İşçi kendi siyasetini yapmalı
Muzaffer Özkurt / Cumhur Daş
Telefon açarak çağırdıkları milletvekillerinin, bakanların hiçbiri gelmedi. İşçilerin ulaşabildikleri AKP’li Şahinbey Belediye Başkanının “Trafikteyim ben size döneceğim” sözü üzerinden 10 gün geçmesine karşın aramaması ise oldukça tepki çekti. Aynı şekilde Şehitkamil Belediyesinin grev döneminde çöpleri toplamayarak dışarıda bekleyen işçileri zor durumda bırakması da hâlâ konuşuluyor. Bakan Fatma Şahin’in grev döneminde Antep’te olmasına ve işçilerin onları yanına çağırmasına karşın sadece patronlarla görüşmesi ise işçiler tarafından unutulmuyor.
VALİSİ POLİSİ İŞÇİYE KARŞI
Valisinden kaymakamına ve polisine kadar devlet kurumlarına da öfkeli işçiler. Kendi yanlarında olmak yerine, patronun yanında durduklarını anlatan işçiler, özellikle polisin grevi bölmek ve çözmek için elinden geleni ardına koymadığını söylüyor. İşçilerle tek tek konuşan polislerin “Kabul edin yoksa işsiz kalırsınız. Patronlar fabrikayı taşır” diyerek işçilerin direncini kırmaya çalıştığını anlatan işçiler, polislerin kendilerine destek vermeye gelenlerle buluşmamaları için de benzer yöntem kullandığını anlattılar: “Bize ziyarete geleceklerin terörist olduğunu söylüyorlardı. Biz de yanımıza yaklaştırmıyorduk. Oysa bize desteğe gelen yasal kurumlarmış. Biz polise güveniyorduk. Nereden bilelim böyle yapacağını. Ama bunu da öğrenmiş olduk” dedi.
BİZ NİYE GÖRÜŞEMİYORUZ?
Grev işçilerin sınıf farkını anlamalarında da önemli bir rol oynamış. Bölgede bulunan 30 patronun nasıl birlik olduğunu gören işçiler, kendileri birlik olmak istediğinde ise karşılarında başta polis olmak üzere devleti bulmuşlar. Bir işçi bu konuda şunları anlatıyor: “Taleplerimizi içeren bir bildiri yazmıştık. Bunu anlatmak için Naksan’a gittik. Polis önümüzü kesti, ‘Gidemezsiniz’ dedi. Biz de Naksan’ın patronu diğer fabrikaların patronuyla görüşüyor da biz niye işçilerle görüşemiyoruz dedik. Ama ne yaptıysak da bizi salmadılar. Grevdeki başka işçilerin yanına gitmek istediğimizde polis trafik cezası yazdı. Biz birlik olmayalım diye ellerinden geleni yaptılar.”
AKP’YE OY YOK AMA…
Tüm bu nedenlerden dolayı grevi görmüş her işçi “Bundan sonra AKP’ye oy vermeyeceğiz. AKP bundan sonra Antep’te düşüşe geçecek” diyor. Yıllarca AKP’nin yöneticiliğini yapmış işçiler, grev döneminde AKP’ye oy vermeme çağrısı yapar hale geldiler. İşçilerden biri şunu söylüyor: “İşçi oy verdiği için bekliyor. Gelmesini istiyor tabi. Şimdiye kadar AKP’ye oy vererek kendimi savunduğumu düşünüyordum meğer başkalarını savunuyormuşum diyen pek çok işçi var. Burada sınıf mücadelesinin etkisini görüyoruz. Sınıf mücadelesi işçileri sistem partilerinden kopartıyor.”
Ancak AKP’ye oy vermeyeceği söylenen işçilerin nereye yöneleceği belli değil. İşçiler AKP’nin boşluğunu CHP ve MHP’nin kapatmayacağının kesin olduğunu söylüyor. Bu konuda biraz daha konuşmaya devam edince karşımıza “Kötünün iyisi” kelimesi çıkıyor. 3 dönemdir iktidarda olan AKP’nin iki dönem açıktan savunulduğunu, son dönem ise kötünün iyisi diye seçildiğini anlatan işçiler, müdahale edilmemesi durumunda bir sonraki dönemde benzer bir şeyin yaşanabileceğini anlatıyorlar. Grev döneminde ismi öne çıkan bir diğer parti ise Emek Partisi. Komitelerin kurulması, taleplerin oluşturulması, diğer fabrikalarla bağ kurulması gibi sorunlarının çözümünde Emek Partisinin önerileri ve desteği etkili olmuş. Bu nedenle greve çıkıp da bu partiyi bilmeyen yok.
Şireci’de ileri gelen işçilerden biriyle konuşuyoruz. Grevin dostu düşmanı öğrenme yeri olduğunu dile getiren Şireci işçisi, Emek Partisini bu süreçte tanıdığını dile getirdi. “Biz AKP’nin milletvekillerini, muhalefettekileri, kurumları, sendikaları hep çağırdık. Kimi geldi kimi gelmedi. Sonra bir düşündüm ben bir tek Emek Partisini çağırmadım. Çünkü biz greve çıktık 1 saat sonra yanımızdaydılar.”
Polisin Emek Partisi hakkında “terörist, provokatör” gibi tanımlamalar yaptığını hatırlatan işçi şöyle devam etti: “Ben de ilk önce uzak durdum. Sonra baktım ki bana ne fabrikayı yak diyor, ne polisi taşla diyor. Bana birliğini koru, komitelerini kur işçiler olarak taleplerini belirle, diğer işçilerle buluş diyor. Bana her anlattıkları, her tavsiyeleri bana uygun geldi. Bu öneriler bizim mücadelemizi de güçlendirdi. Bu nedenle grev biter bitmez Emek Partisine üye oldum. Bundan sonra da çok şey öğreneceğimi bildiğim için buraya üye oldum.” İşçinin işçiyle bağının kopmaması gerektiğini dile getiren Şireci işçisi, grevde nasıl birlik oldularsa siyaseten de birleşmeleri gerektiğini belirterek “Partiyi tanıtma görevi biz işçilerde” diye konuştu.
Motif’te grevin öncü işçilerinden biriyle konuşuyoruz. İşçilerin sendikacıyı seçip beklentiye düşmesi, temsilciyi seçip her şeyi onun yapacağını düşünmesiyle, oy verme biçiminin aynı olduğunu söylüyor ve devam ediyor: “Birine oy atıyor ve onun her şeyi düzelteceğini düşünüyor işçi. Oysa nasıl sendikalarda ya da grevde seyirci olmadan mücadeleyi sürdürmeliyse siyasette de aynı olmalı. Kendi siyasetini yapmalı. İşçileri ancak bu fikre kazanırsak patronların partilerinden koparabiliriz.” Bunun için de Emek Partisini adres gösteriyor.
Siyaset yapabileceği ve işçi sınıfının partisi olarak gördüğü için Emek Partisi üyesi olduğunu anlatan işçi, “İşçilerin kendi partisine üye olması geleceği açısından da güvence. Grevde yaptığımız her doğru iş partimden öğrendiklerimle oldu. Biz de bilinçsizdik. Bunları partimizden öğrendik. İşçi bana bize sormadan hareket edebilirsiniz diye söylese de partim bana işçiye soracaksın der. Komiteleri kurmamızı işçilerin tüm karar süreçlerine katılması gerektiğini öğretir. Çünkü işçi sınıfının partisi, işçi sınıfının geçmiş tüm deneyimleriyle buluşabileceği tek yerdir.”
Emek Partisi’nin (EMEP) Gaziantep İl Başkanı da eski bir Dokuma İşçisi Mecit Bozkurt.
1996 Ünaldı direnişinin öncü işçilerinden olan ve direnişe öncülük eden Ünaldı Dokuma İşçileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği yöneticilerinden olan Bozkurt, Emek Partisiyle bu direnişte tanışmış.
Partili işçilerin bu direnişin örülmesinde önemli bir yerde durduğuna dikkat çeken Bozkurt, sıkıştıkları her anda partiden gelen önerilerin önlerini açtığını ifade etti.
Ünaldı Dokuma direnişinin başarıyla sonuçlanmasında bunun etkisinin büyük olduğunu ifade eden Bozkurt, kendisinin de bu nedenle Emek Partisine üye olduğunu ve yöneticiliğini yaptığını ifade etti.
EMEP Gaziantep İl Başkanı Mecit Bozkurt, ancak işçilerin sadece direniş zamanlarında değil her dönem örgütlü hareket etmeleri gerektiğini söyledi.
EMEP Gaziantep İl Başkanı Mecit Bozkurt, işçilerin haklarının korunması için sadece dernekleşme ya da sendikalaşma çabalarının yetersiz kaldığını belirterek, işçi sınıfının politik olarak kendi sınıf partisinde örgütlenmesinin önemine dikkat çekti.
Sendikaların sınıf tutumundan uzaklaştıkları için hızla eriyip gittiklerini ifade eden EMEP Gaziantep İl Başkanı Mecit Bozkurt, “İşçi sınıfı sadece ekonomik talepleri için değil politik talepleri için de bir araya gelip güç olmadır. İşçiler sermaye ve düzen partilerinde değil, kendilerinin bir parçası oldukları partide örgütlenmelidir” dedi.
İşçiler grev döneminde medyaya da tepkili. Ulusal basınla birlikte yerel basının da grevlerini yazmadığını ve sorunlarını dile getirmediğini söyleyen işçiler, ilan reklam üzerinden patronlarla medya kuruluşları arasındaki bağı gördüklerini söylüyorlar. Ulusal basın için işçilerin tanımlaması ise şu: “Her şeyi toz pembe gösteren gazete ve televizyonlar. Ağaçta kalan kediyi 1 saat gösteren, ama bizim grevimize yer vermeyen kanallar.” Gürteks işçileri yaşadıkları bir örneği anlatıyor: “Basın gelmeyince biz de aramaya başladık. Her gün okuduğumuz yerel gazete vardı. Aradık konuştuk. Dedik ki gelin. Araba yok diye yanıt verdi. O zaman taksiye binin dedik. Paramız yok dediler. Taksinin parasını biz veririz dedik tamam dediler ama yine de gelmediler.”
Greve katılan işçiler gazetemiz Evrensel’i ve Hayat Televizyonu’nu ise ayrı bir yere koyuyor. Bunun nedeni ise sadece grevin haberlerinin yer alması değil. Özellikle gazetemizde yer alan işçi mektupları, grevdeki işçilerin dikkatini en fazla çeken yer oldu. Çorlu’dan gelen destek mektubu Şireci işçileri tarafından hâlâ konuşuluyor.
Motif işçilerinin üzerine konuştuğu konu ise yine gazetemizde çıkan Adıyamanlı tekstil işçilerinin mektubu. Bu mektup bir işçi tarafından sesli okunmuş ve diğer işçiler tarafından dinlenmiş. Motif’in temsilciliğini yapan işçi şunları anlattı: “Bu mektupları ve haberleri okuyunca tek olmadığını görüyor ve seviniyor işçiler. Grevin havasını değiştirdi bu mektuplar. Başka bölgelerden işçilerle haberleştikçe daha güçlü olmasını sağladı.” Motif işçisi Evrensel’in sadece grev dönemindeki haberleşmeyi sağlaması açısından değil, Antep dışındaki illerde yaşanan işçi mücadelelerinin deneyimlerinin aktarımı açısından da önemli olduğuna dikkat çekti.
Gazetemiz Evrensel ve Hayat Televizyonu’nun işçiler açısından özel durumu Şireci işçilerinin grevin son günü kent merkezinde yaptığı basın açıklamasına da yansımıştı. İşçiler burada yaptıkları açıklamada medyaya ateş püskürürken, gazetemiz Evrensel’e ve Hayat Televizyonu’na teşekkür etmişlerdi.
evrensel.net
Evrensel'i Takip Et