Liseler nasıl bir dönemde açılıyor?
Liselerin açılmasına az bir zaman kaldı. Peki lise öğrencileri nasıl koşullarda eğitim-öğretim yılına başlıyorlar?
undefined
Boran TÜREYEN
Ankara/ Yenimahalle
Liselere ve liselilere yönelik saldırılar geçtiğimiz dönemlerde oldukça yoğundu. Eğitim lise kademesinden amansızca piyasalaştı. Her yerde artık birçoğumuzun yadırgamadığı temel liseler ve kolejler mantar gibi ortaya çıktı. Hatta işçi yetiştirmek üzere özel kolejler açıldı. Öte yandan devletin sunduğu imkânlar dâhilinde eğitim alanlarında ise bilimselliğin kırıntısına dahi tahammül edilmedi. Bugün devlet okullarına kameranın objektifini çevirdiğimizde müfredatta ders anlatımın içeriğinde dinci gerici bir temel ortaya konulduğunu görürüz. Bunların birçok örneği Evrensel Gazetesi sayfalarındaki haberlerde ve dergimizin mektup sayfalarında yer buldu. Din Kültürü derslerinde cihadın anlatılması, müzik derslerinde ezanın öğretilmesi gibi.
Sosyal olarak da okullarımız başta olmak üzere ciddi olarak tekleştirildik. Ders çalışmanın ve öğrenmenin bireye indirgendiğini bu dönem daha çok yaşıyoruz. Öğrenim gördüğümüz birçok okulda kol, kulüp faaliyeti neredeyse askıdayken var olan okullarda ise son dönemde daraltıldı, faaliyetleri okul yönetimince kısıtlandı. Tek adam tek parti rejiminin ülke içerisindeki inşası, yöneticilerin okullardaki “tek adamlar” olarak ortaya çıkmasıyla, bizlerin okuduğu, kitap dergi ve gazeteler, tartıştığımız konular dahi denetlenir ve engellenir duruma geldi.
GELECEĞİMİZDEN DAHA ÇOK KAYGI EDER HALDEYİZ
Biz liseli gençlerin en önemli önceliği ilgi alanı ve istekleri doğrultusunda bir üniversiteye yerleşmek. Ancak eğitimdeki piyasalaşma ve eşitsiz durum, liselerdeki antidemokratik uygulamalar, lise müfredatlarında bilimsel içeriğin zayıflatılması bizleri daha bugünden geleceğimizden kaygı eder hale getiriyor. Geçtiğimiz dönemlerde “dindar ve kindar” bir nesil yetiştirme gayesinde olan AKP Hükümeti, bugün de gençliğin tek adam tek parti rejimine destek vermesini ya da boyun eğmesini istemektedir.
ÇÖZÜM; BİLİMSEL TEMELDE MÜFREDAT VE EĞİTİME EŞİT ERİŞEBİLİRLİK
Geçmiş dönemden de anlaşılabileceği gibi yeni eğitim–öğretim döneminde bizleri yeni bir durum beklemiyor. Aksine eğitimde eşitsizliğin derinleştiği, baskı ve liselere yönelik saldırının yoğunlaştığı bir dönem olacak gibi gözüküyor. Bunun emarelerine göz atarsak ilk olarak devlete bağlı liselerin nitelikli ve niteliksiz olmak üzere ayrıldığını görmek mümkün. Herkesin eşit bir eğitim alma hakkı olması gerekirken birçok gencin elinden bu hak fiilen alınıyor. Ha keza nitelikli olarak belirlenen okulların var olan müfredat ile ne kadar bilimsel bir eğitim vereceği de ayrı bir tartışma konusunu oluşturuyor. Birçok eğitim uzmanının eleştirileri, öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin talepleri dikkate alınıp eğitim müfredatına nitelikli ve bilimsel bir hale getirilip, eğitim hakkı her öğrencinin eşit düzeyde erişebildiği bir hak haline getirileceğine AKP hükümeti çözümü 100 bin öğrenciye temel liseler ve özel okular için teşvik vermekte buluyor. Bu durum eğitimde piyasalaşmayı teşvik ederek değil de devlet bünyesindeki okulların bilimsel bir temelde, eşit erişilebilirlik koşuluyla yeniden dizayn edilmesiyle çözülemez mi?
EĞİTİMDEN TASARRUF, GELECEKTEN TASARRUFTUR
Başka bir yönüyle hangi tip okulda öğrenim gördüğü fark etmeksizin birçoğumuz ailelerimizle birlikte daha okul başlamadan ekonomik nedenlerden ötürü kaygılanır olduk. En temel ihtiyaçlarımız için çok uçuk fiyatlar işaret ediliyor. Mesela birçok okul yönetimin “kayıt parası yerine” bizlerden aldığı top A4 kağıdı 25 TL, her ders için ayrı almamız gereken not defterlerimizin fiyatı 2 katına çıkmış durumda. Milli Eğitim Bakanlığından gelen tedbirler gereğince öğretmen maaşları dışında kalan ödenekten 2 milyar TL kesildi. Gerekçesi olarak da ülkemizin yaşadığı ekonomik sıkıtılar gösteriliyor. Peki, bunun faturasını niye bizler ödüyoruz? Ne için eğitim hakkımızdan yani geleceğimizden tasarruf ediyoruz? Yaşanan ekonomik sıkıntının bedelini her gün servetine servet katanlar ödesin. Madem AKP Hükümeti saldırıların ucunda “dış güçlerin”, “emperyalist devletlerin” olduğundan bahsediyor, faturayı da onların ülkemizde ticaret yapan devasa şirketleri ödesin.
2023 YALANLARINA KARNIMIZ TOK
Tüm bunlar olmasına rağmen bize diyorlar ki; “Böyle ufak tefek sıkıntılara karşı sessiz kalın, ileride refaha ereceğiz.”, “2023’te büyük Türkiye olacağız.” Bizim bu yalanlara karnımız tok. Ne AKP’nin eğitime dair geçmişte yaptıklarında, ne bugünkü programında sorunların çözülmesi ve taleplerin karşılanması için bir kanıt yoktur. Önce bugünün sorunları çözülmeli. Her sorunu geleceğe ertelemek sorunlardan kaçmaktır, üstünü örtmektir. Yukarıda belirttiğimiz olumsuz gelişmeler bizleri yıldırmakta başarılı olmadı, olmayacak. Liselilerin geçmişte ortaya koyduğu mücadele ve kazanımlar hala belleklerde yerini tutuyor. Bizler birleşmekten başka çaremiz olmadığını biliyoruz. Bu dergiyi okumamız dağıtmamız, etrafında halkalar kurup tartışmamız bile bunun göstergesi.Unutmayalım ki bu saldırılara karşı örgütlü mücadele edersek kazanacağız!