Parasız eğitim bu mu?
Örgün öğretimde harçların kaldırılmasıyla birlikte, hükümete yakın gazeteler “Yıllarca üniversitelilerin attığıslogan ‘parasız eğitim’ gerçek oldu” manşetleriyle eğitimde yapılan bu devrimi(!) duyurdular. Fakat olayın asıl muhatapları olan öğrenciler arasında mesele hiç de bu gazetelerde yansıtıldığıgibi tartışılmamakta. İkinci öğretim öğrencilerinin harçlarının kaldırılmamasından tutun da, açık öğretim de öğrenim ücretinin alınmasına devam edilmemesi ve okulunu uzatan öğrencilerden iki kat harç alınmasıgibi uygulamalar; buzdağının görünmeyen tarafında paralıeğitimin devam ettiğini işaret ediyor.
PARASIZ EĞİTİM BARINMA SORUNUNU TEĞET GEÇTİ
Geçtiğimiz gün Evrensel gazetesinde çıkan haberde, Eğitim-Sen’in verileri doğrultusunda üniversite okuyan gençlerin yüzde 60’ının şehir dışında eğitim gördüğü, bu öğrencilerin birçoğunun barınma sorunu yaşadığı ve gençlerin sorun nedeniyle eğitimlerine devam edemediği vurgulandı. Öğrencilerin yerleşim bölgelerindeki ev kiralarının, özellikle büyük şehirlerde fahiş fiyatlara çıktığını düşündüğümüzde; birçok öğrenci için devlet yurtları tek çare. Fakat yine Eğitim-Sen’in verilerine baktığımızda, Türkiye'de 4.353.542 üniversite öğrencisinin okuduğu fakat 303 adet devlet yurdu bulunduğu belirtilmekte. Bu devlet yurtlarında da alınan ücretler, sağlıksız ve pahalı yemekler, sağlıksız barınma koşulları, 8 kişiye kadar çıkan oda kapasiteleri göz önüne alındığında, parasız eğitimin öğrencilerin barınma sıkıntısını “teğet” geçtiği açıkça gözüküyor.
TEKNOKENTLER ELİYLE, ÜNİVERSİTELER SERMAYENİN HİZMETİNDE
Bologna süreci ile birlikte üniversitelerde sermaye ile işbirliği yaparak oluşturulan teknokentler, tüm Türkiye’deki üniversitelerde birer birer sermayenin sembolü olarak yükseliyorlar. Sanayinin olanaklarını üniversite öğrencilerine sunmak ve bilimsel araştırmaları desteklemek için kurulduğu söylenen Teknokentler; yaptığı araştırmalarla halkın ve toplumun yararına değil, sermayenin yararına bilim üreterek üniversiteleri sermeyenin AR-GE bölümlerine dönüştürmekte. Üniversitelerdeki öğrencilerin, tecrübe edinecekleri ve yeni şeyler öğrenecekleri vaatleriyle ucuz fiyatlarla veya ücretsiz çalıştırılarak emeklerinin sömürülmesi de, üniversitelerin nasıl sermayenin hizmetine açıldığını göstermekte.
YEMEK, ULAŞIM, KİTAP PARAYLA; PARASIZ EĞİTİM NEREDE?
Üniversite öğrencileri yıllardır harçların kaldırılmasının yanı sıra, ulaşım ve yemekhane gibi temel tüketim alanlarına da ücretsiz ulaşabilmeyi talep etmekteler. Bugün için bakıldığında, 2-3 liraya kadar çıkabilen üniversite yemekhanelerinde öğrenciler doyurucu bir yemek yiyemedikleri gibi, bu parayı veremeyen birçok öğrenci de aç bir şekilde derslere girmek zorunda kalıyorlar. Üniversitelerin şirketlere devrettiği yemekhane gibi alanlar yüzünden, geçtiğimiz yıllarda yemek parası bulamayan öğrencilerin derslerde açlıktan bayıldıklarına şahit olduk. Yemekhane bursu adı altında verilen bursların ise, neden bu ihtiyaç sahibi olan gençlere verilmediği ayrı bir merak konusu. Yemek sıkıntısına benzer bir sıkıntıyı, okula ulaşımda da yaşayan öğrencilerin birçoğu otobüse binecek paraları olmaması nedeniyle saatlerce yolu yürümek zorunda kalabiliyorlar. Soğuk havalarda, okula yetişebilmek için daha gün aydınlanmadan yola çıkan gençlerin olduğunu düşündüğümüzde, eğitime hizmetine ulaşabilmenin hala daha “parasız” olmadığını görebiliyoruz. Bunların yanına bir de dönem başlarında alınan kitapların ücretleri de eklendiğinde, ne yazık ki Türkiye'de üniversite öğrenimi görmek hala daha emekçi ailelerin çocukları için oldukça sıkıntılı bir durum.
“İKİNCİ ÖĞRETİMLER, YAKTIKLARI LAMBANIN PARASINI MI ÖDEYECEKLER?”
Örgün öğretimde harçların kaldırılması tartışmalarının belki de en can alıcı kısmı, ikinci öğretim öğrencilerinin öğrenim payı adı altında hala daha vermek zorunda olacağı paralar. Zaten harç adı altında en çok soygun bu öğrenciler üzerinden yapılıyorken, bu göz boyama hamlesinin ikinci öğretim öğrencilerine yansımaması Türkiye’nin birçok yerinde tepkilere neden oldu. İkinci öğretim öğrencileri haklı olarak, “Bize neden müşteri gözüyle bakılıyor, bizim sırtımızdan para kazanılmaya çalışıyor. Akşam yaktığımız lambanın masrafı mı yoksa bu paralar?” diye soruyorlar. Hükümetin samimiyetini ve üniversiteleri nasıl para kazanılacak ticari kurumlar olarak gördüğünü son girişimleriyle bir kez daha gördük. Bu noktadan sonra üniversite öğrencilerine düşen, örgün öğretim ya da ikinci öğretim ayırmadan topyekûn hükümetin üniversiteleri sermayeye açan ve gitgide paralı eğitimi dayatan tutumuna karşı; üniversitelerdeki parasız eğitim sadece harçların kaldırılmasıyla sağlanacak bir durum olmadığını vurgulamak ve “bilimsel, parasız, eşit ve anadilde eğitim” talebiyle birlikte mücadele etmektir.
Evrensel'i Takip Et