13 Eylül 2012 08:45
Ahmet Akarsu

Hükümetin son dönemde “eğitimi parasız hale getirdik” nidalarıyla yaptığı tek iş birinci öğretim harçlarını kaldırması oldu. Ancak parasız eğitim sadece bundan ibaret midir? Parasız eğitim taleplerimiz bununla sınırlı değildir. Bu durumu kullanan hükümet ne yapıyor? Birinci öğretim harçlarını kaldırarak insanların gözlerini boyamaya çalışıyor. “Bakın eğitimi de parasız hale getirdik” demeye çalışıyor. Bizler biliyoruz ki “parasız eğitim” taleplerimiz; ulaşım masrafları, eğitimimiz için gerekli olan beslenme ve eğitim sürecimizdeki barınma giderlerimizin de karşılanmasıdır.

ÖĞRENCİNİN SORUNLARI ÇOK!

Türkiye’nin dört bir tarafında bu doğrultuda “ikinci öğretim harçlarının kaldırılması” ve “parasız eğitim” için eylemler yapıldı. Geçtiğimiz zamana baktığımızda eğitim alanında lise, dershane, üniversite öğrencileri ve ataması yapılmayan öğretmenlerin çeşitli eylemler yaptığını görebiliyoruz. Gelişen bu olaylar, bizlere çok net bir şekilde gösteriyor ki, eğitim sistemi çürümüştür, eğitim alan kimse memnun değildir. Yani, bu çürümüş eğitim sistemini neresinden tutarsak tutalım elimizde kalıyor. Biraz daha derinleştiğimizde bunu daha iyi göreceğiz. Öğretmenlerin birçoğu atanamıyor, sadece öğretmenler de değil üniversite mezunları iş bulamaz hale getiriliyor. Yapılan sınavların hemen arkasından sınavlarda nasıl bir pisliğin döndüğü gazetelerde gösteriliyor. Üniversite mezunlarını asgari ücretle çalıştırmak yani “işçileştirmek” üzere yeni çalışmalar sunuluyor. Barınma hakkından yoksun olan arkadaşlarımız cemaatin eline düşüyor ya da bir evde sekiz, on kişi kalıyor. Harç parasını ödeyemeyen arkadaşlarımız hem çalışıp hem okumak zorunda bırakılıyor. Bunların hiçbiri yetmiyor gibi bir de bunlara karşı çıkan arkadaşlarımız cezalandırılıyor.

SORUNLARIMIZ SADECE EKONOMİK DEĞİL!

2011 KPSS’ de 89 puan alıp Diyarbakır Gümrük Müşavirliğine atanan Kürt gencinin ataması, 2008’de slogan attığı gerekçesiyle bakanlık tarafından onaylanmıyor. Öğrencilere  “parasız eğitim” istediği için yıllarca hapis uygulanıyor. Bir öğrenci, puşi taktığı gerekçesiyle 11 yıl 3 ay hapse mahkûm ediliyor. Hatta bu cezaları meşrulaştırmak üzere son dönemde, KPSS’ den yeterli puanı alıp öğretmenlik için başvurulara birtakım zorluklardan geçirileceği, sabıka kaydının detaylı bir şekilde incelenmesi ön planda tutuluyor. Adayların üniversitede katıldığı gruplar ile yer aldığı platformlar, eylemler teker teker incelenip, bunlar içerisinde yer almayan öğrencilerin atanacağı söyleniyor.

Peki, bunları kimler yapıyor? Burjuva politikacılar.  Buraya kadar olan tabloda açıkça görülüyor ki, aslında yapılan bütün şeyler politikayla iç içe geçmiş durumda. Sorunlarımızın her biri mecliste tartışılıyor, öğrencilere verilen cezaları bile meclis belirliyor.  Bu durum, bizlere neden politikayla uğraşmamız gerektiği sorusunu cevaplıyor.  Bizler kendi politikamızı yapmazsak, birileri bizim yerimize politika yapıyor ve bizlerin aleyhine kararlar alıyor. Bizlerin bu eylemlerin devamını kendi üniversitelerimizde sürdürmemiz gerekiyor. Elbette ki yapılan bu eylemler önemlidir ancak sadece ekonomik taleplerle değil bizi dört bir taraftan kuşatan politikacıların karşısına, gençliğin kendi politikalarıyla çıktığımız zaman bir şeyler yapabiliriz. Memlekette gerçekleşen her bir olaya bir sözümüz olduğu zaman bir şeyler yapabiliriz.

Söylenen bu şeyleri yapmanın tek yolu örgütlü olmak ve birlikte hareket etmektir. Sadece bir olay olduğunda değil her zaman birlikteliğimizi korumalıyız. Nerede mi örgütleneceğiz? Üniversitede bulunan kol ve kulüplerde birleşeceğiz. Ancak daha etkin bir mücadele için gençliğin asıl örgütü olan, İzmir’den Van’a, Diyarbakır’dan İstanbul’a, Kayseri’den Bursa’ya kadar Türkiye genelinde gençliği içinde barındıran gençliğin kendi politikasını yaptığı ve yapacağı Emek Gençliği’nde örgütlenmeliyiz. Üniversite öğrencilerinin ve memleketimiz gençliğinin kazanmasının tek yolu sürekli bir örgütlülükten geçecektir.

Evrensel'i Takip Et