13 Ağustos 2018 03:27

Kafkaesk sınırlarında dolanan bir kitap: Son Bakış

İzmir 3 Nolu T Tipi Cezaevinden H. Ali Baştürk, A.Rezak Gülmez'in 'Son Bakış' romanını yazdı.

Kitap Kapağı: Son Bakış

Paylaş

H. Ali BAŞTÜRK*

A.Rezak Gülmez, edebiyat dünyasına ilk adımını “Tipiyi Geçerken” adlı romanıyla atmıştır. Eser şiirle terbiye edilmiş bir dil, destansı ve alegorik anlatıyı önemseyen zengin bir hayal gücünün ürünü olan büyülü bir dünyaya yaslanıyordu. M. Proust’un, “Hakikat, baskı altında gelişir” sözünü hatırlatırcasına değerleneceği zamanı sabırla bekleyecektir. Değil mi ki hakikat özgürlüğün kardeşidir ve en çok yokluğuyla göze çarpan şeydir. Bunları bana söyleten ise A. Rezak Gülmez’in “Son Bakış” adlı öykü kitabıdır.

“Son Bakış” farklı zamanlarda yazılmış öykülerin toplamından oluşuyor. Öykülerin ana teması, dili ve kurgusu bir akrabalığı barındırsa da her bir öykü kendi karakteriyle temsilini buluyor. Her birinin öldürülecek yarasının olması; onları salt lirik, pastoral ya da gündelik akışın iç döküşleri olmaktan çıkarıp daha müphem bir yere demirliyor. Büyülü gerçekçilik yanında öykülerinin fantastik öğeler barındırması oldukça önemli. Yazarın bedensel özgürlüğünden yoksunluğu ve baskı altında oluşu onu fantastikliğin tekinsizlikle olağan üstülük arasındaki kavşakta metin kurmaya sevk etmiştir. İşte bu kavşakta kurulan öykülerin ana teması, dili ve çatısıyla bir tür kendilik pek olası durmuyor. Toplum, kıyım, ötekinin ötekiyi boğazladığı metinleri bile kurulu, gerçekçi metinler biçiminde tanımlamak onları dar bir çembere almak olacaktır.

ÖZNEL ALGILAYIŞ BÜTÜNLÜK İÇİNDE

Zaman, ölüm, yalnızlık ve bastırılmışlık temalarıyla öne çıkan diğer öyküleriyle birlikte okunduğunda “Son Bakış”ta ‘nesnel’ bir gerçeklikten öte, olay-olgu olarak yaşanan bir gerçekliğin öznel bir algılanışı ve anlatımının bu gerçeklikle kurduğu bağ kadar bir gerçeklikten söz etmek belirleyici yan oluyor. Haliyle anlatıcıyı gerçekliği betimleyen değil de duyumsayan, algılayan, hisseden ve varoluşunun bir parçası olduğu kadar hakikatine varılmış gerçekliğin inşası olarak düşünmek önemli oluyor. Yine de anlatıcının bu öznel algılayışı hep bir paralellik ve bütünlük içinde ortaya çıkıyor.

A. Rezak Gülmez’in öykülerini hangi esaslar üzerine kurduğunun en önemli ipuçlarını “Bir Kedi Vardı” adlı öyküsünde buluyoruz. “Olmak karmaşık bir kurmacaydı.” diyor adam. Kendini kurarken ‘zamanın ağırlığını’, ‘akışla’ dengeleyerek varoluşunu gerçekleştirmeye çalışıyor. Bu kısa öykü kitabında toplanan öykülerin nasıl oluştuğunu, yazara göre nasıl “kurulduğu”nu gayet güzel anlatacak güçtedir: Naif, sade ve derin bir güç... Metinlerde derinlik yüzeye çıkıyor.

“Son Bakış”ta geçen öyküleri “Bu öykü neyi anlatıyor, konusu nedir?​” sorularına yanıt arayarak okuyamıyoruz. Öyküleri ne kadar anlayıp derine indiğimizi; “Bu öyküden ne anladım?​” sorusunu kendimize sorduğumuzda görebiliriz. Elbette anlamak kadar hissetmek, yanılsamalar yaşamak ve duyumsamak üzerinden de öykülerle ilişki kurabiliriz. “Hissedilen yaşam algısı”nın merkezini oluşturduğu gibi bu öyküleri anladığımız, hissettiğimiz ve duyumsadığımız kadar yazarın kurgulama biçimine yaklaşıyoruz.

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bir çırpıda okunup tüketilecek türden öyküler değiller. Dilin eğilip büküldüğü kadar şiirsellik içinden geçmesi, realiteye ondaki duygusal yarılmalar öykülerin zemini kayganlaştırıyor yada farklı bir demeyle anlatıcı kendisini de anlatısını da yeni baştan kuruyor. Haliyle “Son Bakışı”ı tek bir izlek üzerinden okumak da üzerine kritik yazmak da çok mümkün olmuyor. Her öyküyü kendi başına okuyup değerlendirmek, algılamak, hissetmek ve anlamak önemli oluyor.

KLEE’NİN ‘TARİH MELEĞİ’YLE OKUNABİLİR

Kitap adını içindeki aynı adlı öyküden alıyor. Bu öykü ünlü ressam Klee’nin “Tarih Meleği” (Angelus Novas) adlı tablosuna konu edindiği “Son Bakış”ıyla birlikte okumak ve karşılaştırmak mümkün. Ölmeden önce son bir kez cezaevine, oğlunun ziyaretine gelen anne kuşkusuz ki oğluna son bakışını yönlendirirken “Tarih Meleği” tablosunu bilmiyordu. Ama bakışlarını hiç ayırmayışı bile oğlundan ebediyen kopacağının farkında olduğunu gösteriyor. Gülmez bu öyküde oğulla “son bakış”ı yakalatıyor. Oğul annesinin kendisine son kez baktığını biliyor. Tarih meleğine/ ana-oğulla belki tarihsel bir olay olgular yığını gibi bakmıyor; belki bakışları oğlunda kalsın istiyor... Ama sonuçta bakış, algılandığı kadar ‘bakış’ oluyor. Oğul da annesini bu son bakışını imgesel bağlamda yakalayıp, kendisi o anda görüş kabininde Klee’nin meleğinin bakışlarına maruz kalmış olduğunu bilmeden okuyucuya bildiriyor. Kapak tasarımı düşünülürken keşke Kee’nin bu tablosu kullanılsaydı diye hayıflanarak içimden geçirdim.

“Son Bakış” okuru derinden kavrayan şiirle damıtılmış bir demet öykünün adı. Harf harf ilerleyen her cümle öbeğine çalışılmış bir dilin, çarpıcı temas ve sağlam kurgularla yazılan öykülerden oluşan Kafkaesk sınırlarında dolanan bu eseri var eden A. Rezak Gülmez’i ve Goran yayınlarını tebrik etmek lazım.

İzmir 3 Nolu T Tipi Cezaevi

ÖNCEKİ HABER

'Türkiye-ABD ilişkilerinde 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük kriz'

SONRAKİ HABER

Köpeğinizle dondurmanızı paylaşmanız doğru mu?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa