Kararlı ve ısrarlı bir mücadele DHL’de başarı getirdi
TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk ile, kazanımla sonuçlanan DHL direnişini, Flormar'ı, ekonomiyi ve gündemdeki diğer konuları konuştuk.
Fotoğraf: Evrensel
Vedat YALVAÇ
İstanbul
Uluslararası kargo şirketi DHL Ekpress’te TÜMTİS’e üye oldukları için işten atılan 9 işçinin direnişi tam 400 gün sürdü. 17 Temmuz 2017’de başladıkları direnişlerini kararlılıkla sürdüren işçilerle, ulusal ve uluslararası düzeyde dayanışma gösterildi. Direniş sonunda patron sendikayı tanımak zorunda kaldı. İşçiler şimdi toplusözleşme masasına oturmaya hazırlanıyor. Sözleşme görüşmelerinde ilk maddenin atılan işçilerin geri alınması olacağını vurgulayan TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk, elde edilen kazanımın kararlı ve ısrarlı bir mücadele ve dayanışmanın sonucu olduğunu söyledi.
Uluslar arası bir şirket olan DHL’nin dünyanın bir çok ülkesindeki çalışanlarının sendikalı olduğunu dile getiren TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk, “Ne yazık ki işveren Türkiye’deki antidemokratik uygulamalardan faydalanarak, çoğunluğu sağladığımız halde itirazda bulundu. Mahkeme yaklaşık bir yıl sürdü ve biz kazandık. Fakat bu sürede örgütlenmeyi engellemek için bütün yöntemler devreye sokuldu” dedi. Baskılara karşı uluslararası federasyon ITF ve ETF ile üyesi kardeş sendikaların mücadelelerine aktif destek verdiği bilgisini veren Öztürk, devam etti: “Gerçekten dayanışma eylemleri yapıldı. Özellikle 8 Haziran da benim de Yürütme Kurulu Üyesi olduğum Avrupa Taşımacılık Federasyonu (ETF) Romanya’da bir toplantı yaptı ve birinci gündem DHL Ekpress direnişiydi. Ve burada küresel eylem kararı alındı. Küresel eylemden sonra işverenle görüşmeler başladı ve işveren yerel mahkeme kararına itiraz etmeyip yetkimiz kesinleşti, görüşmeler başladı.”
ARKADAŞLARIMIZ KARARLI DAVRANDI
Direnişin OHAL döneminde yaşandığına dikkat çeken Öztürk “Polisin ‘Yok açıklama yapamazsınız, yok şunu yapamazsınız, yok çadırlara müdahale edeceğiz’ tarzındaki baskı girişimlerine rağmen arkadaşlarımız kararlı davrandı. İçerideki arkadaşlarımız içerideki baskıya rağmen, işten çıkarmalara rağmen istifa etmedi, sendikasına sahip çıktı, örgütlülüğe sahip çıktı. Yine dışarıdaki 9 arkadaşımız bütün bu olumsuzluklara rağmen kışın zor koşullarına rağmen, yazın sıcağına rağmen onurlu bir mücadele verdiler ve sonuçta kazandık” diye konuştu.
ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE GÖRÜŞME BAŞLAYACAK
Patronla toplusözleşme görüşmelerin önümüzdeki günlerde başlayacağını söyleyen Öztürk, “830 kişi çalışıyor bu şirkette. Teklif tasarımızı sunduk. İlk görüşme 12 Eylül’de. Taleplerimiz başta işten çıkarılan işçilerin tamamının işe alınması ve işçilerin sosyal haklarının, ücretlerinin düzeltilmesi. Tabi kararlı ve ısrarlı bir mücadelenin kazanımı. Yine aynı zamanda dayanışmanın. Gerçekten Türkiye’de de çok sayıda kardeş sendikamız, DİSK’e bağlı, Türk-İş’e bağlı, KESK’e bağlı sendikamız bu direniş boyunca yanımızda oldular, destek verdiler. Onun için bu olumsuz koşullara rağmen aslında mücadelede kararlı ve ısrarcı davranmak, dayanışmayla kazanmak olanaklı. Dolayısıyla buradaki direniş de bu açıdan önemli bir örnek oldu.”
FLORMAR İŞÇİLERİNİN DE KAZANACAĞINA İNANIYORUM
Flormar’da süren direnişe de değinen Öztürk, “Buradaki arkadaşları takip ediyorum. Arkadaşlarımız ziyarete gitti. Fakat yoğunluktan kaynaklı ben halen gidemedim. Önümüzdeki günlerde birkaç sendikayla birlikte bir ziyaret düşünüyoruz. Flormar’daki arkadaşlarımızın da kararlı bir direniş süreci var. Bu mücadelenin de mutlaka başarıyla sonuçlanacağına inanıyorum. Ama tabi bunu sadece dilemek, ya da inanmak yeterli değil. Aslında sendikalar olarak bizim bu direnişe destek vermemiz lazım. Konfederasyon ayrımı yapmadan mücadeleci ve duyarlı sendikaların buradaki direnişin güçlendirilmesi için dayanışmayı yoğunlaştırması lazım. DHL Ekpress’teki arkadaşlarımız da 400 sürmesine rağmen inancını hiç kaybetmedi ve kararlı bir duruş sergiledi. Sendika olarak biz de sahip çıktık ve kazanan işçiler oldu, mücadele oldu. Buradaki mücadele de mutlaka kazanımla sonuçlanacaktır. Çünkü pankartlara, açıklamalara müdahale edilmesine rağmen arkadaşlarımız kararlı bir direniş sürdürüyorlar. ”
SUSKUNLUK DEVAM EDERSE KRİZİN FATURASI BİZLERE KESİLECEK
Ekonomideki kötü gidişata, dövizdeki artışlara, temel tüketim maddelerine yapılan zamlara ve daralma gerekçesiyle yaşanan işten atmalara ilişkin de konuşan Öztürk şunları söyledi: “Hepimiz biliyoruz her dönem yaşanan krizin faturası işçilerin sırtına yükleniyor. İşverenlere her türlü kolaylık, vergi afları, sayısız krediler, her türlü olanak sunulurken hükümet yetkilileri yeniden fedakarlık çağrıları yapıyor, milli duruştan bahsediyor, milli duruşa davet ediyor tüm halkı. Bu politikaları biz belirlemedik, işçiler belirlemedi. Dolayısıyla ülkede izlenen politikanın ve bugün ekonominin geldiği durumdan işçiler sorumlu değil. Yani bir bedel ödenecekse bu politikayı uygulayanlar, işverenler, sermaye ödemeli. Ama ne yazık ki bu konuda yeniden bu faturanın işçi ve emekçilere kesilmesi için yeni hazırlıklar. Bu saldırılara karşı başta konfederasyonlar olmak üzere önümüzdeki dönem bu faturanın işçilere çıkarılmasına karşı bir mücadele ortaya konulması gerekiyor. Ne yazık ki bu konuda konfederasyonlar henüz bir açıklama dahi yapmış değil. Ama bu suskunluk devam ederse önümüzdeki günler de tekrar gündeme gelecek. Ve işçi sınıfı da elindeki kazanımları da, son kırıntıları da tek tek kaybedecek. Onun için görev hepimize düşüyor. Tabi bu konuda mücadeleci sendikaların harekete geçmesi lazım, hepimizin harekete geçmesi lazım. Emek örgütlerinin, sendikaların kararlı bir duruş sergilemesi ve ortak bir mücadeleyi örmesi gerekiyor. Aksi takdir de krizi yaratan biz olmamamıza rağmen krizin faturasını bizlere, emekçilere ödetmeye devam edecekler.”