02 Eylül 2018 15:25

Üniversitelerde geçmiş dönem, yeni döneme ne söylüyor?

Gelecek dönemde üniversiteleri ne bekliyor? Baskı ve saldırılar son mu bulacak? Üniversiteler demokratik bir işleyiş ve özgür bir ortama mı kavuşacak?

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Sinancem ALİKOÇ

ODTÜ

Üniversiteler geçtiğimiz dönem oldukça sıkışıktı. Bu sıkışıklıkta Türkiye’de tek adam tek parti rejiminin inşası istencinin üniversitelere saldırı olarak gelmesi, seçimlerin gençlik üzerindeki yoğun etkisi ve sermayenin üniversitelere yönelik saldırıların artması ve doğrudan bir hale bürünmesi başat rol oynuyor. Üniversite gençliği bu sıkışıklığa karşı yüksek tansiyonlu tepkiler veremese de mahalli kazanımlarla son bulan hareketleri ve geleceğe dair yürüteceği geniş tartışmaları örgütledi. Bunlardan yeni deneyimler çıkarttı. Peki, gelecek dönemde üniversiteleri ne bekliyor? Baskı ve saldırılar son mu bulacak? Üniversiteler demokratik bir işleyiş ve özgür bir ortama mı kavuşacak? Yoksa geçtiğimiz dönem yaşadıklarımız daha derin ve yoğun mu hissedilecek? Elbette bu yazıda bir kehanette bulunmayacağız, ancak geçmiş dönemdeki dinamikler bize geleceğe dair ipuçları veriyor.

YAŞAM KOŞULLARINI DÜZELMESİ İÇİN MÜCADELE GEREKLİ

Başta dolar olmak üzere döviz kurlarındaki değişim, alım gücünün hissedilebilir ölçüde azalması gibi durumlar ülke çapında ekonomik bir sıkıntıya işaret ediyor. Bunların kriz emareleri olduğunu ifade edenlerin sayısı da az değil. Şunu söylemek gerekir; kriz olsun ya da olmasın, ekonomik gidişat bu yönde ilerlerse önümüzdeki dönemde üniversite öğrencilerinin sırtında büyüyen bir kambura dönüşecek. Geçtiğimiz dönemlerde de üniversite öğrencilerinin hem okuyup hem çalışmak zorunda kalması, barınma, yemek, giyinme gibi temel masraflarının artması durumlarını dergimizde gerek mektuplar gerek röportajlarla okuduk, gördük. Ama bu dönem görülen bu koşulların daha da ağırlaşacağı, üniversite öğrencilerinin bu yönde de işinin zorlaşacağı ön görülebilir. Bu durum elbette dayanışma ağları, öğrencilerin birbirlerini desteklemesi ile kolay hale gelebilir, ancak kesin çözüm kantin boykotları, çeşitli gösterilerde dâhil olmak üzere her aracı kullanıp ağırlaşan yaşam koşullarının düzelmesi için mücadele etmekle mümkün olacaktır.

ÜNİVERSİTELER DAHA GENİŞ BİR KUŞATMA ALTINA ALINACAK

Öte yandan uzun süredir yapılan saldırılar üniversitelerin demokratik yapısına ve bilimsel eğitim anlayışına yöneliktir. Akademisyenlerin sorgusuz sualsiz ihraç edilmesi, kampüslerin içinde provokatif gerilimlerin yükseltilmesi, üniversitelerin teamüllerini ve seçimleri hiçe sayan rektör atamalarının yapılması ve öğrencilerin bilimsel eğitim hakkının çeşitli araçlar aracılığıyla elinden alınması gibi süreçleri hep beraber gördük. Bu yaşananların gösterdiği; önümüzdeki döneme bu saldırılarının daha da artacağı, Erdoğan ve AKP yönetiminin üniversiteleri daha geniş bir kuşatma altına alma eğiliminin güçleneceğidir. Uzun zamandır bu kuşatmaya karşı bir şeklide (yeterli ya da yetersiz) direnç noktası olan üniversite öğrencilerinin kitle örgütleri (topluluklar, kulüpler, öğrenci temsilcilikleri ve çeşitli birlikler) doğrudan hedef haline getirebilir. Üniversite öğrencilerinin, tartışma ortamları, olanakları tamamıyla hedef alınabilir. Üniversite gençliğinin demokratik üniversite isteği, ülkedeki demokratikleşme mücadelesine katkısı doğrudan engellenmek istenebilir. Her koşulda (AKP ve Erdoğan yönetimi bunları bugünden gerçekleştirmeye çalışsın/ çalışmasın, bunda başarılı olsun/olmasın) ortaya çıkan bu saldırılara karşı nasıl mücadele edileceği sorunudur.

TEK ADAM TEK PARTİ REJİMİNİ KARŞISINA ALAN BİR MÜCADELE HATTI

Yıllardır üniversite gençliği mücadelesinin temel dinamik noktalarını oluşturan kitle örgütleri bugün de önemli bir yer tutuyor. Öğrencilerin kültürel örgütlenmesini sağlayan topluluklar ve kulüplerden, akademik örgütlülüğünü sağlayan öğrenci temsilciliklerine kadar tümünün güçlendirilmeye ihtiyacı vardır. Birçok üniversitede (en ilerilerinde de dahil) mevcut öğrenci temsilcilikleri öğrencilerin eğilimlerini yansıtmak ve ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak durumdadır. Geniş öğrenci kesimleri bu alanda temsil edilmediği, bu sürece katılmadığı sürece bu sorun devam edecektir. Ayrıca öğrencilerin bir araya geldiği kültür/ bölüm kulüp ve toplulukları gelişecek saldırılara karşı bir çıkış noktası olabilecek durumda olmalıdır. Pekâlâ, bunlar başka biçimlerde de olabilir, yeniden örgütlenmesi de gerekebilir.

Bugün mücadelenin birikme noktasını yukarıda bahsettiklerimiz oluşturuyor olabilir. Ancak buralarda sıkışan bir mücadele ne bugünkü saldırılar karşısında ne de gelecek olanlara karşısında tutunabilir. İhtiyacımız olan; maddi koşullara göre şeklini yönünü belirleyen/ belirleyebilen, sadece yaşam koşulları üzerinden değil siyasal açıdan da “tek adam-tek parti” rejimini karşısına alan bir mücadele hattıdır.

ÖNCEKİ HABER

Çelişkiler, krizler ve olanaklar

SONRAKİ HABER

Silahların gölgesinde barışı savunmak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa