Silahların gölgesinde barışı savunmak
Rota
Kaynak: Max Pixel
1 Eylül Dünya Barış Günü bölgede ve dünyada çatışma ve savaşların daha da arttığı bir dönemde yaklaşıyor. Varoluşu emeğin sömürülmesine, ülkelerin tüm yerüstü-yer altı kaynaklarının yağmalanmasına bağlı olan emperyalizm ile halklar arasında boğuşma giderek şiddetleniyor. Başta Suriye olmak üzere emperyalistlerin saldırgan ve yayılmacı politikaları sonrası binlerce insan öldü, milyonlarca insan evlerinden göç etmek zorunda kaldı. Büyük tekeller , sermayeler ve onların temsilcileri egemenliklerini güvenceye almak ya da daha da genişletmek üzere kapitalizm ve emperyalizmin doğasında bulunan savaşları, işgalleri ve silahlanmayı hızla sürdürüyor.Kapitalist-Emperyalist sistem tüm bu saldırılarını gerçekleştirirken birçok gerekçe öne sürdü. Kimi zaman “nükleer silahları” bahane edip demokrasi götürmek amacıyla (ABD’nin Irak’a girişi) saldırdı. Kimi zaman “insanlık suçlarına” karşı “halka karşı soykırımı önlemek” “diktatöre karşı halka yardım etmek” (Suriye’de olduğu gibi) adına kendi çıkarlarını perdelemeye çalıştı. Bazı emperyalist ülkeler de pastadan daha büyük payı kapmak için “emperyalist ülkelere karşı çıkmak” adı altında oyuna dahil oldu.
HEM İÇERDE HEM DIŞARDA SAVAŞ
Bununla birlikte emperyalizmin yerli işbirlikçileri de bölgedeki çıkarları için içerde ve dışarda savaş ve şiddet politikalarını devam ettiriyor. Erdoğan, içerde anti-emperyalist(!) söylemlerE başvursa da bir yandan emperyalistlerin bölgedeki politikalarının uygulayıcısı olmaya devam ediyor, bir yandan da ülke içerisinde barış isteyen güçlere karşı her türlü şiddeti, zoru kullanıyor. Dış politikada “komşularla sıfır sıkıntı”dan “değerli yalnızlığa” giden AKP, “kimsesizlerin kimsesi” şiarıyla Ortadoğu halklarının sesi olduğunu iddia ederken Filistin halkına saldırının ardından İsrail ile ilişkilerini daha da geliştirdi. İçerde muhalefeti dağıtmak, halkı milliyetçilikle kendine yedeklemek için çabalarken; dışarda ise emperyalist çıkarları gereği Afrin’e operasyon düzenledi. Bunun yanı sıra Türkiye’de Kürt halkının ulusal ve siyasal statü talebi kan ile bastırıldı. Bölgede şehirler yerle bir edildi, insanlar sokak ortasında öldürüldü. Binlerce insan barış istediği için gözaltına alındı, tutuklandı. Barış istemek için Ankara’ya giden insanların bombalarla öldürülmesinin ardından 10 Ekim Katliamı davası asıl sorumluların yargılanmamasıyla kapatıldı.
GERÇEK BİR ANTİEMPERYALİST MÜCADELE İÇİN
Emperyalizm ve onların yerli işbirlikçilerinin bu politikaları halklara daha ağır bedeller ödetmeye devam ediyor. Japonya’dan Vietnam’a, Irak’tan Suriye’ye kadar olanlar bize gösteriyor ki emperyalistlerin çıkarlarının karşılığında halkların payına yoksulluk, ölüm, katliamlar düşüyor.İşte tam da şimdi, 1 Eylül Dünya Barış Günü daha da anlamlı geliyor. Baskıcı, sömürücü, gerici politikaların karşısında siyasal, ekonomik, sosyal taleplerinin yanı sıra bugün barış talebi de daha önemli hale geldi. Bölgedeki ve dünyadaki emperyalist kuşatmaya karşı, bölgede girilen her türlü gerici ittifaka karşı halkların kardeşliğini, bağımsızlığı hedef alan bir mücadele bugünün güncel sorumluluğudur. Gerçek anti-emperyalist mücadele, her türden emperyalist kuşatmaya, müdahaleye, ülkeye (ABD, Rusya, Çin vb.) ve onların yerli işbirlikçilerinin (Türkiye vb) politikalarına karşı gerçek bir bağımsızlık, demokrasi mücadelesiyle mümkün olabilir. Bu noktada, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü de birleşik bir mücadelenin örgütlenmesi için bir olanak olarak görürken tüm ırktan, milliyetten, inançtan işçileri, kadınları, gençleri bu politikalara karşı mücadeleye çağırıyoruz.