Başlangıç noktası
H. Mehmet Günday, Rahip Brunson pazarlığı ve Türkiye-ABD ilişkileri üzerine yazdı.
Fotoğraf: DHA
H. Mehmet GÜNDAY
Aslında her şeyin kapısını Trump’ın şimdiki Avukatı Rudy Giuliani ve Erdoğan araladı. O dönem Zarrab’ın avukatlığını yapan Giuliani 2017 ortalarında gizlice İstanbul’a geldi. Erdoğan ile görüştü ve takas yöntemini önerdi. O zaman ki takas Zarrab ve Brunson üzerineydi. Daha sonra Zarrab’ın itirafçı olmasıyla isimler değişti ve Türk tarafı ‘‘Ver imamı al papazı’’ takasını gündeme getirdi.
Zaman içerisinde ABD farklı kişi ve kurumlar aracılığı ile Brunson’u Türkiye’den çıkarmak istedi. Türkiye’nin rehine politikası uyguladığını anlayan Washington tonunu sertleştirdi. Erdoğan yönetimi Brunson’un takas değerini abartıp rahibi pazarlık malzemesi olarak kullanınca ABD Kongresi harekete geçti. Önce, F-35’lerin teslimatını önleyen tasarı onaylandı sonra Türkiye’nin finans kurumlarından borç para almasının önünü sağlayan tasarı hazırlandı. Son olarak ABD’li Senatörler Graham ve Shaneen haziran 2018’de son bir nabız yoklaması için Erdoğan’ın kapısını çaldılar. O ziyaretten de bir sonuç çıkmayınca devreye Beyaz Saray girdi.
KANKALARIN ARASI AÇILIYOR
Trump NATO zirvesinde Erdoğan’a Brunson’u serbest bırakın dedi. Erdoğan ise İsrail’de ev hapsinde bulunan Ebru Özkan’ın Türkiye’ye gönderilmesinde Trump’tan yardım istedi. İşte kafaların karıştığı nokta o andı çünkü Trump takasta anlaşmaya varıldığını sandı. Trump ve Erdoğan 16 Temmuz’da yani Brunson’un duruşmasından iki gün önce telefonda görüştüler. O görüşmede ne konuşulduğunu Beyaz Saray ve Cumhurbaşkanlığı açıklamadı. Tahminler, Erdoğan’ın Trump’a Brunson işi yargıda müdahale edemeyiz’’ dediği yönünde. O telefondan sonra Washington’da iki kankanın ilginç bir görüşme yaptığı konuşulmaya başlandı.
YAPTIRIM KARARININ MİMARI PENCE
ABD Başkan Yardımcısı Pence yaptırım kararını aldıran kişi. Aslen eski bir din adamı zaten, papaz. Brunson gibi Evanjelist kilisesinin koyu bir savunucusu. Pence, kürtaja karşı, kanserin tanrı tarafından verildiğini savunuyor ve iklim değişikliğine inanmıyor. Bakanların yaptırım kararı salı günü Beyaz Saray’daki Trump, Pompeo ve Pence toplantısında alındı. Türkiye bu yaptırımlara hazırlıksız yakalandı. Bir çok sözde uzman ve yorumcu atılan tweetlerin iç politikaya dönük olduğunu söyleyerek ABD’nin ciddiyetini anlayamadı. Amerika’da yaklaşık 60 milyon Evanjelist bulunuyor ve tamamı zaten Trump’ın partisi olan Cumhuriyetçi Partiye oy veriyor. O yüzden iç politika hamlesi değildi.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Amerika NATO müttefiki Türkiye’yi yaptırım uyguladığı ülkeler listesine ekledi. O listede Venezuela, İran, Rusya ve Kuzey Kore bulunuyor. Bu noktadan sonra Trump ve Pence, rahip Brunson serbest bırakılmadan yaptırımlardan vazgeçmezler. Bugüne kadar Türkiye karşıtı sesler ve görüşler ABD Kongresinden çıkar ve Beyaz Saray bunları bastırmaya ve ya zayıflatmaya çalışırdı. Şimdi ise Türkiye’nin karşısında hem Trump Yönetimi hem de ABD Kongresi var. Artık Erdoğan Washington’da dost bulmakta zorlanabilir.
YENİ YAPTIRIMLAR GELEBİLİR
Yaptırım kararı krizin zirve noktası olmayabilir. F-35’lerin Türkiye’ye tesliminin önlenmesi için tek bir aşama kaldı. Kongredeki bir diğer tasarı IMF ve Dünya Bankası dahil finans kuruluşlarının Türkiye’ye borç para vermesini önlemeyi hedefliyor. Kamuoyunun bildiği bu tehlikelerin yanı sıra iki farklı adım beklenebilir. İlki, ABD hazine Bakanlığı Halk Bankasına ceza kesebilir. İkincisi, New York Güney Bölge Mahkemesi İran yaptırımları kapsamında yeni davalar açabilir.
Yukarıdaki tüm adımların atılmasını önleyecek tek şey Rahip Brunson’un serbest bırakılması. Brunson’un bir sonraki duruşma tarihi 12 Ekim’de, ya Erdoğan ABD ile ipleri atmayı göze alacak ya da rahibi serbest bırakma garantisi verilip kriz ötelenmiş olacak.
MESELE SADECE BRUNSON DEĞİL
Türk-Amerikan ilişkilerini tek bir kriz üzerinden tanımlamak haksızlık olur. Birden fazla kriz kapıda bekliyor. İran’a yaptırım konusunda Türkiye’nin umursamaz tavrı Washington için ciddi sorun. Suriye içinde YPG konusu hâlâ çözülmüş değil, anlaştık denilen Menbic’de bile ortak devriyeler gezmiyor. İkili ilişkilerin Erdoğan ve Trump’ın iki dudağı arasına sıkışmış olması diplomatik kanalları etkisiz bırakıyor. Bu yüzden iki ülkenin dışişleri bakanlarının 3 defa yaptığı telefon görüşmesinden sonuç alınamadı.
ABD’nin iki bakana yaptırım kararı kabul edilemez ancak Türkiye’nin dış politikada ki rehine diplomasisi de savunulacak bir şey değil. Aslında yaptırım kararı Trump yönetiminin Türkiye’ye bakışını da gösteriyor. Trump yönetimi Erdoğan’ın yargı üzerindeki etkisini biliyor.
Her alanda demokrasiyi tırpanladığınızda Trump’ın sizden beklentisi farklı olabiliyor.