrenci gençlik hareketinin tarihi bu yanlış yöntemlerle kendini bitirmiş örgüt ve hareketlerle doludur. Öte yandan savunulan, bugünün ihtiyaçlarının kıyısından geçmez. Öğrencilerin toplu halde yürüttüğü tartışmanın küçümsenmesi, bu tartışmaların gereksiz olduğunu ifade edenler ise başka bir yanılgının içindedir. Elbette mücadelenin bir kritik ayağı da pratik kısmıdır ve bugüne kadar geliştirilen yöntemler kesinlikle çöpe atılmamalıdır. Bu gruplar açısından ise pratiğin ele alınışı son derece sorunludur. Önerileri, tartışmaları kendi pratik işlerini bütün ODTÜ öğrencilerine dayatmaktan öteye gidememiştir. Bu dönemde ortaya çıkan iki eğilime de ODTÜ öğrencileri tartışmalar esnasında gerekli tavrı koymuştur, tamamen sökülüp atılması tartışmaların günlük hayata geçirildiği ancak gerçekleşecektir.
TALEP VE TARTIŞMALARA SIRTINI DAYAYAN HAT
Şimdi sorun şudur; bahsedilen geniş birlikteliği nasıl sağlayacağız? Kalıcı mücadele örgütlerini nasıl yaratacağız? Buradan şu adlı örgütü kuracağız, filanca platformda buluşacağız veya filanca mecliste birleşeceğiz gibi başarısız geçmişteki başarısız örnekleri hala önümüzde duran tartışmalara yeniden dadanmayacağız. Esası itibariyle bugün var olan kitle örgütlerinden (Kulüpler, topluluklar ve ÖTK’ler) hala yararlanmak, yeni ortaya çıkma nüvesi barındıran birlik ve dayanışma ağlarını organize etmek her zaman gereklidir. Bu dönem için de acil bir ihtiyaçtır.
Defalarca söylenmiş bir şeyi tekrar etmek durumuna da düşsek, şunu ifade etmek doğru olacaktır; ODTÜ’de (ve tüm üniversitelerde) en temel yerellerden başlayıp merkeze uzanan tüm öğrencilerin tartışmalarının öne çıkan dayanaklarına sırtını yaslayan bir iletişim ve mücadele ağı kurmak her zamankinden gereklidir. Bu uzun ve meşakkatli olsa da iki – üç öğrencinin bir araya gelip tartışmasıyla, temel sıçrama anlarında kitlesel toplantılarla, geçmişte başarılı olduğumuz deneyimlerin biriktirdiklerini yeniden hatırlanmasıyla mümkündür. Mesela önceden beri var olan toplulukların birlikte hareket ettiği bir platform (ortak toplantıların alındığı, kendi sorunlarını ve okulun sorunlarını tartıştığı ve çözümler aradığı) epeydir zayıflamış bir iletişim ağından ibaretti. Bugünün tartışmaları ve saldırılar burada yeniden sürekli bir birliği sağlamanın gerekli olduğunu göstermiş ve öğrenci toplulukları bu yönde adımlar atmıştır. Bu olumludur. Ancak bununla yetinmek eksiklik olur. ODTÜ öğrencileri bu örneği fakültelerine, yurtlarına bulunduğu her alana sıçratmalıdır. Bu sırada da hareketi bölen, tahrip eden tüm unsurları ayırmalıdır. Bu birliktelik ancak temel, ortak talepler etrafında sağlanabilir.