İşçi kendi kendini yönetti

Muzaffer Özkurt / Cumhur Daş

Yıllarca patronun ve temsilcilerinin baskısı altında olan ya da kendi deyimleriyle patronun sendikacılarının cenderesinde olan işçiler, grevle birlikte ilk kez kendi kararlarını verdikleri bir demokrasiyi de işlettiler.  İşçiler, komitelerin grevin başlaması, yayılması ve devam etmesi için hayati önemde olduğunun farkında. Komitelerin kurulması ve sözcülerin belirlenmesi sayesinde her kafadan bir ses çıkmasının engellendiğini ve taleplerin netleştiğini dile getiren işçiler, bu deneyimin daha da ilerletilmesi gerektiği görüşündeler. Bu nedenle işçiler olumlu yönler kadar yaşanan olumsuzlukları da masaya yatırıyor.

SÖZCÜ İYİ OLMALI

Gürteks işçileri, komite ve sözcü belirlediklerini ancak belirledikleri kişilerin etkili olamadığını söylüyor. Belirlenen sözcülerin etkili olması halinde çözülme yaşanmayacağını söyleyen işçiler şunları anlattılar: “Polis bizim fabrikada daha çok bulunuyordu. İşçiler gruplar halinde durunca her grubun yanına biri gidiyor, ‘İşsiz kalırsınız, bir daha iş bulamazsınız’ diyerek işçileri kışkırtıyordu. Sözcü de buna engel olamadı. Hatta kimi sözcü seçtiğimiz kişiler yine polisin baskısı nedeniyle sözcülüğü bıraktı. Bir süre sonra her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Bizi yıkan da bu oldu. Bizi bir araya getirecek bir adam olsaydı grev farklı boyutta olurdu.”

“Baştaki sözcünün kötülüğü” pek çok işçi tarafından dile getiriliyor. Aslında bu işçilerin sendikalara bakışının da bir yansıması. İşçiler iyi sendika ararken aslında iyi bir sendikacı arıyor. O kişinin de kendi haklarını arayacağını düşünüyor. Sendikaların içinde bulunduğu mevcut bürokratik yapı içinde bir çözüm arayan işçilerin bu düşüncesi, komite ve seçtikleri sözcülere yaklaşımına da yansıyor.  Komite sözcüsü seçildikten sonra her şeyi onun yapması bekleniyor. Gürteks’te çalışan işçinin bu konuda anlattıkları dikkat çekici: “Sendikayı değiştireceğiz diye bir fikir yok. Sadece istemiyoruz diyoruz. Aynı şey sözcü için de geçerli. Temsilciden memnun değiliz ama değiştirelim diye bir şey yok. Mesela sözcü açıklama yaparken bazı işçiler anlamadan dinlemeden ‘Sende mi satıldın’ diye bağırıyordu. Düşünün ki adam sözcünün bizi sattığını düşünüyor ama yine de değiştirelim demiyor.”

MOTİF ÖRNEK OLUYOR

Motif bu konuda da örnek olarak gösteriliyor. Grev öncesi yapılan çalışmaların etkili olduğunu anlatan Motif işçisi “Biz tebligattan polisin yapacaklarına kadar her konuda uyarıda bulunduk. İşçinin tek gücünün birlik olduğunu anlattık” dedi. Sadece grev öncesi yapılan çalışmalar değil, grev süresinde de Çemen Tekstil grevinin tüm deneyiminden faydalanmışlar. Komite de kurulmuş, sözcü de seçilmiş ama tüm kararlar işçiler tarafından ortak verilmiş. Bu işleyiş, Motif’te süren greve şöyle yansımış: “Kimi işçiler, sözcüye sen karar ver biz sana güveniyoruz diyordu. Ama biz buna prim vermedik. Çünkü iş böyle yürüdüğünde alınan karar kimi işçinin hoşuna gidebilir kiminin hoşuna gitmez. Bu da birliği dağıtır. Birlik bozulursa başarı kazanılamaz. Biz her koşulda kararları işçilere sorduk ve beraber aldık. İşçi de aldığı kararı uyguladı. Böylece biri karara itiraz ettiğinde diğer işçiler ‘Kardeşim beraber aldık bu kararı’ diye itiraz etti.”

MOTİF İŞÇİSİ ARTIK DAHA GÜÇLÜ

Birlik olarak greve çıkan işçilerin yine birlik olarak içeri girmesi nedeniyle işçiler, eskiye oranla kendilerini daha güçlü görüyor. İşçilerin birbirine olan güveni de en üst seviyeye çıkmış. Fabrikada işten atılan işçi yok. Son olarak iki işçi işten ayrıldığında fabrika yöneticisiyle görüşmüşler. İşçilerin neden atıldığını sormuşlar. Fabrika yöneticisi onların işten atılmadığını, kendilerinin tazminatlarını alarak ayrıldığını söylemiş. Bunun üzerine işten ayrılan işçiler fabrikaya geri çağırılmış. Motif’te çalışan bir işçi sonrasında yaşananları şöyle aktardı: “İşçiler geldi ve gerçekten işten kendi ayrıldığını anlattı. Bunun üzerine ikna olduk. Ama sonra fabrika yönetimiyle bir kez daha görüştük ve kendi isteğiyle de ayrılmak isteyenlere çıkışının verilmeyeceğini söyledik. Ayrılmak isteyen işçilerin isimleri bizim temsilcilerimize verilecek. Biz işçilerle konuşacağız ve ona göre yine birlikte karar vereceğiz. Çünkü fabrikada bir yapı kurduk. Kazanımlarımıza sahip çıkmak ve ilerletmek zorundayız. Böyle böyle herkes kafasına göre işten ayrılırsa bu yapıyı sürdürmemiz de zor olur.”


TALEPLER KARŞILANABİLİRDİ

İşçilerin grev döneminde kurdukları komiteler ve bu komitelerin işleyişi grevin gidişatını da belirledi. Öyle ki komitelerin yeterli etkiyi sağlayacak şekilde kurulmadığı Şireci ve Gürteks’te yaşanan çözülmeler grevin de bitmesine neden oldu. Görüştüğümüz bir Gürteks işçisi bu durumu şöyle değerlendirdi: “Ne istesek alırdık. Grevle birlikte kendimize güvenimiz geldi. Ama çözülme olunca güven de gitti.” Birliğin sürdürülmesi ve birliği sağlayan yapının korunması ya da korunamaması grev sonrası fabrikalardaki durumu da belirlemiş. Örneğin Şireci’de ve Gürteks’te fabrika içindeki baskılar artmış. “Bu iki fabrikada da işçilere esir muamelesi yapılıyor” diyor işçiler. Ancak işçilerin hiçbir çözülme ve bölünme yaşanmadan içeri girmeyi başardığı Motif ve Canan Tekstil’de bu sorunlar yaşanmadığı gibi, bir tek işçi bile işten atılamadı. Gürteks, Şireci ve Gür İplik’te bu baskılar nedeniyle patrona yönelik tepkinin sürdüğünü dile getiren işçiler, fabrikaların yeni grevlere gebe olduğuna da dikkat çekiyorlar.


ÜST KOMİTE ŞART

Kendi fabrikalarında ilk kez komite kurma deneyimi yaşayan işçiler için bir ilk de üst komite oldu. Grevin ilerleyen günlerinde 5 fabrikanın komitesinde yer alan sözcüler bir araya geldiler. 1000 lira ücret artı 4 ikramiye talebi de bu komiteden çıktı. Yine bu komite yoluyla talepler bildiri haline getirilip bütün Başpınar’a dağıtıldı. Bu çalışma taleplerin sadece 5 fabrikanın değil tüm Başpınar işçilerinin talebi olmasını sağladı.
Şireci Tekstil işçilerinin ikinci kez greve çıkmasında bu üst komite etkili oldu. Yine komite vasıtasıyla, yeniden greve çıkan Şireci işçileri diğer fabrikalardan gelen yüzlerce işçi tarafından desteklendi. Bu destek grevin daha güçlü olmasını sağladı. Greve çıkan tüm işçilerin tek elden hareket etmesi işçilerin güveninin artırdı, dayanışma duygusunu büyüttü. Fabrikalarda tüm işçileri kapsayan bir yapının kurulması kadar, greve çıkan fabrikalar arasında bağ kuracak bir yapının da kurulmasının zorunlu olduğunu anlatan işçiler “Bu komite sayesinde fabrikalar arası bağ da güçlü oluyor. Üstelik dışarıdan olumsuz dedikoduların da önüne geçiyor” dediler.
Yaşadıkları grevde bu komitenin çok önemli bir işlev gördüğünü ancak fabrikalardaki yapıların çözülmesi nedeniyle bir süre sonra işlevini yitirdiğini anlatan işçiler, şöyle devam ediyor: “Anladık ki bu yapı sadece grev zamanı değil, her zaman gerekiyor. Başpınar’da tüm fabrikaların işçilerini birleştiren, birbirleriyle haberleşmesini ve deneyim aktarımını sağlayan, ortak kararlar alan böyle bir yapı hep olmalı.”


Grevin bitme nedeni olarak Şireci ve Gürteks’te yaşanan çözülme gösteriliyor. Çözülmenin yaşandığı bu iki fabrikada da işçilere “Eylem yaptığım için pişmanım” yazılı kağıtlar imzalatıldı. İşsiz kalma kaygısıyla pek çok işçi bu kağıtlara imza attı. Ama atılan bu imzalar da iş garantisi sağlamadı. Onlarca işçi kağıtları imzaladıkları halde işten atıldılar. Ancak hem grevin çözülmesi hem de atılan imzalar nedeniyle işçiler arasında bir gerilim de var. Özellikle greve hiç çıkmayan işçiler dışlanmış durumda. Bir işçi şu örneği verdi: “Serviste bir yer var boş. Yan tarafında ise greve çıkmayan bir işçi var. İnsanlar ayakta gitti ama oraya oturmadı.” Grevi sürdüren ileri işçiler, bu tepkinin normal olduğunu ama değişmesi gerektiğini söylüyorlar. İşçilerin, kaygıyla korkuyla böyle davranabileceğini ama işçinin işçiyi kazanmasının zorunlu olduğunu söylüyorlar. Bunun örnekleri de yaşanmaya başlanmış.
İmza attığı halde işten atılan bir işçinin anlattıkları onları doğruluyor: “’Neden işten atıyorsunuz?’ diye sorduğumuzda ‘eylem yaptınız’ dediler. ‘İyi de ben tek yapmadım ki. Herkes yaptı.’ Bunu söyleyince de ‘Öyle gerekti’ dediler. Şimdi şunu söylüyorum: Pişman olduğuma pişmanım.” Üstelik bu pişmanlık sadece işten atılanlarda değil içeride halen çalışanlarda da var. Dışarıda kalan arkadaşlarını arayıp “Biz yanlış yaptık” diyorlarmış. “İşsizsin harçlığın var mı?” diye sorup, dışarıda kalan arkadaşlarla dayanışmasını sürdüren işçi sayısı da az değilmiş.
İşçinin değişebileceğinin, işçinin işçiyi örgütleyebileceğinin örneklerinden biri de Motif’te yaşanmış. Motif’te çalışan bir işçi şunları anlattı: “Bizim fabrikada Çemen grevi zamanı grev kırıcısı olarak çalışan işçiler vardı. Ben de Çemen’deydim o zaman.
Karda kışta dışarıda grevdeyken onlar içeri grip bizim mücadelemize zarar vermişlerdi. Son grev öncesi onları toplayıp konuştuk. ‘Yine satacak mısınız bizi?’ dedik. Onların yanıtı ise şu oldu: ‘Yok olur mu öyle şey. Keşke Çemen’de böyle yapmasaydık. Kimsenin yüzüne bakamaz olduk. Hiç değilse bu grevde alnımızdaki karayı temizleyelim.’ Gerçekten de böyle oldu. Grev zamanı en çok koşturanlar onlar oldu. İşçinin değişebileceğini, bunun için de çaba harcamak gerektiğini görmemiz gerekiyor.”


İŞÇİNİN TAMAMI İŞİN İÇİNE GİRMELİ

Hemen tüm fabrikalardaki işçilerin güvenini kazanan ve başarılı bulunan Şireci’nin temsilcisi ise aynı görüşte değil. Özellikle kalabalık fabrikalarda tek bir kişinin tüm işçilere hakim olmasının imkansız olduğunu anlatıyor. “Yanımda daha fazla kişi olmalıydı. Her vardiyadan bölümden temsilciler olmalı öyle komite kurmalıydık. Çünkü ne kadar iyi olursan ol. Tek başına her yere yetişme şansın yok.
10 gün içinde sadece 2 saat grev yerinde değildim. Onun dışında hep grev yerinde durdum ama belli çözülmeleri engelleyemedim.” Şireci temsilcisinin buradan çıkardığı en önemli ders, bu tür grevler için önceden hazırlık yapılması. “Şimdiki aklım olsa önceden bir yapı kurar, işçilerle toplantı yapar hazırlık yapardım. Çalışmalara grevden önce başlardım” diyen temsilci, kişilerin iyiliği ya da kötülüğünün ötesinde işçinin tamamının işin içine katıldığı bir yapının önemine dikkat çekti.

Yarın: Bize bir sendika lazım

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et