Bir işçinin son süreçteki hali
Başımızdaki tek adam diktası artık ülkeyi öyle bir duruma sürükledi ki zengini daha zengin, fakiri daha da fakirleşti.
Fotoğraf: Cem Gül/EVRENSEL
Tuzla’dan bir işçi
İstanbul
Geçen sene bu zamanlarda askere gittim ve 12 ayın sonunda ne mutlu bana ki askerliğim bitti. Askerden önce inşaat sektöründe çalışıyordum. O zamanlar ana firmadan ya da müteahhitlerden iş alıp kendimiz götürü iş yapıyorduk. Ama artık ne yazık ki götürü iş yapmak bir tarafa yevmiye bulup çalışamaz hale geldik. Çünkü inşaatların çoğu yarıda bırakılmış, kimse çalışmıyor. Doların yükselişi, inşaat malzemelerinin dolar üzerinden temin edilmesi sebebiyle bu sektörü de etkiledi ve işler durdu. Geçtiğimiz günlerde önceden çalıştığım firmalar ve çevredeki arkadaşlarımla görüştüm, kimse çalışamıyor. Bu durumda taşeronlar da daha katı oluyorlar. Malum patronların kâr etmeleri lazım ama malzemeler pahalıya geliyor, aradaki farkı bir şekilde kapatması lazım.
ZENGİNİ DAHA ZENGİN, FAKİRİ DAHA FAKİR
Ben ne yapacağım onu düşünüyorum. 16 yaşında inşaat işine girdim ve iyi kötü bir iş kapıp usta olabildim. Şuan işsizlik o kadar yüksek ki elimdeki meslek çürüyüp gitti. 7 kişilik bir ev geçindiriyorum ve kira da vergiler de kardeşlerimin okul masrafları da babamın ilaçları da bana bakıyor. Başka bir işe girmeyi düşündüm ama etrafa bakıyorum, iş bulamıyorum zaten olanı da işten çıkarıyorlar. İşten çıkarmalarının nedeni de sendikalı olmak istemeleriymiş işçilerin. Cargill, Flormar ve Tüpraş işçileri aylardır işe geri dönmek için direniş gösteriyorlar. Daha geçen gün 3. havalimanında çalışan meslekdaşlarım insanca koşullarda çalışmak için, maaşlarının geç ödenmemesi için taleplerini haykırdılar. Sonuç ne oldu? 600’e yakın gözaltı ve daha sonra 24 tutuklu. Başımızdaki tek adam diktası artık ülkeyi öyle bir duruma sürükledi ki zengini daha zengin, fakiri daha da fakirleşti. Bir de hala bizlerden utanmadan fedakarlık yapmamızı bekliyorlar. Kendilerine 400 bin dolarlık lüks uçak alınıyor, yandaş medyada hediye diye yutturmaya çalışıyor bizlere. Krizin bedelini bizim sırtımıza vurma derdindeler. “Ben ne yapacağım, nerede çalışacağım?” diye düşünüyorum. Çalışma saatlerinin uzadığı, işçilerin işten atıldığı, ekonominin kötü durumda olduğu bu zamanda, emekçileri, saf yerine koymaya çalışarak dalga geçer gibi verdikleri saçma sapan fetvalarla kandıramayacaklar.