Büyük Oyun, bu kez de İdlib’de
Siyaset Bilimci Sezin Öney, Evrensel Pazar'a yazdı: Suriye’de büyük oyun bu kez de İdlib üzerinden kuruluyor.
Fotoğraf: Erdal Türkoğlu/AA
Sezin ÖNEY
Suriye’de “Büyük Oyun” bu kez de “İdlib” üzerinden kuruluyor.
19. yüzyılda, Britanya ve Rusya İmparatorlukları arasında Afganistan üzerinden yaşanan siyasi ve askeri rekabet, bugün de kendini Suriye üzerinden ABD ve Rusya arasında tekrar ediyor. Diğer bir deyişle, 19. yüzyılın “Büyük Oyunu”, şimdi de Suriye’de oynanıyor ve bu kez de, “İdlib”de kozların paylaşılmasıyla yaşanıyor.
Daha geçen Nisan’da, ABD’de Suriye’den çekiliyor gibiydi: ABD Başkanı Donald Trump, Suriye’yi kastederek, “Çıkmak istiyorum” demişti. Trump’ın bu mesajı oldukça çarpıcıydı; çünkü tam da aynı dönemde, ABD Ordusu’nun üst düzey isimleri ve Washington’da askeri konularla görevli bürokratların açıkça dillendirdiği görüş, tam da aksi yöndeydi.
Buna karşılık, ABD başkentinin başlıca düşünce kuruluşlarındaki toplantılarda ordu çevresi ve ABD Dışişleri Bakanlığında Ortadoğu politikasını yürütmekle görevli bürokratlar, “Suriye’deki misyonumuz henüz tamamlanmadı” vurgusu yaparken; Beyaz Saray’da Başkan Trump, “Ortadoğu’ya son 17 yılda trilyonlarca Dolar harcadık; hiçbir karşılığını alamadık. Bu da, dehşet verici bir durum” diye konuşuyordu.
Şimdi ise, döndük dolaştık ve ABD’nin, Suriye’deki askeri varlığını “süresiz olarak” tutmak istediği yönünde açıklamalarla karşılaşır olduk. 17 Ağustos’ta ABD Başkanı Donald Trump’ın “IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi” Brett McGurk, “Suriye’de kalıyoruz” şeklinde bir açıklama yaparak, konuyla ilgili “işaret fişeğini” atmış oldu. McGurk, ABD’nin Suriye’deki hedefinin “IŞİD olduğunu” da bir kez daha vurguladı.
McGurk’ün açıklamasında dikkat çeken başka noktalar da vardı: “Odağımız, sürmekte olan IŞİD tehdidi. IŞİD’ın somut olarak yenilmesi için en son saldırı sürecine henüz geçmedik. O saldırıya şu an hazırlanıyoruz ve bu saldırı, bizim seçtiğimiz zaman gerçekleşecek; ama kesinlikle gerçekleşecek...ABD kuvvetleri, ayrıca IŞİD’ın geri dönmemesi için yerel güçleri eğitmeye de devam etmek zorundalar”
İşte, açıklamanın bu son kısmı, Türkiye açısından da oldukça dikkat çekiciydi.
Bilindiği gibi, Brett McGurk, Ankara’da pek sevilmiyor. Bunun başlıca sebebi de, McGurk’ün, ABD’nin YPG güçlerine yönelik “eğit-donat” askeri programı çerçevesindeki faaliyetlerinin “en görünen yüzü” olması.
Ankara, McGurk’ü “persona non grata” ilan ederek Washington’a, YPG’ye yönelik politikalarından ne denli rahatsız olduğu mesajını altını çize çize vermeye çalışmıştı.
McGurk’e yönelik rahatsızlık, aslında Ankara’nın eski başkan Barack Obama yönetimine duyduğu alerjinin artçı dalgalarından: zira, McGurk, Obama tarafından Ekim 2015’te bu göreve atanmıştı. Donald Trump’in işbaşı yapmasının ardından da, McGurk’ün görevine devam etmesine karar verildi. McGurk’ün, şu zamana kadar Trump yönetiminin de en gözde isimlerinden olduğu söylenemez; ancak, hızlı karar verip hızlı karar değiştiren Trump’ın, Suriye konusundaki fikrini değiştirivermesi sonucu; McGurk ve ABD güvenlik bürokrasisinde “IŞİD tehdidini, ABD’nin öncelikli güvenlik sorunu olarak görenler” yeniden ön plana geçtiler.
Bir kere, bu rota değişikliği sonucu, YPG ve “Suriye Demokratik Güçleri”, Washington için bir kez daha “önemli” hale geliyor. Bu da, Ankara’yı rahatsız eden bir durum. “Rahip Andrew Brunson vakasına” ve ABD ile yaşanan gerginliklere bir de bu pencereden, Suriye’de olup biten üzerinden bakmak lazım...
Öte yandan, Türkiye’yi aşan ve asıl ABD’nin (bir kez daha) Suriye’de “kalıcı olmaya” karar vermesi ve IŞİD’ı “öncelikli tehdit” olarak tanımlaması ile, Rusya ile arasındaki “Büyük Oyun” da yeniden hareketlenmiş oldu.
ABD’nin, aslında, IŞİD’ı gerçekten de “yenebilmek” için Esad güçlerinin etkin olduğu “Fırat’ın Güneyi’ndeki” bölgelerde ve Palmira çevresinde de askeri operasyonların yapılmasına ihtiyacı var. Yani, “de facto” olarak Esad güçleri ve tabii, Rusya ile bir “anlayış” geliştirmeden, ABD’nin de “IŞİD’ı yenme misyonunu” gerçekleştirmesi mümkün değil. ABD Ordusu’ndan yetkililer de, Washington’da zaten bunu dile getiriyorlar.
Ancak, ABD’nin Rusya ile açık bir işbirliği yapması söz konusu olmadığı gibi, aslında Ortadoğu ve özellikle de Suriye üzerinden güç çekişmeleri de sürüyor. Şimdi, İdlib üzerinden yaşanan da, ABD ve Rusya’nın iki büyük askeri güç olarak kendilerine “nüfuz alanı açma” çabası.
Rusya, ABD Donanması’nın Akdeniz’e “yığınak yaptığını” ve “Britanya istihbaratı bağlantılı Beyaz Miğferler/White Helmets’ın”, İdlib’de El Kaide ile ortaklaşa bir kimyasal saldırı düzenleme hazırlığında olduğunu öne sürüyor. Moskova, bu saldırının suçunun Esad güçlerine atılacağını ve ABD’nin de, bir karşı saldırı düzenleyeceğini de iddia ediyor. ABD ve Batı İttifakı’nın “bu oyunlarına” karşılık olarak da, Rusya donanmasının Akdeniz’e “görülmemiş boyutta” bir çıkartması söz konusu oluyor. Rusya Savunma Bakanlığı, Akdeniz’de Suriye “operasyonu” çerçevesinde, toplamda 25 Rus Donanması gemisinin görevlendirileceğini açıklamıştı. Boğazlardan şimdiye değin, son günlerde, Rus donanmasına ait “Amiral Grigoroviç”, “Amiral Essen”, Pytlivy firkateynleri ve Nikolay Filçenkov çıkarma gemisi geçti. Ağustos başında ise, Vişniy Voloçek füze korveti, Boğazlardan geçiş yapmıştı. Rus kaynaklar, ABD Donanması’ndan USS Ross ve USS Sullivans gemilerinin de, Cruise ve Tomahawk füzeleriyle yüklü biçimde Akdeniz’de devriye gezdiğini öne sürüyor.
ABD ile Rusya arasında bu eksende bir güç çekişmesi yaşanırken, Türkiye de, bir yandan ABD ile tarihinin en büyük krizi içinde; öte yandan, Rusya ile hiçbir konuda çıkarlarının örtüştüğü veya bir anlaşma içinde olduğu söylenemez. Dahası, Rusya’nın Ankara’ya biçtiği “El Kaide ile mücadele” ve “İdlib’deki cihatçı güçlerin silahsızlandırılması/etkisizleştirilmesi” misyonunun, Ankara tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmeyeceği (hatta Ankara tarafından istense de mümkün olup olamayacağı) meçhul.
Bu arada, IŞİD’ın kendisine baktığımızda, Pentagon’un son istihbarat raporlarına göre, Suriye’de 14 bin ve Irak’ta da 17 bin IŞİD üyesi hâlâ aktif. Irak’ta artan biçimde uyguladıkları taktik de, 2013-14 döneminde olduğu gibi, yerelde nüfuzlu kişilere suikast düzenleyip bölgesel olarak “IŞİD’e boyun eğen noktalar” yaratmak. Dahası da, küresel çaptaki IŞİD ağlarının da hala güçlerini sürdürdüğü ve üye toplamakta güçlük de çekmedikleri de rapordaki iddialar arasında...
İdlib, antik dönemlerden Osmanlı zamanına ve ardından Suriye Savaşı çıkana kadar, zeytinlikleriyle ünlü, bereketli bir havzaydı. Bugünse, “zeytin dalına” çok çok uzak İdlib ve Akdeniz’in Doğusu’nda savaşın kara bulutları sadece İdlib’de değil, tüm bölgede daha da birikecek gibi.