26 Eylül 2018 14:38
/
Güncelleme: 13:50

Krizin yükü de evin faturası da bizim sırtımızda

Açık olan atölyelere girdiğimizde neredeyse bütün işçiler doların artması ve ekonominin kötü gidişatının etkilerinden bahsediyor.

Krizin yükü de evin faturası da bizim sırtımızda

Fotoğraf: Evrensel

Barış GÜLMÜŞ
Mesut BAYLAV
Adana

Kiliseden camiye çevrilen tarihi Yağ Cami’yi geçip iki yanında tarihi dükkanların bulunduğu Arnavut kaldırımlı Ali Münif Yeğenağa Caddesi’nde karşımızda tarihi Büyük Saati görüyoruz. Aynı cadde üzerinde güney yönünde ara sokaklara girdiğimizde hamamından, tarihi Kazancılar Çarşısı’na, kalaycılara kadar birçok tarihi yapı ile karşılaşıyoruz. Önceki gidişlerimizde çekiç ve dikiş makinesi sesleri hemen kulağımızı tırmalarken bu gidişimiz bizi daha sessiz karşılıyor. Birçok saya atölyesi çalışamaz hale gelmiş. Açık olan atölyelere girdiğimizde ise neredeyse bütün işçiler doların artması ve ekonominin kötü gidişatının etkilerinden bahsediyor. Biz de genç saya işçileri ile ekonominin gidişatını, etkilerini, sebeplerini, sonuçlarını konuşmak istiyoruz.

SİSTEM DEĞİŞMELİ

Abdullah 18 yaşında. Spor lisesinde okuyor ve 11 yaşından beri boş zamanlarında da sayada çalışıyor. “Kendi kendimizi okutuyoruz abi” diyor. Maddi durumlarının kötü olmasından dolayı çalıştığından bahsediyor. “İşin kolay bir yanı yok, her yanı zor. Millet tatil yaparken biz çalışıyoruz. Yaz aylarında full çalışıyorum.” Ekonominin gidişatını kötü olarak görüyor diğer işçi gençler gibi. “Zenginler hep zengin, fakirler hep fakir. Zengin oturduğu yerden yiyor, fakir çalışıyor” diyor. Eskiden haftalığından 100 biriktirebilirken artık 50 liranın kendine kaldığını söylüyor. “Gücün yetmeyen adama ne diye kafa tutuyorsun? Senin dolarla ne işin var?​” diye soruyor. Abdullah ile konuşurken atölyeye bir başka genç sayacı arkadaş gelip sohbetimizi dinliyor. Nasıl düzelir diye soruyoruz Abdullah’a. “Bu adam giderse rahatlar her şey.” dediğinde bizi dinleyen 19 yaşındaki Ali araya giriyor.

“Adam giderse düzelmez, sistemin değişmesi lazım.” deyip kendi yaşamından bahsediyor. “Mesela ben haftalık 400 lira alıyordum, hala 400 alıyorum. Ama döner 5 liradan 7.5 liraya çıkmış. Elektrik, su faturalarına sürekli zam geliyor. İşçiler saat 9’a kadar çalışırken artık gece 11’e kadar çalışıyor. Babam tarlada çalışıyor, ben sayada çalışıyorum. Liseyi bitirdim ama maddi durumlardan dolayı üniversiteye gidemedim.” diyor.

UÇAKTAN HEDİYE OLUR MU?

Konumuz krizin faturasını kime ödetmek istediklerine geliyor. Ali “Faturayı gariban ödüyor. Dış ülkelere karşı çıkıyor. Bizim alakamız yok, Suriye’ye saldırıyor. Ben Afrin’i alacağım, şurayı alacağım, burayı alacağım diyor. Çıkmış hediye diyor. Yabancı ülke 400-500 milyon dolarlık uçağı hediye olarak vermez.” diyerek tepkisini dile getiriyor.

Ali’nin çalıştığı işyeri diğer atölyelere göre daha büyük. “Zam istedik diye bir buçuk ay ücretsiz izine yolladılar. Bu ülke sen hakkını aramak istersen karşı çıkıyor. Hakkını arayamazsın diyor. İnsanların birçoğu buradan gitmek istiyor.” diyor ve ekliyor: “Bu böyle gitmez. Ama başta Erdoğan da olsa, Kılıçdaroğlu da olsa Demirtaş da olsa aynı olur, çok bir şey değişmez. Sistemin değişmesi lazım.” Ali’nin öğlen molası bitiyor ve koşarak atölyesine gidiyor.

BİZDEN DAHA FAZLA FEDAKARLIK ÇIKMAZ

İş bitiminden sonra görüşmek üzere Kemal ile sözleşiyoruz. Akşam çay ocağında buluşuyoruz. 19 yaşında Kemal, altı yıl önce Suriye’den buraya gelmiş. “Ekonomi böyle devam ederse…” diye bir iç çekerek başlıyor: “Bazı işçiler işlerden dolayı ailevi sıkıntılar yaşayacak duruma geldiler, eşleri ile boşanma noktasına gelenler var” diyor. İş yerinde sabahtan akşama kafadan 20 lira gittiğini söylüyor. “Her şeye zam geliyor ama bizim haftalıklarımız düşüyor. Normalde haftalık 500 lira alacakken bazen iş olmadığı için 250 lira alıyoruz.” diyerek yaptığı hesapları tutmadığı için sürekli ekside olduğundan dem vuruyor. Haberlerde ekonominin kötüye gitmediğini söyleyenlere ise “Hangi gariban insana baksan kan ağlıyor. Devlet kendi borcunu işçilerden çıkardıktan sonra ekonomi bizim için nasıl düzelecek? Halk zaten gereken fedakarlığı yapıyor. Daha ne yapmasını bekliyorlar?​” diye yanıt veriyor Kemal.

SADECE EKMEK YESEK 450 LİRA EDİYOR

Ali’ye gidişatın kendisini nasıl etkilediğini soruyoruz. “Bir aile bir ay boyunca sadece ekmek yese bile 450 lira yapıyor. Diğer giderleri saymıyorum bile. Şimdi bakıyorum hayatıma. Sosyal faaliyetlerimin olmasını isterim, cebime bakıyorum param yok. İşletme okumayı istiyordum ama olmadı, gidemedim. İşçilerin yüzde 80’inin sigortası yok. Zenginlere KDV’yi, ÖTV’yi düşürüyor, vergileri siliyor ama işçilere yapmıyor.” diyor.

Evrensel'i Takip Et