İMES işçileri ücretlerinin artırılmasını istiyor
İstanbul’daki İMES Sanayi Sitesi’nde çalışan işçilerle TL'deki değer kaybını, zamları ve 'ekonomik savaş' söylemini konuştuk
Fotoğraf: Evrensel
Osman DÜZGİDEN
İstanbul
TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesi ve iğneden ipliğe gelen zamlar karşısında işçilerin ücretleri eridi. İstanbul’da bulunan İMES Sanayi Sitesi’nde çalışan işçiler, ekonomik savaş söylemlerine tepki göstererek, “Ekonomik savaş varsa parası olanlar savaşsın” diyor. Geçinebilmek için fazla mesai hatta ek iş yaptıklarını belirten işçiler, ücretlerinin arttırılmasını istiyor.
18 yıldır aralıksız metal döküm atölyesinde çalıştığını belirten Necati isimli işçi, “Hâlâ 2 bin 500 lira ücret alıyorum. Sigorta primim de asgari ücret üzerinden yatırılıyor” dedi. Aldığı ücretin yetmediğini ifade eden Necati, “18 yıldır hep kader dedik geldik, sırtımızda boza pişirdiler. Hayatımda bir kez patrona ücretimi arttır dedim, bana kapı orada dedi. Sesimi çıkaramadım. Arkadaşlarım zam isteyelim diyor ama diyenler bile cesaret edemiyor. Ama ek zam, ekmek su kadar elzem. Ek zam istiyoruz. Asgari ücret net 2 bin 500 lira vergisiz net olsun istiyoruz. Bunun için işçiler arasında bir birliğin olması gerekiyor” dedi.
GEÇİNEBİLMEK İÇİN EK İŞ YAPIYORUM
2 bin 250 lira ücret aldığını dile getiren Serkan, “Her gün maden ocağında çıkmış gibi oluyorum. Eşim ve çocuklarım bir gün beni görmeye geldiler, halime ağlayarak gittiler. Ama yine de yetmiyor, geçinebilmek için gece başka ek işler yapıyorum” dedi. İşçilerin açlıkla terbiye edildiğini söyleyen Serkan, “Aramızda birliği sağlayamıyoruz. Siyasi fikirlerin uyuşmadığı İMES’te patronlar bu durumu da fırsata çeviriyor, aralarındaki birliği de sağlıyor. Örgütlü olmamız gerekiyor. Bunu başarırsak ek zam talebi için mücadele ederiz” diye konuştu. 21 yıldır işçilik yaptığını belirten Serkan, “21 yıldır her türlü vergi kesiliyor benden. İster istemez insan ‘Ben yerli ve milli değil miyim’ diye soruyor kendisine. Gece yarısı dolar alanlar, yeni zenginler yaratanlar milli mi oluyor” diye soruyor.
ASIL SORUMLULAR FATURAYI BİZE ÖDETMEK İSTEYENLER
TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesiyle ekonomide yaşanan sıkıntıların, iktidarın 16 yıllık yönetimiyle ilgili olduğuna inandığını belirten Ramazan adlı işçi şunları söylüyor: “İğneden ipliğe zam yapmayı biliyorlar fakat işçilerin, halkın hiçbir sorununun çözümüne ilişkin tek şey yapmıyorlar. Savunmaya niye fazla bütçe ayırıyorsun. Bizim Suriye’de ne işimiz var. Irak’ta ne işimiz var. Yoksulu düşünen, işsizi düşünen bir ekonomik politika var mı? Yok. Zengini zengin yapan bir politika var.” Hükümet yetkililerinin ekonomik savaş söylemini hatırlatan Ramazan, “Ülke saldırı altındaysa o zaman tüm askeri anlaşmaları iptal edin. Yabancılara ödediğiniz köprü hastane parasını ödemeyin, o zaman görelim sizi. Sıkışınca da aynı gemideyiz diyorlar. Gariban İMES işçisi niye faturayı ödesin? Zenginleşenler, bankaların içini boşaltanlar faturayı ödesin” dedi.
Ülkenin saldırı altında olduğuna inanan Selçuk ise “Saldırının Türkiye’nin iş birliği yaptığı ülkelerden gelmesinin manidar. Buna rağmen şimdiki hükümetin bu işte sorumluluğu var. Kriz varsa önce bunu ortadan kaldıracak politikalar uygulansın. Zam yaparak, ücretleri düşürerek, insanları açlıkla terbiye ederek bu işi düzeltemeyiz. Ben ABD’nin fitnenin başı olduğuna inanıyorum ama başkası dövizle vurgun yapıyor ceremesini biz çekiyoruz. Böyle bir gerçeklik de var. Ekonomi iyi yönetilmiyor. Kâr eden fabrika niye satılır? Her şeyi ithal eder duruma gelmişiz. Soğan, patates bile ithal. Bu ülkenin sonu gelmiş gibi. Amerika dayatmalarda bulunuyor tamam, ülkeyi savunalım ama bu işi yoksulları yoksul yaparak işsizliği arttırarak yapmayalım. Siyaseten yeterince bölünmüşüz. Ekonomide, kültürde, sanatta, sporda, yaşam tarzında da bölünmüşüz. Bu hayra alamet değil. Krizi yaratanlar bedel ödesin. Ekonomik savaş varsa, parası olanlar savaşsın.”
HERKES BELKİ UCUZLAR DİYE PAZARIN SON SAATLERİNİ BEKLİYOR
İMES sanayi sitesinde özellikle A, B, C bloklarında çalışan binlerce işçinin asgari ücret aldığını söyleyen 14 yıllık işçi İsmail, son aylarda peş peşe yapılan zamlarla, ancak yol, elektrik, doğal gaz ve su faturalarını ödeyebildiklerini anlatıyor. İsmail, “1604 lira alıyorum, benim gibi yüzlerce işçi de aynı ücreti alıyor. Her hafta pazara gidiyorsun, fiyatlar değişmiş. 40-50 lira ile haftalık aldığım sebze ve meyveleri şimdi 150 liraya zor alabiliyorum. Resmen açlık var. Herkes pazar sona ermek üzereyken gidip ucuza bir şeyler alayım diye bekliyor. Ücretlerimiz eridi, yok oldu. Ayda 70-80 saat fazla mesai yapıyorum, hafta sonları çalışıyorum 1800-2 bin lira ancak elime geçiyor. Onun için asgari ücret net 2 bin 500 lira olmalıdır” dedi.
Bir zamanlar çuvalla soğan ve patates aldığını belirten İskender ise şöyle konuştu: “Soğan ve patatesin fiyatının artmasını da diş güçler mi yaptı? Dış güçlerin oyunudur deyip zam üstüne zam yapıyorsun. Bu Erdoğan’ın ve Hükümetin politikalarının sonucudur. Madem yerli ve milli diyorsun niye o zaman milletini korumuyorsun? Elim kırılsaydı deyip oy verenler bir daha pişman oldu. 3 bin lira alsam ne yazar ki. Bu zamlarla ev geçindiremem. İMES işçileri yol ücreti almıyor, yemek parası yok. Fazla mesai paraları verilmiyor, gasbediliyor. Onun için ücretlerimiz ve asgari ücret artsın istiyorum. Temel tüketim ürünlerine zam yapılmasın.”
MADEM BAŞKANSIN DURDUR BU ZAMLARI
Defter fiyatlarının bile dövize endekslendiğini belirten Tarık ise “Çocukların okul masrafları için kırtasiyeye gittim, defter fiyatları artmış. Dünya alem biliyor ki ülkeyi yönetmekle alakalı bu işler. Suya elektriğe niye ekstra zam var? Belediyeler elinde, hükümetsin, başkansın her dediğin oluyor. O zaman durdur bu zamları. Zam yapıyorsan işçinin ücretlerine de zam yap” diye konuştu.
9 yıldır çalışan Şahin de “1700 lira ücret alıyorum. Her şeye zam geldi. Bunu dış güçler mi yaptı? Hayır bu hükümetin yaptığıdır. Dış güç yalanı, yerli ve milli yalanı bugün tutar, yarın tutmaz. Bugün korkarız yarın korkmayız. Bıçak kemiğe dayandı. Bunu bilsinler” dedi.
İŞÇİNİN SİYASET YAPMASI VE MÜCADELE ŞART ARTIK
“Siyaset yapmaya yapmaya bu hale geldik” diyen İbrahim de şunları söyledi: “Yürüyüşler yasaklanıyor, basın açıklamaları yasaklanıyor. Benden oy istiyorlar, ama sen politika yapma diyorlar. Biz bundan kaybediyoruz. Ben MHP’liyim, sen İYİ Partilisin öteki CHP’li, biri de HDP’li olsa ne yazar? OHAL ve grev yasaklarına karşı birleşiyor muyuz? Ya da sendikal hak ve özgürlükler için birleşiyor muyuz, ona bakalım. Ekonomik haklar kadar siyasi haklar için de mücadele şart. Oy verdiğimiz partiler farklı olsa da politika yapıyoruz ama politika yaptığımız partiler bizi inkar eden partiler. O zaman düşünmenin zamanıdır derim.”
1991’den buyana İMES te çalışan Rıdvan, “Sosyal demokrat bir ailenin çocuğu olarak Karaoğlan Ecevit hayranlığı üzerinden babadan oğula geçer gibi bir siyasi yelpaze içinde uyutuldum resmen. O zaman değil miydi, 15 yasa 15 günde geçti. Cumhuriyet ile yaşıt fabrikalar peş peşe satıldı. Ben bunu görüyorum, o zaman ne işim var Ecevit’le, Karaoğlan siyasetiyle? İşçi işçiliğini bilmeli. İnsanlar ölüyorsa, barış dedi diye, savaş olmasın diye aylarca tutuklu kalıyorsa bir işçi olarak bu beni ilgilendiriyor. İşçi politika yapmalı. Oy veriyoruz, sonra pişman oluyoruz. Sorgulamalıyız oy verdiğimiz partiyi. Bunu yapsak oy vermeyiz” diye konuştu.
Okumayan, tartışmayan, sorgulamayan bireyler olarak yetiştirildiklerini söyleyen Nevzat ise “Dünya değişiyorsa, politikalar değişiyorsa, doğa ve toplum değişiyorsa o zaman işçiler de değişmeli. Artık vekaletimizi başkasına vererek, git benim adıma politika yap dönemi bitmeli. Ben eziliyorsam, ben sömürülüyorsam, ben insan yerine konulmuyorsam o zaman kendi haklarım için mücadele etmeliyim. İMES işçileri birlik fikri etrafında bir araya gelse, temsilcilerini seçse, komiteler kursalar muhatap kabul edilirler. Çatır çatır her yıl gider patronlarla pazarlık yaparlar. Ama işçi bölünmüş durumda. Bu politikayı uygulayanlar da patronlardır, hükümettir. Onların tek partisi varsa bizim de tek partimiz olmalı” dedi.
13 yıllık İşçi Haydar da “Politika yapmanın başkasının işi olduğu fikriyle hep uyutulduk. Kolu kopuyor, parmağı kesiliyor, isten, dumandan, siyanürden, kimyasal gazlardan hayatı kararıyor işçinin. Gittiğimiz cuma namazlarında hoca vaazlarında kaderdir, şükredin diyor. Biz de inanınca sesimizi çıkarmıyoruz. Ses çıkarmamamız için hoca politika yapıyorsa işçi niye yapmasın. O zaman işçi sağlığı iş güvenliğini harfiyen uygula derim. Karşısına çıkarım. Koruyucu tedbirler al derim. Bunu yapmak için benim politika yapmam lazım. Bunu yapacağız. Yoksa hayatımız boyunca köle olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
DÖKÜMDE ÇALIŞANLAR SOLUNUM HASTALIKLARINA YAKALANIYOR
12 yıldır döküm atölyesinde çalışan Osman adlı işçi de akciğer hastası olduğunu söylüyor. Metal tozları ve eriyik zehirli gazları soluması sonucu hastalığının ileri derecede olduğunu ifade eden Osman, “İşyerine denetime gelenler bir kere bize bir şey sormadılar. Çay kahve içip gittiler. Sağlığım gitti, ocağım söndü. 2 bin 300 lira alıyorum. Ev kredisi ödüyorum, hep eksi bakiyedeyim. Eşim ve yetişkin çocuğum da çalışıyor. Onlar olmasa çoktan ölüp gitmiştim. İlaç pahalı, sağlık hizmeti pahalı. Ben her yıl değil, 6 ayda bir zam istiyorum. Normalde bunca senede 5 bin lira ücret almam lazımdı. Hiçbir patron zam kelimesini duymak istemiyor. Ama biz koyun olursak güden çok olur lafı bize müstehaktır” dedi.
İŞÇİNİN BİR PARTİSİ OLUR
İMES’in kuruluşundan bu yana döküm ustası olarak çalışan Mehmet adlı işçi de “Emekli olmama rağmen, yetişkin çocuklarım çalışmasına rağmen sabah 6’da gelip gece 11’e kadar çalışıyorum” diyor. Çok sayıda işçi arkadaşının akciğer hastalıkları nedeniyle öldüğünü belirten Mehmet şöyle devam ediyor: “Bir gün yüzümüz gülmedi. 1700 lira emekli maaşı ile nasıl geçinir insan? Asgari ücret 1604 lira, açlık sınırının altında çalışıyor işçi arkadaşlarım. Zam istemek sırat köprüsünde geçmek gibi. Ama haklı bir istem. İMES işçileri de sabrının sınırına gelmiş durumdalar. Parti dediler, bizi böldüler. Halbuki işçilerin tek partisi, siyasi fikri olmalı. Kim onların hakkını hukukunu savunuyorsa onların partisi o olur. Ek zam anamızın ak sütü gibi helaldir haklı bir istemdir. Krizle bizi terbiye edenler bunun bedelini ödesin istiyorum.”
ŞUCU BUCU DİYE İŞÇİYİ BÖLÜYORLAR
1997’den beri İMES’te çalıştığını belirten Naim de “Tohumu bile İsrail’den alıyorsan o zaman ey İsrail, ey Netanyahu, ey Tramp deme. Boş kabadayılık fayda getirmez. Bizim ücretlerimiz eriyor. Asgari ücret açlık sınırının altında daha niye efeleniyoruz” dedi. Bunun yanı sıra Hükümetin politikalarının işçileri böldüğünü dile getiren Naim, “24 Haziran seçimlerinden sonra kimse kimseyle konuşmuyor. Bir korku var. Sen dövizden bahsetme, kriz var deme, hükümeti eleştirme, Cumhurbaşkanına yan bakma dersen burada demokrasi olmaz, ekonomi düzelmez. Yazık bu ülkeye” diye konuştu.
Nazım da şunları söyledi: “O vatan haini, o bölücü, o PKK’lı diye diye resmen böldük memleketi. Ben doğma büyüme MHP’liydim, bu dönem İYİ Partili oldum. Gördüm ki anlayış değişmezse, büyük devletlere bağımlı olursan, olacağı bu olur. Dış güçler dediğin, ekonomik iş birliği yaptığın ülkelerden sıkıysa vazgeç. Savaş uçağı, S400 füzeleri, atak helikopteri... Ama fabrika açıldığı yok. Olan garibana oluyor. Devletin bankası ucuz dolar satıp zengin ederse vay halimize. İMES işçisine de konuşma kaderine razı ol. Bu hakka reva değil.”