13 Eylül 2012 08:48
Deniz Özel

Yaz sıcaklıklarının rekorlar kırdığı bir dönemdeyiz. Ancak Türkiye’nin genel gündeminin de bir hayli karışık ve hararetli olması sıcakları unutturuyor. Günlük haberleri yakından takip eden bir genç, üniversite tercihlerinin yarattığı kaygıları, eğitimdeki çözümsüzlükleri, gazete ve televizyonlardan an be an yayınların olduğu Suriye meselesini ve hükümetin dış politikadaki emperyalist çıkarların koçbaşı olmaya soyunduğunu görüyor. Malatya Kürecik’te İsrail’i savunma füzelerinin kurulduğu günden itibaren komşularla sıfır sorunun AKP için ne anlama geldiğini görmüştük, ancak Suriye meselesinde de kraldan çok kralcı olma çabasının bölgede yeni Osmanlıcılık hayalleriyle yürütüldüğü kesin. Tayyip Erdoğan ve kurmayları, Esad yönetimine telkinlerde ve uyarılarda bulunarak yönetimi “demokratikleşmeye ve insanileşmeye” çağırırken kendi ülkesinde estirdiği baskıları unutuyor. Adıyaman’da Alevi yurttaşların kapılarının işaretlenmesinin bir sonraki aşaması geçenlerde Malatya Sürgü’de meydana gelen Alevi ailelerin evlerine saldırılar ve mülki amirlerin “sizleri koruyamayız, evlerinizi terk edin” tarzı yaklaşımlar AKP’nin yarattığı gözleri kapalı savaş çığırtkanlığının sonucuydu. Malatya’dan sonra İstanbul’da Ayazağa’da sonra da Muğla Dalyan’da meydana gelen Kürtlere yönelik toplu linç girişimleri de AKP’nin profesyonelce yürüttüğü ayrımcı politikaların sonuçları. Kitle iletişim araçlarının, milliyetçi ve dinci gericiliğin geldiği aşamayla, Türkiye gençliğinin arasındaki bağlantıyı görmek gerekmektedir. Yaşanan gelişmelerin gençliği ne derecede etkilediğini Mersin’deki arkadaşlarımıza sorduk.

Gündemdeki gelişmeler hakkında ne düşünüyorsun?

S. Taşkın / Lise Öğrencisi: Ben liseli bir öğrenci olarak kendi lisem ve çevremde birçok olaya şahit oluyorum. Çevremde birçok kesimden Türk, Kürt, Alevi arkadaşım var. Bu arkadaşlarım üzerinde çok fazla baskı olduğunu görüyorum. Şu anda tatildeyiz belki bunlar hissedilmiyor, ancak okullar açılınca daha belirgin olacak. Bu sorunlara kesinlikle duyarsız kalamayız. Baskılar artık göz yumulamayacak dereceye ulaştı. Örneğin Malatya Sürgü’de yaşanılanlar da bunlardan birisi. 4+4+4 eğitim düzeniyle de olumsuzluklar artacak. Ben lise öğrencisi olarak öğrenciler üzerindeki bu baskıların kalkmasını istiyorum. Her kesimden insanlarla ortak yaşama bilincinin yaratılması gerektiğini düşünüyorum.

 

B.Karakuş/Lise Öğrencisi: Ben lise öğrencisiyim ve Alevi bir ailenin çocuğuyum. Türkiye’de AKP’nin sözleriyle “dindar-kindar” nesillerin yetiştirildiğini kendi sınıfımdan görebiliyorum. Gençler bu söylemlerle kuşatılıyor. Öyle bir hava yaratılıyor ki kurtuluş AKP ve onun cemaat gençliğindeymiş gibi. AKP Hükümetinin yarattığı tutumla sözde Alevi Çalıştayları düzenliyor, Cemevi ziyaretleri yapıyor ancak tüm bunların karşısında da dindar nesiller yetiştiriliyor ve ayrıca “Cemevleri ibadethane değildir” kararına onay veriliyor. Ancak liseli öğrenci olarak hiçbir insanın inancından dolayı baskıya ya da ötekileştirmeye uğramasını doğru bulmuyorum ve kınıyorum. Suriye sorununda da Esad’ın mezhebine vurgu yapılarak ülkemizde insanlar arasında Alevi-Sünni duvarları örülmeye çalışılıyor. Ne yeni Sivaslara ne de yeni Uluderelere izin vermemeliyiz.

M.Karğıl: Kürt genci olarak AKP hükümetinin gerek Suriye’ye gerekse de Türkiye’de yaşayan Kürtlere yönelik uyguladığı politikaların yanlış olduğunu söylemek istiyorum. Suriye’deki gelişmeleri anlık ve canlı bağlantı yollarıyla duyuran hükümet ve yandaş medyanın Şemdinli’deki olaylar hakkında 11 gündür suspus kalması dikkat çekicidir. Son aylarda yaşanılanların bu politikalarla bağlantısının olduğunu görmek de gerekiyor. Kürt olmaktan ziyade Türkiye’de bir genç olarak olaylara bir göz attığımda her yönüyle geleceksiz bırakılan, düşün(e)meyen gençlik yaratılmaya çalışılıyor. Aslında burada Kürt gençleri hem gelecek kaygısı hem de kimlik (din, dil, kültür) sorunu yaşıyoruz. AKP iktidarının Suriye’deki Kürt Hareketine karşı ortaya koyduğu tepki aynı zamanda Türkiye’deki Kürtlere de bir tepkidir. Diyarbakır mitingine yapılan faşizan müdahale ve tutum aslında Kürt ulusuna ve iradesine yapılan bir müdahaledir. Ve aslında o gün iktidarın maskesinin düştüğü gündü; barış inancının zayıflatıldığı gündü. Barış diye haykıran insanların umudunun kırıldığı bir gündü. Son 1 yıldaki tutuklamalar ve baskılar her ne kadar Türkiye’deki muhalif kesimin gözünü korkutmaya yönelik olsa da baskılar bizi yıldıramaz, bizler gençler olarak AKP’nin ve egemenlerin siyasi oyunlarına gelmemeliyiz.

 

H.Sözbir / Meslek Lisesi Öğrencisi: LYS döneminde eğitimle ilgili gerçekleşen yasalar bir günde çıkmış ve biz gençlerin kaygılarımızı ve geleceğe yönelik tasalarımızı arttırmıştır. Değiştirilen eğitim sisteminde geleceğini hazırlamak çok zor hatta imkânsız. Çünkü bu değişiklikler bizlerin düşüncelerine ve koşullarımıza uygun olarak yapılmıyor. Biz bunlara karşı tepkimizi gösterince de suç sayılıyor. Örneğin Torba Yasa ile gelen staj haklarımızın geriye düşürülmesi, çalışma koşullarımızın daha da güvencesizleştirilmesi, maaşlarımızın ve sigortalarımızın geriye çekilmesi kabul edilemez. Ayrıca önümüzde duran yeni anayasa sürecinde bu taleplerimizin yer almasını yaz dönemindeki biz gençlerin okullar açıldığında daha fazla sorunlarla karşı karşıya kalmamamızın sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Eğitime dair yaz-tatil dinlemeyen “büyükler” tüm çabalarını aldığımız eğitimi yeni yasalarla birlikte paralı hale getirilmek için harcıyor. Anayasa yapım sürecinde biz liseli gençlerin de yer alması ve beklentilerimize yer verilmesini istiyorum.

Evrensel'i Takip Et