Kadın öğrencilerin 'yaz tatili': Ucuz çalışma, hakaret, taciz
'Kadınlar olarak bulunduğumuz her alanda bir araya gelip neler yapabileceğimizi görebiliriz. Çünkü geleceğimiz kendi ellerimizdedir.'

Görsel: Pixabay
Uludağ Üniversitesi’nde okuyan genç bir kadın
Üniversiteler kapandı, üniversiteliler ucuz işgücü sömürüsü başladı. Özellikle kafe sektöründe çalışmak zorunda kalan üniversite öğrencilerinin, genç kadınların yaz sendromu hızla artıyor. Kimisi yaz sezonu açılışlarını izlerken kimisi geçinmek için tempolu bir koşturmacanın içine atıyor kendini. Uludağ Üniversitesi’nin öğrenci yerleşkesi olan Görükle böyle bir koşuşturmacanın merkezi. Sağımdaki kafede felsefe okuyan arkadaşım, solumdaki kafede iktisat okuyan... Hepsinin ortak derdi kira ödemek, harç yatırmak... Üniversite şehirden kopuk olduğu için öğrenciler en çok kafelerde çalışıyor. Güzellik kıstasıyla işe alınan üniversiteli kadınlar, girdikleri kafelerde her gün sözlü, bazen fiziksel tacize maruz kalıyorlar. Masalara bırakılan notlar, peçeteler, çiçekler cabası... Bunların yanı sıra gece yorgun bir şekilde işten çıkarken karanlık sokaklarda yanında duran arabalar, peşine takılanlar, laf atanlarla karşı karşıya gelip tacize maruz kalıyoruz. Kurtulmak için kendimizi attığımız karakollarda da yoldan geçen herhangi bir erkeğe eşya gibi emanet edilip eve gönderiliyoruz. Bu da yetmiyormuş gibi "Bu saatte dışarı çıkarsanız bizde kalemle kağıt bitmez; siz uğrarsınız, biz yazarız" gibi sözlerle tacizin ve tecavüzün meşrulaştırıldığına tanık oluyoruz.
'SİNMEYECEĞİZ, KENETLENECEĞİZ'
Geçen yılki “Tacize ve tecavüze ‘dur’ demek için bir imza da sen ver” kampanyamıza “5 kadından 5’i de tacize uğramıyor diyebilene kadar bu mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” şiarıyla başladık. Bu şiardan ve mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Gece işten, evden, bardan çıktıktan sonra karanlık bir yolda arkamızdan gelen gölgeden kaçmayacağımız, yanımıza yanaşan arabalardan tedirgin olmayacağımız günler için sesimize ses katmaya devam edeceğiz. Peki ne yapacağız? Daha iyi bir semte, daha iyi bir üniversiteye mi gideceğiz? Pembe vagonlara binip gece dışarıya çıkmayacak mıyız? HAYIR! Fısıltılarımızı daha gür çıkan söylemlerimize dönüştüreceğiz. Tacizin her yerde olduğunu birlikte mücadele ederek, kenetlenerek anlatacağız. Çünkü biliyoruz ki bizler çocuk istismarına “dur” demek için milyonlar olup sokağa çıkan kadınlarız; bizler Özgecan için, Şule için, Helin için tek yürek tek ses olmuş kadınlarız. Bir gece yolda yürürken arkandan gelen gölge tarafından öldürülmemek için kolları sıvayıp daha fazla kadına, daha fazla sese ulaşmanın zamanıdır.
'Kadınlar bir araya gelmeli'
Aleyna YEMEL
Kocaeli
Güzel bir yaz günü. Serinlik ile sıcak arasında bir anda kahvaltı masasında genç kadınlar olarak buluştuk. Son dönemde artan kadına, çocuğa yönelik şiddet ve cinsel istismar haberleri hepimizin canını sıkıyor. İrem, “Yaşanabilecek en kötü şeyleri yaşıyor ve gelecek nesle miras bırakıyoruz.” diyerek söze giriyor. Nilgün de “Çocukların gülüşleri hiç bu kadar kuşatılmamıştı.” diyor.
'İDAM ÇÖZÜM DEĞİL'
Yaşananlara tepkimizi dile getirip çözmenin peşindeyiz. Ancak biraz umutsuzluk da hâkim. Sena, en umutsuzumuz. Dava süreçleri, ceza indirimleri nedeniyle kimsenin yapabileceği bir şey olduğunu düşünmüyor. Caydırıcı cezaların verildiği örnekler sunsak da çok ikna olmuyor. Başka bir çözüm gerektiği görüşü hâkim masaya. Hükümetin önerdiği idam ve hadımın çözüm olup olmadığı hepimizi düşündürüyor. Nilgün, idamın kesin bir çözüm olmadığını düşünüyor: “İstismar yaşanmadan önlenmeli. Meşrulaştırıcı değil, önleyici politikalar gerekli.”
İrem de idamın çözüm olmadığının farkında. İstismar ve şiddetin, eğitimle çözülebileceğini düşünüyor. Ailenin eğitimde önemli bir etmen olduğunu vurgulayarak “Ailede şiddet olmadığında çocuk şiddeti öğrenmiyor, uygulamıyor da. Çocuklara şiddet yerine sevgi öğretmeliyiz. Mahremiyet eğitimi de önemli. Bedenine başkasının dokunmaması gerektiği belki de öğretilmesi gereken ilk şey.” diyor. Selina da aile içi eğitimin önemli olduğunu, kız ve erkek çocuklarının farklı yetiştirilmemesi gerektiğini düşünüyor. “İdam ya da hadım olmasın, cezalar caydırıcı olsun. Çözüm bulunacaksa sonucunda değil, olay gerçekleşmeden bulunması gerekir.” diye de ekliyor.
GELECEK BİZİM ELİMİZDE
Devlet politikaları, istismarı yaşanmadan önlemeli. İstismar, sadece buna maruz kalan çocuğun, kişinin değil, toplumun sorunudur. Bunu göz önünde bulundurarak elimizden geleni yapmamız gerekmektedir. İstismara karşı önleyici politikaların uygulanması; çocukları koruyan, onların gelişimini ve eğitimini güvence altına alan yasal düzenlemeler, istismarın önüne geçebilir. Bu düzenlemelerin yapılmasını sağlayacak olanlar da bizleriz. Kadınlar bir araya geldiklerinde neleri değiştirebileceklerini tecavüz yasasını geri çektirirken gördüler. Biz de bugün bu kahvaltı masasında üç dört kadın bir araya gelip konuşurken yapabileceklerimizin farkındayız. Kadınlar olarak bulunduğumuz her alanda bir araya gelip neler yapabileceğimizi görebiliriz. Çünkü geleceğimiz kendi ellerimizdedir.
Evrensel'i Takip Et