Starbucks Adem’den, ucuz işçi Adem’e!
Bir süredir sosyal medyada 'Starbucks Adem' ismiyle fenomen olan, 'Değnekçi Adem' olarak ilgi gören Suriyeli Adem ile ufak bir sohbet ettik.
Fotoğraf ve görseller: Pixabay | Kolaj: Genç Hayat
Uğur Can KARAYA
Kayseri
Bir süredir sosyal medyada “Starbucks Adem” ismiyle fenomen olan, “Değnekçi Adem” olarak ilgi gören Suriyeli Adem ile ufak bir sohbet etmek üzere gecenin geç saatlerinde ancak buluşabiliyoruz. Daha önce tanışıklığımızın da olmasıyla sohbet biraz neşeli başlıyor. Adem, Suriye’deki savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan milyonlarca Suriyeli’den sadece birisi. Suriye’den, Türkiye’ye babası ve 9 kardeşi ile birlikte geliyor. Evin en büyük çocuğu. Ufak tefek birisi ama çok hareketli bir genç, çok da cana yakın.
“Starbucks Adem” olarak tanınan Suriyeli Mülteci Adem, Kayseri Park AVM’de Starbucks kafede yaşanan yoğunluk sebebiyle sabah saatlerinde gidip boş masalardan birine oturup, yer bulamayanlara kişi başı 1 Lira karşılığında yer tutan birisi. Bu sayede sosyal medyada “Değnekçi Adem” olarak tanınıyor. Adem, 14 yaşında ve bundan 4 yıl önce gelmiş Kayseri’ye. Ailenin en büyük çocuğu. 7. Sınıfa gidiyor. Hem okuyor hem de Suriyelilerin işlettiği bir lokantada haftalık 100 lira ücrete çalışıyor. Adem, Suriyelilere karşı tepkilerin kendisini üzdüğünü de söylüyor, çok iyi arkadaşlar edindiğini de. Ama Adem’in en çok söylediği şey: “Savaş çok kötü bir şey ağabey” oluyor.
UYANIK ADEM KOLA VE CİPS İSTİYOR!
Türkçeyi diğer Suriyeli arkadaşlarından daha iyi konuşan Adem, pratik cevapları ve neşesiyle de AVM’lerde sevilen bir isim haline gelmiş. “Starbucks’ta bu işi yapmak nereden aklına geldi?” diye soruyoruz. Hemen konuşuyor Adem, “Benim Türk olan bir sürü arkadaşım var. Onlarla gezerken arkadaşlarım böyle bir iş yapabileceğimizi söylediler. Ben de hemen ertesi gün başladım işe” diyor. Sohbet ilerlemeye başlıyor hemen. Yanı başımızda bulunan marketi gösteriyor “Ağabey şuradan bir kola bir cips alalım sohbetimiz daha güzel olur” diyor. Kırmıyoruz Adem’i, alıyoruz istediklerini ve devam ediyoruz sohbete…
'BU İŞİ YAPMAYACAKSIN YOKSA SENİ SURİYE’YE TEKRAR GÖNDERİRİZ'
Adem, “Her işin ne kadar zorluğu varsa bunun da var” diyor. Gelen kişilerden Adem’e sinirlenip kovandan tutun da, “Sen Suriyelisin bir de böyle işler yapıyorsun” deyip vurmaya çalışanına kadar pek çok şey anlatıyor Adem. “Beni sosyal medyada ilk paylaşan arkadaşım, Türk” diyor, Adem. “O paylaştıktan sonra daha çok yanıma gelen sohbet eden oldu.” diyor. Ondan sonra “İşlerin artmasıyla beraber sandalye fiyatını 2 TL yaptım.” diye ekliyor. Bu anlattığından sonra sosyal medyada da paylaşılan “Kayseri’nin Suriyelisi de uyanık kardeşim” sözleri aklımıza geliyor, gülümsüyoruz. Devam ediyor Adem anlatmaya “yapmıyorum artık bu işi” diyor. “Neden?” diye soruyoruz. “Ben iyice Kayseri’de tanınmaya başlamıştım. İlgi artmıştı. Bunun üzerine zabıta yanıma gelip beni aldı. ‘Bundan sonra bu işi yapmayacaksın yoksa seni Suriye’ye tekrar göndeririz’ dediler. Ben de bırakmak zorunda kaldım.”
'HAFTALIK 100 LİRAYA LOKANTADA ÇALIŞIYORUM, HAYAT ÇOK ZOR AĞABEY'
“Peki şimdi ne iş yapıyorsun?” diye soruyoruz Adem’e. “Bir mangalcıda işe başladım. Evimin epey uzağında kalıyor. Haftalık 100 lira veriyorlar. Okuldan sonra da gidiyorum işe” diye anlatıyor. “Neden bu kadar az ücret veriyorlar?” diye sorduğumuzda Adem başlıyor anlatmaya: “Söyledim onlara ‘Paramı artırın, bu az.’ dedim. Artırmadılar. Okula da gidiyorum bu arada, 7. Sınıfa geçtim. Ama pek bir şey anlamıyorum derslerden. Okuldan çıkışında işe gidiyorum, gece 12’ye kadar çalışıyorum. Hayat çok zor ağabey”
'SAVAŞ OLMASA SURİYE’DE YAŞAMAK İSTERİM'
Ailesini anlatıyor Adem: “Annem Suriye’de savaşta öldü. Biz buraya annesiz geldik. Burada babam başka bir kişiyle evlendi. (duygusallaşıyor) Babam karton topluyor, ben de mangalcıda çalışıyorum. Kazandığım paranın 300 lirasını kiraya, geri kalan 100 lirayı da eve veriyorum. Yemek yapıyorlar. Bazen de işten geldikten sonra ışıklarda mendil satıyorum. Ondan kazandığım parayı da kendime harçlık yapıyorum. Işıklarda mendil satarken beni kovalayan bile oldu hatta” diyor gözleri büyüyor Adem’in. “’Suriye’yi batırdınız şimdi de burayı mı batıracaksınız?’ diye kızıyorlar. Sanki Suriye’yi ben batırdım” diyor. Bunun üzerine “Türkiye’yi nasıl buluyorsun?” diye soruyoruz. Duygusal bir şekilde başlıyor “Burası güzel, insanların başlarına havadan bomba yağmıyor. Sokaklar yıkık değil ama her ne olursa olsun benim memleketim Suriye. Savaş olmasa orada yaşamak isterim” diyor.
'CANIMIZ NE İSTERSE ONU ALIRIZ'
“İleride ne iş yapmayı düşünüyorsun?” diye soruyoruz. “Market açacağım. Market güzel iş, hem de evin bütün yiyeceklerini oradan alırım. Canımız ne isterse onu alırız. Ama ağabey savaş çok kötü bir şey” diye tekrar ediyor. Görüşmenin biraz da geç saatlerde olmasıyla, “Ben gideyim artık evdekiler merak eder” diyor vedalaşıyoruz. Tekrar görüşmek üzeri deyip koşa koşa karanlık bir sokağa doğru gidiyor.
'SAVAŞ, SAVAŞI ÇIKARAN EMPERYALİSTLERE HİZMET EDER'
Savaşın bütün kötülüklerini anlatırken yaşadığı duygusallıktan, savaşın Adem’i derinden etkilediğini anlayabiliyoruz. Savaşın halklara hiçbir yararının olmadığını, emperyalistlerin orada yaşayan halka nasıl eziyet ettiğini her mültecinin yaşam hikâyesinde görüyoruz. “Bomba” denildiğinde bile titreyen bir çocuk haline gelmiş Adem. Sözü çok uzatmayalım. Kısaca, savaşın tek kazananının silah tekelleri ve patronlar olduğunu biliyoruz. Bugün Suriye’de yaşanan savaşın da emperyalist güçlerin çıkarlarından başka kimseye hizmet etmediği ortada.