Kimi zaman onları bir atölyede çırak olarak görüyoruz, kimi zaman bir tarım işçisi olarak, kimi zaman ise zorla çalıştırıldıklarına şahit oluyoruz...
Av. Gamze Pamuk ATEŞLİ
Bursa Barosu Çocuk Hakları Komisyon Üyesi
Çocuk hak ihlallerine ilişkin konularda aklımıza ilk olarak çocuk istismarı gelse de dünyada ve Türkiye’de gün geçtikçe artış gösteren bir gerçek var; çocuk işçiliği. Kimi zaman onları bir atölyede çırak olarak görüyoruz, kimi zaman bir tarım işçisi olarak, kimi zaman ise zorla çalıştırıldıklarına şahit oluyoruz ancak birçoğumuzun aklına bunun bir insan hakları sorunu ve çocuk hakkı ihlali olduğu gelmiyor.
Hükümet 2018 yılını “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Yılı” ilan etmişse de sayısal veriler hiç iç açıcı değildir. Ülkemizde her beş çocuktan biri işçidir. İSİG verilerine göre 2013-2018 yılları arasında en az 319 çocuk işçinin yaşam hakkı ihlal edilmiştir. İş cinayetlerinde yaşamını yitiren 319 çocuğun 100’ü 14 yaş ve altındadır. Yani çalışması yasak olan yaş grubundadır. Her beş çocuktan birinin işçi olduğu ülkemizde, iş cinayetine kurban giden yirmi işçiden biri çocuk işçidir. Sırf bedava ya da ucuz iş gücü elde etmek uğruna binlerce çocuğun hayatı tehlikeye atılmaktadır.
ÇOCUK VE ÇOCUK İŞÇİ NEDİR?
Çocuk; daha erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldurmamış kişiyi ifade eder.
ILO’ya göre çocuk işçiliği; çocukları çocukluklarını yaşamaktan alıkoyan, potansiyellerini ve saygınlıklarını eksilten, fiziksel ve zihinsel gelişimlerine zarar verici işlerde istihdam edilmesi olarak ifade edilmektedir. BM Uluslararası Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), çocuk işçiliğini “Çocuğun yaşına ve işin türüne bağlı olarak, minimum çalışma saatini aşan ve çocuğa zararlı olan iş” olarak tanımlamıştır. Yoksulluk, göç, eğitim, işsizlik, denetimsizlik, mevzuatlardaki eksiklikler ve işverenlerin çocuk iş gücü talebi çocuk işçiliğinin belli başlı sebeplerindendir. Dünyada 152 milyon çocuk işçi vardır ve bu çocukların 73 milyonu tehlikeli işlerde çalışmaktadır. Ülkemizdeki tablo da oldukça vahimdir. Türkiye’de 2 milyonu aşkın çocuk işçi vardır. Çocuk işçiler sorunu ile sistematik bir şekilde mücadele edilmediği ve sebepleri ortadan kaldırılmadığı için bu sayı istikrarlı yükseliş göstermiştir. Yaşanan ekonomik sıkıntılar, eğitim sistemindeki tutarsız değişiklikler ve ailelerdeki gelecek kaygısı çocuk işçiliğinin yaşını gitgide düşürmüştür.
12 HAZİRAN DÜNYA ÇOCUK İŞÇİLİĞİ İLE MÜCADELE GÜNÜ
12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü, çocuk işçiliğinin önlenmesi ve toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla 2002 yılından bu yana dünya çapında kutlanmaktadır. Çocuk işçiliği ve çocuk haklarına yönelik bu duyarlılık maalesef 12 Haziran ve 23 Nisan gibi tarihlerde hatırlanmakta, geri kalan günlerde çocuk hakları ve çocuk işçiler gündem dışı olmaktadır. Çocuk Hakları Sözleşmesine göre çocukların; eğitilme, giyinme, barınma, sağlık gibi birçok temel hakları vardır. Çocuklar çalıştırıldıkları zaman bu haklarından mahrum kalırlar. Bu nedenle çocuk işçiliği insan hakları sorunudur. Çocuk işçiliği emek sömürüsünün en sert biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır ancak çocuklar bu süreçte yalnızca emek sömürüsüne maruz kalmamakta, beraberinde başkaca hak ihlalleri ile de karşı karşıya gelmekte, ihmal ya da istismar edilmektedir.
- Çocuğu yaralayan, vücudunda iz bırakan kaza dışındaki her türlü eylem “fiziksel istismardır.”
- Reddetme, yalnız bırakma, baskı, sevgiden yoksun bırakma, tehdit, yok sayma, aile içi şiddete tanık etme, çocuğun yaşına ve özelliklerine uygun olmayan beklentiler içinde olma vb. davranışlar “duygusal istismardır.”
- Çocuğun gelişimini engelleyici ve haklarını ihlal edici işlerde çalıştırılması “ekonomik istismardır.”
- Çocuğun cinsel haz amacı ile kullanılması ise “cinsel istismardır.”
Korunmasız ve güvencesiz bir şekilde çalışma hayatında olan işçi çocukları korumak öncelikli olarak devletin görevidir ancak bu alanda mücadele etmek de insanlığın, çocuklara borcudur. Tehlikeli ve sömürüye dayalı çocuk işçiliğine son verilmeli, çocukların öncelikli olarak yaşam haklarının korunması sağlanmalı, eğitim haklarına kavuşturulması ve toplumsal hayata öz güvenli bireyler olarak katılması için tüm imkanlar kullanılmalıdır.
YASALAR BU KONUDA NE DİYOR?
Anayasa’nın 50. maddesinde, “Kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz; küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar, ücretli hafta sonu ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir” ifadeleri yer alıyor. Ayrıca İş Kanunu’nun 71. ve 85. maddelerinde 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılmasının yasak olduğu belirtilmiştir. 14 yaşını doldurmuş ve ilköğretimi tamamlamış çocukların hafif işler dışında çalışmaları, 16 yaşını doldurmamış çocukların bazı ağır ve tehlikeli işlerde çalışmaları, 18 yaşını doldurmamış çocukların diğer bazı ağır ve tehlikeli işlerde çalışmaları ile 18 yaşını doldurmamış çocukların çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinde çalışmaları, çocuk işçiliği kapsamındadır. Okul öncesi çocuklar ile okula devam eden çocukların eğitim dönemindeki çalışma süreleri, eğitim saatleri dışında olmak üzere, en fazla günde iki saat ve haftada on saat olabilir. Ancak kanunda bu düzenlemeler yer alsa da DİSK’in Türkiye’de Çocuk İşçiliği raporuna göre Türkiye’de okula gitmeyen çocuklar için haftalık çalışma süresinin 54 saat olduğu gerçeği, Türkiye’de çocuk işçiliğinin acımasız halini gözler önüne seriyor. İş cinayetleri raporlarına bakıldığında yaşamını yitiren çocukların sayısı her yıl artmaktadır. Ancak raporlar ve istatistikler arasında farklar vardır, çalışan çocuklar kayıtsız olarak çalışmakta ve bu durum beraberinde birçok mağduriyeti doğurmaktadır. Çocuk işçiliği ve buna bağlı olarak iş cinayetlerinin önüne geçilememesinin sebeplerinden biri de cezasızlıktır. 2013 yılında Adana’da haftalığı 100 TL’ye çalıştığı fabrikada kafası pres makinesine sıkışarak ölen 13 yaşındaki Çocuk İşçi Ahmet Yıldız da çocuk işçilerden biriydi. Ahmet Yıldız’ın ailesi işverenle uzlaşıp şikayetini geri çekmişti. Ahmet Yıldız, Eren Eroğlu ve Velican Çelik davaları çocuk iş cinayetlerinde cezasızlığın en somut örneğidir.
ÇOCUK İŞÇİLİĞİ İLE NASIL MÜCADELE ETMELİYİZ?
Çalışma hayatında istismar edilerek, gelecekleri tehlikeye atılan çocuklarımız aynı zamanda ülkemizin kaybedilen potansiyeli ve geleceğidir. Yarınlara güvenle bakabilmek için çocuk işçiliği ile toplumun her kesiminin mücadele etmesi ve duyarlı olması gerekmektedir. Çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması kalıcı ve yeni politikalara bağlıdır. Çocuk yoksulluğuna karşı önlemler alınmalıdır. 2018 yılı Hükümet tarafından Çocuk İşçiliği İle Mücadele Yılı ilan edilmesine rağmen çocuk işçiliğinin azaltılması yönünde bir adım atmadığı ortadadır. 2018 haziran ayına kadar yalnızca 23 işyerine çocuk işçi çalıştırdığı için para cezası verilmiştir. Çocuk işçiliği ile mücadelede başarılı olabilmek için çocuk hak ihlallerinde cezasızlık son bulmalıdır. Denetimler etkin ve sıkı bir şekilde yapılmalı, caydırıcılığı olmalıdır. 4+4+4 eğitim sistemine geçiş ile çocuk işçiliğinin de arttığı gözlemlenmiştir. Eğitim politikalarında reform yapılmalıdır. Toplumsal farkındalık artırılmalıdır. Çocuk işçiliği yasaklanmalıdır.
TÜİK: ÇALIŞAN ÇOCUK SAYISI 720 BİN
Çocuk İşgücü Araştırması, 2019 sonuçlarına göre; 5-17 yaş grubunda çalışan çocuk sayısı 720 bin kişi olup çalışan çocuklar arasında 5 yaşında çocuk gözlenmedi. Ekonomik faaliyette çalışan 5-17 yaş grubundaki çocukların aynı yaş grubundaki çocuklar içinde payını gösteren istihdam oranı ise yüzde 4,4 oldu.
Çalışan çocukların yüzde 79,7'sini 15-17 yaş grubundakiler oluştururken, yüzde 15,9'unu 12-14 yaş grubundakiler, yüzde 4,4'ünü ise 5-11 yaş grubundaki çocuklar oluşturdu. Çalışan çocukların oranı cinsiyete göre incelendiğinde, çalışan çocukların yüzde 70,6'sını erkek çocukların, yüzde 29,4'ünü ise kız çocukların oluşturduğu görüldü.
Çalışan çocukların yüzde 65,7'si eğitime devam ettiği kaydedilen raporda bu oran erkek çocuklarda yüzde 65,6, kız çocuklarda yüzde 66,0 oldu. Çalışan çocuklar yaş gruplarına göre incelendiğinde; 5-14 yaş grubundaki çalışan çocukların yüzde 71,9'u, 15-17 yaş grubunda çalışan çocukların ise yüzde 64,1'i aynı zamanda eğitime devam ettiği görüldü. Çalışan çocukların yüzde 34,3'ü eğitime devam etmedi.
YÜZDE 45,5'İ HİZMET SEKTÖRÜNDE
Çalışan çocukların yüzde 30,8'i tarım, yüzde 23,7'si sanayi, yüzde 45,5'i ise hizmet sektöründe yer aldı. Yaş grubuna göre incelendiğinde; 5-14 yaş grubunda çalışan çocukların yüzde 64,1'inin tarım sektöründe, 15-17 yaş grubunda çalışan çocukların ise yüzde 51,0'ının hizmet sektöründe yer aldığı görüldü.
KAYITLARA GİREMEYEN 1 MİLYON 560 BİN ÇOCUK İŞÇİ VAR
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Taner Akpınar, bu alana dair çözüm üretecek herhangi bir politikanın olmadığına dikkat çekti. Akpınar, bu meselenin bilinç ya da farkındalıkla değil yoksulluğun önlenmesiyle çözüleceğine değindi. Çocuk işçiliğinin yarının işçi sınıfını oluşturmak için katı bir ayrımla bilinçli olarak işletildiğini ifade eden Akpınar, karın tokluğundan günde 5 ila 20 TL’ye kadar çalışan çocukların koşullarını Evrensel’e anlattı.
‘PİYASA KAVRAMLARI İLE SINIFSAL NİTELİK ÖRTÜLÜYOR’
Çocuk işçiliğinin varlığını görebilmek için herhangi bir araştırmaya bile gerek olmadığını ifade eden Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Taner Akpınar, “Kafamızı pencereden uzatıp baktığımızda boyundan büyük çuvalları sürükleyen katı atık toplayıcısı çocukları görmek mümkün. Herhangi birisi, çıplak bir gözle de baktığında böyle bir sorunun var olduğunu görebiliyor. Çocuklar artık her alanda çalışıyor. Bunun sınıfsal bir sorun olduğunu kabul edip bu noktadan ele almalıyız” diye konuştu.
Akpınar, çocuk işçilik üzerine yapılan tartışma ve araştırmaların büyük çoğunluğunun uluslararası kuruluşlar tarafından yapıldığını, bu çerçevede dolaşıma sokulan kavram ve kuramların ise çocuk işçiliğinin sınıfsallığını gizlemek üzerine kurulduğuna dikkat çekti. Çocuk işçiliği çalışmalarının fon veren bu uluslararası kuluşlar üzerinden yapılmasının etkilerine değinen Akpınar, “Fon verdikleri için meselenin hangi kavram ve yaklaşımlarla tartışılacağına da onlar karar veriyor ve meselenin sınıfsal niteliğinin üzerini örtüyor. Çünkü bu kuruluşlar çocuk işçilik, yoksulluk, işsizlik gibi kavramları kapitalist piyasa düzenin kurulmadığı veya olması gerektiği gibi işlemediği üzerinden açıklıyor. Onlar için eşitsizlik değil, piyasa düzeninin işlemediği gerçeği var” diye konuştu.
‘PİRAMİDİN EN ALTINDA SURİYELİ ÇOCUKLAR VAR’
İşçi ve köylüler içinde yoksul ailelerin çocuklarının çalıştığını belirten Akpınar, “Tam da bu yüzden sınıfsal ve sınıfın en yoksul kesiminin boğuştuğu bir sorun çocuk işçiliği. Toplam sayılarını bilmemekle beraber Türkiye’de inkar edilemez bir sorun da iş gücü piyasasındaki göçmen çocuklar” dedi. Avrupa dışından gelen herkesin de hukuki haklarının verilmemesi için mülteci değil sığınmacı olarak tanımlandığına vurgu yapan Akpınar, “Hakkında konuştuğumuz göçmen çocuklar ise sığınmacı olarak kabul ediliyor, geçici süreliğine kabul ediliyor. Yani piramidin en altında Suriyeli çocuklar var. Ama şöyle de meçhul bir durum var, Suriyeli çocuklar geldiğinden beri daha ucuza ve zor koşullarda çalışmak zorunda oldukları için tercih edildiler. Peki bunların yerinde çalışan yerli çocuklara ne oldu? Daha mı zor koşullarda çalışıyorlar yoksa piramitte bir üst kademeye mi yükseldiler, bilemiyoruz” diye anlattı.
“EN AZ 1 MİLYON 560 BİN ÇOCUK İŞ GÜCÜNDE”
TÜİK’in 2019 yılına ilişkin yayınladığı çocuk işgücü anketinde 720 bin çalışan çocuğun olduğunu söyleyen Akpınar, “Bu anketin yaş aralığı ise 5-17 arasında. 720 bine dahil olamayan gruplar var. Bunların başında Suriyeli göçmen çocuklar geliyor. Bu grup resmi verilere hiçbir biçimiyle yansıtılmamış. Çalışan çocuklara dahil edilmeyen 400 bine yakın çırak var. Bunun yanında bir de Türkiye’de 1 milyon 160 bin civarında stajyer ve meslek eğitimi gören öğrenciler var” dedi.
TÜİK’in çocuk işçilik anketlerini 1994 yılından bu yana yaptığını hatırlatan Akpınar, “Bu anketlerin hepsinde değişmeyen bir şey var. Anketler hep Ekim, Kasım, Aralık aylarında yapılıyor dolayısıyla yaz aylarında işçilik yapan çocuklar bu anketlerin içine giremiyor ve nicel boyutlar tam olarak ortaya çıkmıyor” dedi.
‘GÜNDE 5 TL’YE DE 20TL’YE DE ÇALIŞAN ÇOCUKLAR VAR’
İş kanununda çalışmaya başlama yaşının 15 olduğunu belirten Akpınar, “Ama kağıt üzerindeki bu durum gerçekliği belirlemiyor ve bir karşılığı yok. Zaten bu konuda TÜİK’in, çocuk işçiliği 5-6 yaştan başlayıp 17 yaşa kadar aldığı son anketini de referans olarak gösterebiliriz. Bunun yanında yine iş kanunu, çalışma yaşını 15 olarak belirlerken ‘Haftalık 40 saatin üzerinde çalışılamaz’ diyor. Burada, kanunun gerçekliği yansıttığını da düşünürsek yine hata ederiz çünkü saha araştırmalarında neredeyse 40 saat çalışan çocuk yok. Hepsi bu saatin çok çok üzerinde çalışıyor. Ücret konusunda da hiçbir standart yok. Mesele çıraklar herhangi bir işçiyle aynı oranda çalışıyor ama yasaya göre aldığı ücret, asgari ücretin yüzde 30’u tutarında. Yine çıraklığın bir kayıtları var ama bunun dışında çalışan çocukların aldığı ücret her durumda değişir. Günde 5 TL’ye, 20 TL’ye çalışanı da bulursunuz hatta bazen karın tokluğuna bile çalışanları görürsünüz. Bütün bunlar ise ne yazık ki bir şehir efsanesi değil, kendi saha çalışmalarımızda bire bir şahit olduk” diye aktardı.
‘ÇOCUK İŞÇİLİĞİNE DAİR YAPILANLAR KARİYER YÜKSELTMEYE YARIYOR’
Akpınar, hükümet tarafından 2017-2023 yılları arasını kapsayacak “Çocuk İşçiliği ile Ulusal Mücadele Programı”nın duyurulduğunu, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının sitesine bir metin konduğunu ancak sonrasında bu programa dair en ufak bir verinin açıklanmadığını iletti. Devletin ne ulusal ne de uluslararası ölçekte çocuk işçilikle ilgili gerçekçi bir polikasının olduğunu ifade eden Akpınar, “Çocuk işçilik çalışması kampanyalarla, projecilikle, özel gün ve yıllarla olacak iş değil. Bunun çözümü kapilatist toplumsal düzendeki sınıfsal eşitsizliklerin törpülenmesiyle mümkündür. Böyle bir mücadelede planı ve programının olmadığı için de yapılan kampanyalar, projecilik faliyetleri, akademide yazılan tezler, makaleler, kitaplar sadece kariyer yükseltmeye yarıyor. Daha da sorunlu olan kısım ise çocuk işçiliği, Türkiye’de işçi sınıfının örgütlerinin gündeminde de yok” diye seslendi.
‘KATI BİR SINIFSAL AYRIMLA GELECEĞİN İŞÇİ SINIFI ÇOCUKLAR ÜZERİNDEN HAZIRLANIYOR’
Çocuk işçiliğinin bir farkındalık ya da bilinç yaratma ile çözülemeyeceğini söyleyen Akpınar, “Çocukların okulda değil de tarlada, sanayi de ya da sokakta başka işler yapıyor olması ne onların ne de onların ailelerinin bilinciyle ilgili bir mesele değil. Örneğin gezici ve geçici tarım işleri var, bunlar yaptıkları işin gelir getirmesi için bütün aile emeğinin devreye sokmak zorunda. Bu durum ise bir bilinç değil hayatta kalma meselesi. Bu insanlar için çocuklarını okula göndermek lüks durumda. Onlar da çocuklarını okula göndermeyi biliyorlar ama maddi koşulları buna el vermiyor. Dolayısıyla yapılması gereken iş, bilinçlendirmek ya da farkındalık yaratmak değil insanların temel yaşam koşullarını oluşturabilecek bir mekanizmaların hayata geçirilmesi gerekiyor” diye konuştu. Katı bir sınıfsal ayrımla yarınların inşa edildiğini söyleyen Akpınar, “Bügün iş hayatındaki çocuklar ile geleceğin işçi sınıfı şimdiden hazırlanıyor. Bu eşitsiz yapı da geleceğin eşitsizliğini tasarlayacak şekilde işletiliyor. Bu halimiz ise bilinçli olarak yapılan bir politikanın sonucu” dedi.
DÜNYADA 218 MİLYON ÇOCUK İŞÇİ VAR
UNICEF Sosyal Politika Bölüm Başkanı Emre Üçkardeşler son yıllarda çocuk işçiliğinde olumlu bir düşüş yaşandığını söyledi. Dünyada 218 milyonu aşkın çocuk işçinin olduğunu, Türkiye’de ise yaklaşık 2 milyon çocuk işçinin olduğuna dikkat çeken Üçkardeşler, çocuk işçiliği ile mücadelenin daha nitelikli eğitim, kadınların istihdama katılımı, bütünleşik güçlü bir çocuk politikasıyla olabileceğini vurguladı.