10 Ekim sanıklarından öğretilmiş savunmalar
Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, 10 Ekim Ankara Katliamı davasının üçüncü gününe dair izlenimlerini yazdı.
Fotoğraf: Evrensel
Fatih POLAT
Ankara
Sincan Ceza İnfaz Kurumu, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 10 Ekim Ankara Gar Katliamı davasının 10. grup, 53. celse, 3. gün duruşmasında sanıklar dinlendi. Sanıkların çoğu aralarındaki ilişkinin ‘ticari’ bir ilişki olduğunu öne sürerken, sanıklardan Esin Durgun, Yakup Karaoğlu’nun yalan söylediğini beyan etti.
Duruşmanın 3. günü sanıkların ve avukatlarının beyanlarıyla geçti. Sanıklardan Suphi Alpfidan’ın Avukatı Akın Deniz, müvekkilinin, Yunus Durmaz’ın maaş ödeme çizelgesinde geçen Suphi’nin ‘Suphi Alpfidan’ olarak yorumlandığı için yargılandığını, oysa bunun açık olmadığını öne sürdü. Avukat Deniz, yaptığı görüşmelere dair HTS kayıtlarına ilişkin olarak da, müvekkili emlakçı olduğu için bu tür görüşmelerin doğal olduğu iddiasında bulundu. Oysa HTS kayıtları incelendiğinde sanık Suphi Alpfidan’ın Ankara Katliamı’nın önemli faillerinden biri olan Resul Demir ile kısa sürede tam 185 kez görüştüğü ortaya çıkmıştı.
SANIK, MAHKEME BAŞKANI İLE ‘ABİ KARDEŞ GİBİ’ KONUŞTU
Suphi Alpfidan ise, mahkeme başkanına, “Sizinle bir abi kardeş gibi konuşacağım” diye başladığı konuşmasında, hakkındaki suçlamaları reddederken, “Hayatım altüst oldu, çoluk çocuğum perişan oldu.” dedi. Ağlamaklı bir ses tonuyla devam eden Alpfidan, “Başkan gerçekten çok yoruldum. Gerçekten çocuklarım perişan.” ifadelerini kullandı ve manidar bir öneride bulundu: “Bu olay 15 Temmuz darbe girişiminden önce oldu. Belki bu işin içinde FETÖ’cülerin parmağı vardır. Siz bu işin içine derinden girin.” Yani bir anlamda; “Topu dönemin ruhuna uygun olarak FETÖ’ye atın, siz de kurtulun, biz de kurtulalım.” demiş oldu.
İlk bölümün en uzun savunmasını yapan Resul Demir ise, 10 Ekim katliamının ardından bulunduğu eve düzenlenen polis operasyonu sırasında kendisini patlattığı öne sürülen Halil İbrahim Durgun’u 1995’ten beri tanıdığını, aynı lisede okuduklarını söyledi. Yakınlıklarına dair ayrıntıları anlatırken Halil İbrahim Durgun’un aldığı arabayı, onun üzerine alma önerisini dahi kabul ettiğini söyledi ama kendisinin örgüt bağlantılarından da, Ankara Katliamı’na ilişkin de bilgisinin olmadığını öne sürdü. Kendisinin IŞİD ile bir bağlantısı olmadığını iddia etti ve mahkeme heyetine “3 yıldır haksız yere yatıyorum. Benden özür dileyerek beni bugün serbest bırakmanızı istiyorum” dedi.
Sanık Burak Ormanoğlu, savunmasında, katliamın planlandığı ve yine canlı bombaların eylem için hazırlandıkları örgüt evinde parmak izi çıkmış olmasıyla ilgili olarak, “Neden eve girip çıkarken fotoğrafım yok?” dedi. Müşteki avukatlar, mütalaaya ilişkin olarak 26 Temmuz 2018 günü mahkemeye sundukları beyanlarında ise bu konuda şöyle diyor: “Sanığın hücre evinden çıkarken de görüntüsünün olmaması yine onun canlı bomba olmasıyla yakından ilişkilidir. Örgüt en önemli eylem silahlarının korunması konusunda azami çaba içerisindedir. Ormanoğlu’nun da kameraya yakalanmaması, kameranın yönü değiştirilerek sağlanmıştır.”
ESİN DURGUN: KARAOĞLU YALAN SÖYLÜYOR
Üçüncü günün en önemli anı, sanık Yakup Karaoğlu’nun, Halil İbrahim Durgun ile aralarının iyi olmadığı, dolayısıyla ilişkileri olamayacağını öne sürerken sanık Esin Durgun’un, ‘Yalan söylüyor’ diye ayağa kalkmasıyla yaşandı. Bunun üzerine mahkeme başkanının söz verdiği Esin Durgun, “Yalan söyleme Yakup Karaoğlu, evinde Suriyelilerin kaldığını söylesene, eşimi zorla derse götürdüğünü söylesene.” dedi. Kocaları Suriye’de ölen kadınların Yakup Karaoğlu’nun evinde kaldığını, Azerbaycan’dan da bir kadının gelip kaldığını ifade eden Esin Durgun, “Eşim bu adamla gezdikten sonra bu kadar içine girdi olayın. Halil’i stüdyo bir eve yerleştiriyor. Yemeğini alıyor. Benim hayatımı mahveden bu adamdır. Burada çıkıp masum rolü oynamasın.” diye devam etti. Eşi Halil İbrahim Durgun’un yurt dışına kaçması için Yakup Karaoğlu’nun yardımcı olduğunu anlatan Esin Durgun’un bu açıklamalarından sonra müşteki avukatlar söz alarak, Yakup Karaoğlu’nun örgüt yöneticiliğinden yargılanması talebini dile getirdi.
Canlı bomba eylemcilerini Halil İbrahim Durgun vasıtasıyla Ankara’ya getiren 34 DM 8574 plakalı aracın kaydı üzerinde bulunan İbrahim Halil Alçay ise uzun savunmasında, “Aracın devrini yapmadığım için hatalıyım” dedi.
Sanıklardan Nihat Ürkmez, Yakup Yıldırım, Abdulhamit Boz, Abdulmubtalip Demir ile avukatları da savunmalarını yaptı.
SANIKLARIN ORTAK VURGUSU: HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA TERS
Sanıkların birçoğu beyanlarında, katliamın ardından düzenlenen polis operasyonlarında ölen Halil İbrahim Durgun ve Yunus Durmaz ile ilişkilerinin ticari, sosyal ilişki ya da akrabalık ilişkisinden ibaret olduğunu iddia etti. Sanıklar ve avukatlarının, katliamın sorumluğunu şu ana kadar ölmüş olanlarla sınırlı tutma gayreti güne damgasını vurdu. Hatta Abdulmubtalip Demir, öldürülmüş olanlar dinlenmeden gerçeklerin ortaya çıkamayacağını bile iddia etti. Bir de sanıkların çoğu konuşurken, duruşmalarda genellikle avukatlardan duyduğumuz “hayatın olağan akışına ters” ifadesini kullandı. Bu da, öğretilmiş ifadeler verdiklerini gösteriyor.
Sanık ifadeleri tamamlanamadığı için duruşmaya yarın devam edilecek.