29 Eylül 2018 23:39

Brezilya seçimleri ve faşizmle mücadele

Brezilyalı gazeteci Sandino Patriota, 7 Ekim Başkanlık seçimleri yaklaşırken yaşananları Evrensel için yazdı.

Brezilya'da sol örgütlerin başkan adayı Guilherme Boulos. Fotoğraf: Wikimedia Commons

Paylaş

Sandino PATRIOTA*
Sao Paulo

Brezilya’da, önümüzdeki 7 Ekim günü, eski Devlet Başkanı Dilma Roussef’in devrildiği 2016 “parlamenter darbesi”nin ardından gerçekleştirilen ilk devlet başkanlığı seçimleri yapılacak. Bu seçimde, kadın mücadelesinin liderlik ettiği halk güçleri “faşist adaylık”a karşı mücadele veriyor.

İKTİDARA YERLEŞEN BİR GRUP HAYDUT

Brezilya’da 2016 yılında gerçekleştirilen parlamenter darbe, işçi sınıfına da önemli bir darbe vurdu. Her türlü yolsuzluğu yapan bir grup haydut iktidara getirildi. Kendileri de yolsuz olan milletvekilleriyle iş birliği halinde, sadece iki buçuk yıl içinde Brezilya halkına karşı en sert önlemleri hayata geçirdiler.

Herhangi bir yasal dayanağı olmamasına rağmen Federal Anayasayı değiştirerek sağlık, eğitim vb. kamu yatırımlarına ayrılan bütçenin enflasyon oranı üzerinde artırılmasını 2037 yılına kadar engellediler.

İKİ BUÇUK YILDA NELER OLDU?

İş gücünün teşaronlaştırılmasının her biçimine izin verecek ve 1930’dan bu yana kazanılan işçi haklarını geriletecek şekilde iş yasalarını değiştirdiler. Ulusal sağlık hizmetlerini peşkeş çektiler, kâr getiren petrol kuyularını muz parasına sattılar ve Embraer hava yolu şirketinin Amerikan şirketi olan Boeing’e satışına izin verdiler.

Bu önlemler, ülke tarihindeki en yüksek işsizlik oranına ulaşılmasına neden oldu. Bugün yaklaşık 14 milyon işsiz var. Sanayi üretimi istikrarlı şekilde düşüyor, kârlar ve bankacılarla rantçılara ödenen faizler ise yükseliyor.

Emekçilerin grevlerini ve halk hareketlerini bastırmak için ise bir korku iklimi ve yargı baskısı oluşturuldu. Federal ordu, Rio de Janeiro kentinde polis gücünün yerini aldı, belediye meclis üyesi Marielle Franco’nun ve şöförü Anderson Silva’nın Rio’da gerçekleştirilen suikastleri ise aydınlatılmadı.

LULA’NIN ADAYLIĞININ ENGELLENMESİ

İşçi Partisi’nin (PT) ve eski devlet başkanı Lula da Silva’nın öncülük ettiği sosyal demokrat güçler tüm yatırımlarını bu seçime yaptılar, tüm halk mücadelesi sürecini seçim taktiklerine eklemlediler.

Lula’nın devlet başkanlığı adaylığının yolsuzluk suçlamalarıyla iptal edilmesine -ki böyle bir karar bugüne kadar çok daha ciddi suçlamaların yapıldığı hiçbir sağcı siyasetçi hakkında verilmedi- yargı sisteminde artan yolsuzlukların da eklenmesi, sosyal demokrasiyi politik bir kurbana dönüştürdü ve (sosyal demokrasi) halk desteğini toplamayı başararak Sao Paulolu bir sosyolog olan Fernando Haddad’ı yeni adayı olarak gösterdi.

GELENEKSEL SAĞIN BOŞLUĞUNU FAŞİST ADAY DOLDURDU

2016 darbesindeki rolü nedeniyle demoralize olan geleneksel neoliberal sağ siyaset ise bu seçimde rekabet gücü olan bir aday sunmayı şu ana kadar beceremedi. Bu boşluk Jair Bolsonaro tarafından dolduruldu. 20 yılı aşkın süredir parlamentoda milletvekili olan Bolsonaro, Brezilya’da 1964’ten 1985’e kadar hüküm sürmüş olan faşist askeri diktatörlüğü desteklemiş eski bir ordu şefi.

Bolsonaro orta sınıfı cezp etti ve ordu üyelerini, bölgesel askeri ve adli polisi; ayrıca LGBTİ+’lara ve kadınlara karşı bir nefret kampanyasıyla Hıristiyan rahipleri örgütledi, faşizmi teşvik etti.

İLK TURDA EN ÇOK OYU ALABİLİR

Bolsonaro adanmış bir komünizm karşıtı. İmajını Donald Trump’a benzetmeye çalışıyor. Nüfusun en çok reddedilen adayı olmasına rağmen, bu seçimde ilk turda en fazla oyu almasını sağlayabilecek bir seçmen tabanı var. Jair Bolsonaro’nun adaylığı, Brezilya’daki faşist sosyal güçlerin ilerlediğinin işaretidir. Brezilya, bölge ülkeleri arasında, özellikle orta büyüklükteki şehirlerde en geniş orta sınıfa sahip ülkedir. Özellikle siyah nüfusa yönelen yaygın bir ırkçı geleneğe sahiptir. Brezilya, dünyada köleliğin en son kaldırıldığı (1888 yılında) ülkelerden biridir. Ayrıca kadına yönelik şiddet de dikkat çekmektedir. Her yıl 50 binden fazla cinsel saldırı vakası kayıtlara geçmektedir.

DEVRİMCİ SOLDAN YENİ BİR PARTİ VE ADAY

Bu olumsuz senaryoda devrimci sol, eyleminin merkezine, direnişe geçen güçlerin yeniden örgütlenmesini aldı. Seçim yasasının dayattığı devasa zorluklara rağmen 1 milyondan fazla imza toplanarak Halk Birliği (UP) adında yeni bir yasal partinin kuruluşu gerçekleştiriliyor.

Öte yandan kentler ve kırsalda örgütlü sosyal hareket birleşerek bir aday çıkardılar. Guilherme Boulos ve (başkan yardımcısı olarak) yerli bir kadın olan Sonia Guajajara, Sosyalizm ve Özgürlük Partisi’nden (PSOL) aday oldular.

DİRENİŞİN ÖNÜNDE KADINLAR VAR

Bu direnişin en ön cephesinde ise kadınlar var. Kadın hareketi yıllardır toplumsal mücadelenin önünde yer alıyor, faşizme ve darbeye karşı mücadeleye karşı da ana siper haline geldi.

Birleşik bir antifaşist cephe kuruldu ve lideri bir kadın. Bu cephenin adı “#EleNão” yani “O olmaz” (Bolsonaro kastediliyor). Bu cephe büyük bir gösteri örgütledi ve seçim sonuçlarında belirleyici olması mümkün.

Tüm tahminler seçimin ikinci tura kalacağına ve hiçbir adayın ik turda yüzde 50 oy oranına ulaşamayacağına işaret ediyor.

Bu seçimler, Brezilya işçi sınıfının. bankacıların ve tekellerin yarattığı bu derin krizden kurtulmak için vereceği uzun mücadelenin önemli bir parçası olacak.

(Çeviren: Elif Görgü)

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

MHP’nin af teklifi: Kadın ve işçi katillerine ödül!

SONRAKİ HABER

İzlanda’da kutlamalar bitti, ırkçılık tartışmaları sürüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa