Merkel-Erdoğan görüşmesi: Birbirlerinin ayaklarına basmadılar
Yücel Özdemir Erdoğan-Merkel görüşmesini yazdı: İki liderin tutumu karşılıklı çıkarlar konusunda birbirine oldukça bağımlı olmalarından kaynaklanıyor.
Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar/Cumhurbaşkanlığı/AA
Yücel ÖZDEMİR
Berlin
Günlerdir konuşulan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Almanya Başbakanı Angela Merkel’in görüşmesi gerçekleşti. Görüşmeden sonra az sayıda gazatecinin alındığı ve Başbakanlık Binası’nda yapılan basın toplantısında her iki liderin de ilişkilerde yeni bir gerilime yol açmamak için hassas davrandığı görüldü.
Erdoğan, genel olarak Türkiye’de hakkında yargı kararı bulunan ve arananlar listesinde olanların iade edilmesini tekrar gündeme getiridi. Bu konuda 68 kişilik bir listenin verildiği ve ilgili bakanlıklar düzeyinde görüşmelerin devam edeceği ifade ediliyor.
Bu açıdan Almanya’nın “terörle mücadele” adı altında bazı talepleri yerine getireceği anlaşılıyor. Merkel, “Bazı konular basın önünde konuşmaz” derken de arkadaki pazarlıkları işaret ediyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da dün Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer ile “verimli bir görüşme” yapmıştı.
Merkel ise Türkiye ile aralarında pek çok konuda “derin görüş ayrılığı”nın olduğunu ifade ederek, bir bakıma demokrasi, insan hakları ve basın özgürküğü konusunda daha önce söylediklerinden geri adım atmadığinin mesajını vermiş oldu. Ancak bunu asıl olarak içeride artan muhalefetin ve basının tepkisini yatıştırmak için yaptığı kolaylıkla söylenebilir.
İLİŞKİLER ‘NORMALLEŞTİRİLİYOR’
Zira bunca “derin görüş ayrılıkları”na rağmen ilişkilerin normalleştirileceği de gizlenmiyor. Bu nedenle yarın sabah yapılacak kahvaltılı görüşmede bazı ayrıntılar ele alınmaya devam edilecek.
Her iki lider bazı konularda farklı düşünceler içinde olduklarının mesajlarını verirken, birbirlerinin ayaklarına basmamaya da oldukça özen gösterdiler. Daha yeni yumuşama sürecine giren ilişkilerin tekrar gerilmesini istemedikleri için, diplomatik davranmaya özen gösterdiler. Özellikle de Erdoğan... Alışık olanın dışında ve kendisine uymadığı halde Merkel ile doğrudan tartışmayı göze almadı. Merkel, “FETÖ” üyelerinin iadesi konusunda “yeterli bilgilerin kendilerine ulaşmadığını” açık olarak ifade etti halde...
İki liderin hassas davranışının arkasında elbette karşılıklı çıkarlar konusunda birbirine oldukça bağımlı olmalarından kaynaklanıyor. Erdoğan, Merkel ile uyumlu şekilde aynı karede yer alarak, uluslararası düzeyde kaybettiği güveni yeniden kazanmanın çabası içerisinde. Bunda Türk Lirasındaki değer kaybı nedeniyle yaşanan krizin büyük payı bulunuyor. Merkel’e güven vermek aynı zamanda Avrupalı tekellere güven vermek anlamına geliyor. Erdoğan’ın AB konusunda reform sürecine girdiklerini söylemesi de bu ihtiyaçtan kaynaklanıyor.
ZİRVENİN ASIL SONUCU: SURİYE ZİRVESİ
Denilebilir ki, Erdoğan-Merkel görüşmesinin en önemli sonucu, Suriye’nin geleceği konusunda ekim ayında “Dörtlü Zirve’nin yapılacağının Merkel tarafından açıklanması oldu. Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa’nın katılımıyla yapılacak zirve aynı zamanda Suriye’nin geleceği konusunda yeni bir ittifakın kurulabileceğinin mesajı veriliyor. Bu açıdan bakıldığında Almanya için bölgesel çıkarlar bakımıdan yeni bir durum ortaya çıkıyor ve bu Türkiye üzerinden sürdürülecek.
Erdoğan’ın Almanya-Fransa eksenini sürece dahil etmek için göstermiş olduğu çaba, bölgesel ilişkiler açısından önemli.
Buna bir de Erdoğan’ın Alman tekellerinin yöneticileriyle yaptığı görüşme ve bu görşmede pazarı tekellere açma konusunda verdiği tahahüttler eklendiğinde, Almanya’nın iki ülkenin yakınlaşmasının “ekonomik-siyasi kazananı” olduğu anlaşılıyor.
Erdoğan ise “kazan-kazan” diye ifade ettiği politika çerçevesinde içinde düştüğü sıkışmışlığı aşmanın politikasını yapıyor. Alman tekellerinin Türkiye’deki yatırımlarının hayati derecede önemli olduğunun farkında. Ama Alman tekelleri de Türkiye’nin büyük bir pazar olduğunu ve Ortadoğu’ya açılan bir kapı olduğunu biliyor.
Bu nedenle, Merkel-Erdoğan görüşmesinde demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü ve temel haklar bir yana bırakılmış, asıl olarak karşılıklı çıkarlar belirleyici olmuştu.
Ama Almanya sokaklarında ise bu iki yüzlülüğün teşhir edildiğini görüyoruz. Pek çok örgüt ve kurum Alman hükümetine otoriter politikalara geçit vermeme çağrısında bulunuyor ve haklı olarak bundan sonra Türkiye’de muhalefete yönelik baskılarda Almanya’nın verdiği desteğin de rol oynayacağına işaret ediliyor.