İhraç edilen dalgıçlar, can kurtarmaktan vazgeçmedi
Kayyım atanan Cizre Belediyesi'nden 2 yıl önce ihraç edilen dalgıçlar, 'insani sorumluluk' diyerek boğulma vakalarına müdahale etmeye devam ediyor.
Cemal Candoruk (solda) ve Kemal Şerifoğlu (sağda). Fotoğraflar: Facebook
İnanç YILDIZ
Diyarbakır
Cizre Belediyesi’ne kayyım atandıktan sonra KHK'ye dayandırılarak kentte bulunan 5 dalgıçtan 4’ü ihraç edildi. İlçede serinlemek için kum ocaklarının tahrip ettiği Dicle Nehri’ne giren aralarında çocukların da olduğu çok sayıda kişi her yıl boğulma tehlikesi geçiriyor. Dalgıçlar ‘insani sorumluluk’ diyerek gönüllü olarak işlerine devam ederken, imkan verilmesi durumunda önlemler alarak boğulma vakalarını düşürebileceklerini dile getiriyorlar.
2016’da OHAL’in ilan edilmesinden sonra Bölge illerinde kayyım atanan belediyelerden biri de Şırnak’ın Cizre Belediyesi. Kayyım atamalarından sonra çok sayıda işçi ve emekçi Kanun Hükmünde Kararnamelere dayandırılarak işlerinden edildi. İhraç edilenler arasında belediyenin bin bir zorlukla kurduğu 5 kişilik dalgıç ekibinden 4 kişi de var. Dicle Nehri üzerinde bulunan ve Cizre’den Habur’a kadar uzanan hatta her yıl yaz aylarında 10’un üzerinde boğulma vakaları yaşanıyor. Yüzme havuzu yetersizliği, sahil boyunda gerekli güvenlik önlemlerinin yeterli olmamasının yanı sıra kum ocaklarının açtığı çukurlar yüzünden özellikle çok sayıda çocuk boğulma tehlikesi geçiyor. Erken müdahale ile ölümden kurtarılanlar olurken, kente bulunan dalgıçların ihraç edilmesiyle bu durum zorlaşmaya başladı. Ancak ihraç edilen dalgıçlar ‘insani sorumluluktur’ diyerek boğulan kişileri kurtarmaya çalışmasına devam ediyor.
SADECE 2 AYDA 7 BOĞULMA VAKASI YAŞANDI
İhraç edilen dalgıçlar Evrensel’e konuştu. İlk olarak belediyede dalgıç ekibi kurmak için uğraşan 29 yaşındaki Cemal Candoruk ile konuşuyoruz. Boğulma olaylarına vicdani mesele olduğu için gittiklerini söyleyen Candoruk, “Her defasında kimse olmadığından can güvenliğimiz olmamasına rağmen gidiyoruz. Vicdanımız el vermiyor tekrar gitmek zorundayız” diyor. Sadece son 2 ayda Cizre’de 7 boğulma olayına gittiklerini belirten Candoruk, Silopi’den Habur’a, Güçlükonak’a Siirt’e kadar olan alanda müdahale ettiklerini söyleyerek, bu yıl 13 kişiye yakın kişinin boğulma geçirdiğini, yaptıkları müdahale ile 1 kişinin şu an hayatına devam ettiğini kaydediyor.
BOĞULMALARA KARŞI ÇÖZÜMLERİ VARDI
Boğulma vakalarının önüne geçmek için "İhraç olmasaydık, planlarımız vardı" diyen Candoruk, “Ekibimiz 5 kişiydi. 1 kaç kişi daha ekleyip, her gün 4 kişi, 4 kişi kıyı boylarında nöbet tutardık. Öyle olsa bu kişileri boğulma olmadan baygında olsa çıkartabilirdik. Bu boğulmalar böyle çok olmazdı. Birilerin yüzebilecek şekilde yerler açardık. Gençlerin, çocukların yüzebilmeleri için setler kurardık. Kum ocaklarının olduğu yerde kimsenin yüzmesine izin vermezdik. Ayrıca nehir kenarına yakın yüzme havuzları oluşturulması gerekiyor ” diyor.
Bu çözümler gerçekleşmiş olsaydı boğulma vakalarında en az yarı yarıya azalma olacağını belirten Candoruk, “İnsanların ölümünün önüne geçmek için bunlar çare. Havuz yapılacak, millet bilinçlendirilecek yüzme bilmeyen gençlere çocuklara yüzme öğretilecek. Bunlar çok imkansız şeyler değil. Biz daha önce birçok arkadaşımızla sosyal medya hesaplarında paylaştık yüzme bilmeyenlere ücretsiz yüzme dersi vereceğimizi. Sonuçta biz çalışıyoruz. İzin günlerimizde de halka yardımcı olmaya çalışıyoruz. Defalarca emniyet müdürü kaymakam ve valinin yanına gittik bir türlü destek alamadık. Bakın şuan Dicle kenarını DSİ düzenledi ama bir tane havuz yapmadı. Her defasında belediye de söz verdi ama bir şey yapmadılar. Bizim için değil halk için yapsınlar artık çocuklar ölmesin” diyor.
KUM OCAKLARI EN BÜYÜK SORUN
Kum ocaklarının yarattığı tehlikeye de dikkat çeken Candoruk, “Kum ocaklarına ‘katil’ dememin sebebi açtığı çukurlarda girdap oluyor. Bir şey attığın zaman dibe çekmeye çalışıyor. Çünkü kepçe her yeri kazmıyor. Her 3, 5, 10 metrede çukur kazıyor. Su akıntılı olduğu için buralarda girdap oluşuyor. Genelde bunların etrafında boğulmalar yaşanıyor. En son çıkardığımız 2 kişi, kum ocakların kazdığı çukurlarda oluşan girdapların içine çekilmiş, güçsüz kalıp bayılarak can vermişti” diyor.
EKİP KURMAK İÇİN ZORLANDILAR AMA YILMADILAR
Belediye’de neden dalgıç ekibi kurduğunu da anlatan Candoruk, şunları söyledi:
“2011 yılında belediyeye makine mühendisi bir arkadaşla iş başvurusu yaptık. Başvuru yaptığımızda başvuruyu alan müdür üzgündü ve nedenini sorduk. 6 kız çocuğu boğulmuştu. Bu olayı anlatıp ve dalgıç lazım olduğunu söyledi. Daha önce dalgıç almışlar işe ama torpille işe aldıkları için alınan 2 kişi de yüzme bilmiyordu. Yüzme bilmeyen adamları o zaman normal maaşlar bin lira iken 2 bin lira maaş verdiler. Her olay olduğunda da ‘biz iki kişiyiz’ kurtarmaya gidemiyoruz diye bahaneler uyduruyorlardı. Belediye başkanın yanına giderek dalgıç olarak alındığımı ve bu işi yapmak istediğimi söyledim. Bana malzeme almasını istedim ama malzeme yok diyip ertesi gün beni çöpe yolladılar. Temizlik birimine görevlendirdiler. Bir ay sonra 2 kişi İdil’de balık avlanmaya giderken boğuldu. Beni çağırdılar ‘gel 2 kişi boğuldu’ dediler. Tamam geleyim de hangi malzemeyle geleyim. İki hafta sonra tekrardan görevlendirmemi itfaiye birimine verdiler. Boğulma olduğu zaman ‘gideceksin’ dediler tamam da malzeme olmadan nasıl gideyim dedim. Birkaç kez işten çıkartmayla tehdit ettiler. Mücadele etmeye devam ettim. Boğulma olayları olmaya devam edince başka şehirlerden dalgıç ekipleri gelmeye devam etti. 2014 yılında kaymakam ve valinin yanına giderek ekipman talebinde bulundum. Daha sonra milletvekilleri destek olarak belediye bana 5 kişilik malzeme aldı ve ekibimizi kurduk.”
Candoruk, kurdukları ekiple çözüm sürecinin sonuna kadar yaşanan boğulma olaylarına artık dışardan hiçbir ekibin gelmediğini söyledi.
GÖRÜNTÜDE AFAD VAR AMA...
Dört senedir dalgıçlık yapan Kemal Şerifoğlu ise, ihraç olduktan sonra gönüllü olarak boğulmalara müdahale ettiklerini söyleyerek “Dışarıdan gelen AFAD ekibi de botla gelerek su yüzünde arıyor. Sonuçta her şeyi biz yapıyoruz. Yılda en az 10 kişi boğuluyor. Siirt’te Habur’da yaşanan boğulmalarada biz gidiyoruz. İhraç olsak da olmasak da insani görevimizi yapıyoruz. Biz ihraç olduktan sonra bazı malzemelerimizi atmışlar. Ama malzeme eksikliğinden zorlanıyoruz. Boğulmaların yaşanmaması için havuzların yapılması gerekiyor. Yüzme havuzu olmadığı için çocuklar tehlikeli sularda yüzüyorlar” diyor.
'2 YILDIR DOĞRU DÜZGÜN BİR İŞİMİZ YOK'
37 yaşındaki Osman Küçük de, neden ihraç olduklarını bilmediklerini belirterek, haklarını almak için dava açtıklarını ve tekrar işe dönmek istediklerini dile getiriyor. 6 çocuğunun olduğunu ve 2 senedir doğru düzgün bir işinin olmadığını söyleyen Küçük, bir inşaatta bir iş çıkarsa gittiğini yoksa işsiz olduğunu belirtiyor. Boğulma olduğunda herkesin kendilerini tanıdığı için çağırdığı söyleyen Küçük, “Burada çok boğulma vakası oluyor. Sahilde güvenlik can kurtarma olmadığından ve havuz olmadığı için bu tür vakalar çok yaşanıyor” diyor.
PARA DEĞİL İŞLERİNİ İSTİYORLAR
Suçsuz yere işten işten çıkarıldıklarını ve bir yerde çalışamadıklarını söyleyen Candoruk, “Ne yeni kişileri işe alıp ekip kuruyorlar ne de bir adım atıyorlar. Yine biz gidip müdahale ediyoruz. En son bundan 2 hafta önce bir genç boğuldu, Kaymakam Yardımcısına aratıp bir vatandaşlık görevi yaparak olay yerine gitmemizi istediler. Biz kendisine de söyledik; Kaymakam söylese de söylemese de biz gideceğiz çünkü bu işi gönüllü olarak yapıyoruz. O gencin cenazesini bulduğumuzda kaymakam yardımcısı arayarak bize maddi yardımda bulunacaklarını, hesabımıza para yatırılacağını söyledi. Biz arkadaşlarımızla görüşerek kesinlikle para teklifini kabul etmediğimizi belirtip bir daha para meselesi geçerse yardıma gitmeyeceğimizi aktardık. Buna karşı ne talep ettiğimizi sorduğunda arkadaşlarımızla yeniden işe alınmamızı istedik ya da 'Para yatırmayın' dedik. İnşallah adalet yerini bulur. Biz zaten işe iade davası açtık arkadaşlarımızla, işimize geri döneriz umarım” diyor.