Dolar ne olacak, bize ne yapacak hocam?
Sorular ve katkılar hep konuları derinleştirmek üzere geliyordu. Bilgiler pratik mücadeleye yol göstersin isteniyordu.
Musab DAUD/Evrensel
Bülent Falakaoğlu
Politik İktisat Atölyesi yürütücüsü
Kamp çadırlarının kurulduğu gün (10 Ağustos) doların uçtuğu gün ile çakıştı.
Böyle olunca da…
Politik İktisat Atölyesi’nin yürütücüsü olan benim için de haliyle mesai kampa adım atar atmaz başladı.
Sorular sorular…
Kimsenin doları yoktu ama kamp alanında telefonlardan arama motoruna en çok şu cümle girildi: Dolar ne kadar?
Kimsenin doları yoktu ama doların kendisini vuracağını herkes biliyordu.
Hayat pahalılığı…
İşsizlik…
Ucuz işçilik…
Daha zor koşullarda eğitim vs…
O yüzden sorular hep, “Bu yükseliş bize ne yapacak hocam?” ile bitiyordu.
Söyleşilerimiz konuları derinleştiriyordu: Türkiye’ye savaş mı açılmıştı, Türkiye kapitalizminin çıkmazı neydi, ticaret savaşları en anlama geliyordu?
KARANLIĞI BİLİP AYDINLIĞI ARAMAK
Gözde tartışmalardan diğeri ise tek adam yönetimi altındaki ‘Yeni Türkiye’ye dairdi: Nasıl bir gelecek örülüyor ve buna karşı nasıl mücadele edilmeli?
Forumlarda, söyleşilerde, atölyelerde…
Göze çarpan somut bir olguydu; tek adam yönetiminin tüm karanlık yönünün ortaya konulması… Lakin korku salmak için değil çıkış bulabilmek içindi tüm çaba.
Sorular ve katkılar hep konuları derinleştirmek üzere geliyordu. Bilgiler pratik mücadeleye yol göstersin isteniyordu.
Bu yönü ile en gelişkin kamplardan biriydi denebilir.
Ekonomik bağımlılık, ticaret savaşları, ABD Türkiye gerilimi, reisin mili kavgaya daveti gibi güncel meseleler emperyalizm ve emperyalizme karşı mücadeleye bağlanıyordu. Rahatlıkla denebilir ki gençliğin bilincini geliştirdiği en başat konulardan biri oldu emperyalizm ve emperyalizme karşı mücadelenin temelleri.
EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan’ın kapanış etkinliğinde yaptığı konuşma da “Krizler ne karşılıklı tartışmaların ürünü ne de milli meseledir” sözleri üzerinden kapitalizm ve emperyalizm karşıtı tutuma bağlanıyordu.
KÖPRÜLER KURULDU ÇOKTAN
Tek adam yönetiminin her şeyi tekleştirip merkezileştirdiği bu sürecin kimliklere de teklik dayatacağının farkındaydı, başta Kürt illerinden gelenler olmak üzere gençler.
Öyle ya…
Kürtlerin, siyasal ve idari bir var oluşla kendine yer bulabilmeleri zor artık yeni Türkiye’de. Bulurlarsa yetkilere ortak olurlar, bu da yetkileri tek adamda, bir merkezde toplayan çarka hiç uygun düşmezdi!
Kürtlerin bireysel bazı ‘makul’ ihtiyaçları, ancak iktidara destek oldukları oranda giderilebilir, lakin iktidar için Kürtlüğün silikleştirilmesi de olmazsa olmazdı.
Farkındaydı gençler!
Sünni İslam’a göre tekleştirilen Aleviliğin dışlanması da!
Otoriterleşmeyi, tekliği ören sürecin çalışma yaşamını da acımasızca inşa edeceğinin de farkındaydı gençlik.
Çalışırken ölmemeyi istemekle, tek tipleştirmeye karşı çıkmanın kardeş olduğunun da!
O yüzden demokratik taleplerle, sınıfsal talepler arasında kurulan köprüyü gençliğin görmesi de, gençliğe göstermek de çok kolay oldu bu kampta.
İLYAS ABİ’NİN GÖZLEMİ…
Kampın bazı altyapı hizmetlerinin sağlayıcısı, CHP’li, Sanat Okulu çıkışlı İlyas Abi’nin de dikkatini çekmiş gençliğin politik ilgisinin ve üretiminin gelişkinliği. Gözlemini ve duygularını aktarmış “Ege’de bir güzellik var” başlıklı şiirine:
Dut ağaçlarının altında atölyeler kurulu
Toprağa şekiller verilir bir atölyede
Bir atölyede ekonomi politik konuşulur
Deniz dalgalarını kıyıya vurup dursun
Dalgalar bizim dalgalar gibi
Birbirini aşıp duracak
Doların ateşi yükseldikçe
Nabız düşüyor
Patates soğan sebze pahalı
Çarşı Pazar hasta yaz günü
Fikir atölyesi memleket meselesi tartışır
Anlayacağınız kelimeler barut fıçısı.
Sahile yayılan bir güzellik var burada
Deniz, doğa ve insan birbiriyle barışık.
Evet, Ege’de güzellik ve umut var!