Halk demokrasileri -2
Avrupa'da halk demokrasilerine dair somut örnekler nelerdir? Bu ülkelerde nasıl bir süreç işlemiştir?

Görsel: Pixabay
AVRUPA’DA HALK DEMOKRASİLERİNİN KURULUŞU
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’da pek çok ülkede demokratik halk devrimleri gerçekleşti. Böylece Polonya, Çekoslavakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk gibi ülkelerde halk demokrasileri kuruldu.
DEVRİMDEN ÖNCE ÜLKELERİN DURUMU
Endüstriyel gelişimin zayıf olduğu bu ülkelerde kapitalizmin gelişimi, feodal kalıntılar önemli ölçüde korunurken gerçekleşti. Uzun zaman emperyalist güçlere bağımlı kalan bu ülkelerin sanayilerinde yabancı sermayenin belirleyiciliğinde kapitalist tekeller hakimdi, iktidardaki toprak sahipleri ve büyük burjuvazi, yabancı sermayenin gönüllü uşağıydı. Köylülük, topraksızlığın acısını çekerken işçi sınıfının sömürülmesinin son sınırına vardırılması; kitleleri devrimcileştirdi.
AVRUPA HALK DEMOKRASİLERİ NASIL KURULDU?
Sovyetler Birliği’nin Orta ve Güneydoğu Avrupa halklarını Alman faşizminden kurtarmasıyla ulusal kurtuluş mücadeleleri canlanma gösterdi. Devleti demokratik temelde inşa etme durumuna gelen halklar, demokratik halk cumhuriyetinin temellerini attı. Devrimin itici güçleri, önder rolü oynayan işçi sınıfıyla birlikte köylülüktü. Faşizmle mücadelede, ayrıca kent orta ve küçük burjuvazisinin dâhil olduğu bir ulusal cephe oluştu. Çiftlik sahipleri ve tekelci burjuvazinin politik egemenliğini kaldıran devrim ile işçi sınıfı ve köylülüğün ittifakına dayanan halk demokrasisi iktidarı yaratıldı. Ulusal cepheye dâhil partiler de iktidara katıldılar.
İLK HEDEFLER
Demokratik halk devrimi, ilk aşamasında burjuva-demokratik devrimin görevlerini çözdü. Bu hem antiemperyalist hem de antifeodal bir devrimdi. Tarımsal üretim araçları, topraksız köylülere ve tarım işçilerine dağıtıldı. Çiftlik topraklarının bir bölümü üzerinde, devlete ait tarımsal işletmeler kuruldu.
Antifeodal görevlerin yerine getirilmesi ile demokratik halk devrimi, giderek daha fazla ikinci aşamaya, yani sosyalist devrimin görevlerinin yerine getirilmesine geçti. Bu, burjuva demokratik devrimin sosyalist devrime doğru büyüyerek gelişmesi anlamına geliyordu. Henüz devrimin başlangıcında, Hitlerci işgalcilerin ve tekelci burjuvazinin işletmeleri ulusallaştırıldı. Tekelci burjuvazi, iktisadi konumunu kaybetti. Böylece tayin edici üretim araçlarının sosyalist ulusallaştırılması başladı. Özel kapitalist işletmelerde işçi denetimi yerleştirildi. Süreç boyunca üretim araçlarının ulusallaştırılması giderek genişletildi. Bunlar, burjuvaziyi zayıflattı ve işçi sınıfının pozisyonlarını sağlamlaştırdı.
Sosyalist devrim görevleri yerine getirilerek fabrikalar, işletmeler sosyalist mülkiyete, halk mülkiyetine geçirildi. Aynı şekilde taşımacılık, haberleşme, toprağın bir bölümü, bankalar ve iç-dış büyük ticaret ulusallaştırıldı. Böylece halk demokrasisi iktidarı, burjuvazinin ekonomik egemenliğini tasfiye edip kumanda merkezlerini eline aldı.
KAPİTALİZMDEN SOSYALİZME GEÇİŞ AŞAMASI
Büyük sanayinin ulusallaştırılması, toplumun sosyalist dönüşümüne geçişinin tayin edici koşuluydu. Bu, sanayideki üretim ilişkilerinin, üretimin toplumsal karakteri ile uyum içine getirilmesiydi: Tayin edici üretim araçları, halk demokrasisi devleti şahsında tüm halkın ortak malı oldu. Bu, üretim ilişkilerinin üretici güçlerle mutlak uyumluluğu yasasının ifadesiydi. Halk demokrasisi ülkeleri, kapitalizmden sosyalizme geçiş aşamasına girdiler.
Sosyalist ulusallaştırma, sosyalist devlet işletmeleri şahsında iktisadın sosyalist biçimlerinin oluşmasına yol açtı. Yavaş yavaş sosyalist kooperatifsel iktisadi biçimler de oluştu.
Burjuva demokratik devrimin sosyalist devrime doğru geliştiği ölçüde, işçi sınıfı ile karşı-devrimci burjuvazi arasındaki mücadele de keskinleşti. Henüz ellerinde kalan ekonomik iktidara ve yabancı sermayenin yardımına dayanarak ve devlet aygıtı içindeki ajanlarını kullanarak ve sık sık da doğrudan hükümet içinde olarak, burjuvazi bütün araçlarla halk demokrasisi iktidarının önlemlerini başarısızlığa uğratmaya ve kapitalistlerin ve toprak sahiplerinin hem ekonomik ve hem de politik iktidarını yeniden kurmaya çalıştı. Devletin elinde bulunan iktisadın kumanda merkezlerine dayanan ve köylülüğü ve diğer emekçi tabakaları etrafında toparlayan işçi sınıfı, burjuvazinin yabancı emperyalist boyunduruğu yeniden kurma çabalarını esaslı bir şekilde püskürttü. Burjuvazi bu mücadelenin süreci içinde bozguna uğratıldı.
Devrimin daha sonraki gelişmesinde, devlet aygıtı burjuva karşı-devrimci unsurlardan temizlendi, eski, burjuva devlet aygıtı parçalandı ve bunun yerine emekçilerin çıkarlarına uygun yeni bir devlet aygıtı geçirildi. İşçi sınıfının devlet içindeki önder rolü kesin olarak güvence altına alındı. Halk demokrasisi devleti, artık başarıyla proletarya diktatörlüğünün işlevini yerine getirdi. “İşçi sınıfının önderliği altında emekçilerin egemenliğini cisimleştiren halk demokrasisi rejimi”, diyordu G. M. Dimitrov, “var olan tarihsel koşullar altında, deneyimin halihazırda gösterdiği gibi, kapitalist iktisadı tasfiye etmek ve sosyalist iktisadı örgütlemek amacıyla proletarya diktatörlüğünün işlevlerini başarıyla yerine getirebilir ve getirmek zorundadır.”
Sonraki sayıda: Halk demokrasilerinde ekonomi
Evrensel'i Takip Et