Bir kavram: Sosyalizmde toplumsal emek
Üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti, tüm toplum çapındaki emeğin planlı olarak örgütlenmesini mümkün kılar, bu planlı hareketi zorunlu hale getirir
Hitler faşizminin yıkılışını sembolize eden Berlin’deki Reichtag binasının tepesine çekilen kızıl bayrak | Fotoğraf: Yevgeni Khaldei
SOSYALİZMDE EMEĞİN KARAKTERİ
Sosyalist üretim ilişkilerinde, emek de farklı bir karakter kazanır. Sömürüsüz bir emekten söz edilir artık.
Kapitalizmdeki bağımlı emek, özel çalışmayı temel alır, sosyalizmdeki emek ise doğrudan toplumsal karakterdedir. Üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti, tüm toplum çapındaki emeğin planlı olarak örgütlenmesini mümkün kılar, bu planlı hareketi zorunlu hale getirir.
İnsanın sömürüden kurtulmasıyla toplumsal konumunun değişmesi, insanların çalışmaya ilişkin görüşlerinde bir değişim, çalışma karşısında yeni bir tavır ortaya çıkarır. Sömürücü toplum yüzyıllar boyunca sayısız emekçi kuşağında ağır, onur kırıcı bir yük olarak çalışmaya karşı bir nefrete yol açarken, sosyalizm çalışmayı bir onur davasına dönüştürmekte, ona artan ölçüde yaratıcı bir karakter vermektedir. Emekçi insan, iyi çalıştığında, üretimin iyileşmesi için inisiyatif gösterdiğinde, ün ve saygı kazanır.
İŞ BÖLÜMÜ
Sosyalizmde çalışma henüz toplum üyelerinin ilk yaşamsal gereksinimi, toplumun refahı için çalışmak üzere alışkanlık haline gelmemiştir. Sosyalizm aşamasında kapitalizmin kalıntıları, insanların bilincinde tümüyle aşılmamıştır. Topluma karşı yükümlüklerini dürüstçe yerine getiren ve çalışmada yaratıcı inisiyatif geliştiren büyük emekçiler kitlesinin yanı sıra, yükümlülüklerini dürüstçe yerine getirmeyen ve iş disiplinine karşı çıkan insanlar vardır. Böylesi insanlar, sosyalist topluma mümkün olduğunca az vermek ve ondan mümkün olduğunca çok yararlanmak çabasındadırlar.
Sosyalizmde eski iş bölümünün önemli kalıntıları varlığını sürdürmektedir: Örneğin, kafa ve kol emeği arasındaki, işçi emeğiyle köylü emeği arasındaki ve kalifiye emekle kalifiye olmayan emek arasındaki farklar devam eder. Eski iş bölümünün bu kalıntıları, ancak yavaş yavaş, sosyalizmin üretici güçlerinin artan gelişmesi ve komünizmin maddi üretim temelinin yaratılmasıyla aşılır.
MADDİ İLGİ İLKESİ
Bütün bunlardan çıkan sonuç, sosyalizmde, emekçilerin emeklerinin ürününe, üretimin gelişmesine duydukları maddi ilgi ilkesinin büyük öneme sahip olduğudur. Bu ilgi, emekçilerin toplumdaki yerinin emek ürünlerine, onun üretim faaliyetinin ürünlerine bağımlı kılınmasıyla güvence altına alınmaktadır. Her bir emekçinin emeğinin ürünlerine duyduğu maddi ilgi ilkesi, sosyalist ekonominin sevk ve idaresinin temel ilkelerinden birisidir.
Buradan “toplum tarafından ve devlet tarafından emeğin ölçüsünün ve tüketimin ölçüsünün en sıkı bir şekilde denetlenmesi” zorunluluğu doğmaktadır. Sosyalist toplum insanların çalışmaya katılımlarım denetler, emekçilerin kalifikasyonundaki farklılıkları göz önünde bulundurur ve iş normlarını ve bunun her emekçi için ödenmesinin miktarını belirler. Çalışma toplum üyelerinin ezici bir çoğunluğu için henüz doğal bir gereksinim haline gelmediği sürece, sosyalist devletin görevi, toplumsal emeği daha çok ve daha iyi çalışanın toplumsal üretimin daha büyük bir bölümünü elde edeceği şekilde örgütlemektir.
YAPILAN İŞE GÖRE DAĞILIM
Sosyalist üretim ilişkisi, kendisine denk düşen bir dağılım biçimini de gerektirir. Sosyalist topluma ilişkin olarak Engels, “... dağılımın, kendisine salt ekonomik kaygılar egemen olduğu sürece, üretimin çıkarları aracılığıyla kendisini ayarlayacağını ve üretimin en çok ancak toplumun tüm üyelerine yeteneklerini her yönlü geliştirme, kazanma ve uygulama olanağı sağlayan bir dağılım tarzı aracılığıyla teşvik edileceğini” yazıyordu*. Sosyalizmde yapılan işe göre dağılım en iyi şekilde bu talebe denk düşmektedir.
Üretici güçler, sosyalizmde gereksinime göre dağılım için gerekli olan ürün bolluğunu sağlayabilecek yüksek gelişme düzeyine henüz varmamışlardır. Bu nedenden ötürü yapılan işe göre dağılım, maddi varlıkların tek olası ve zorunlu dağıtım tarzıdır. Yapılan işe göre dağılım, her emekçinin emeğinin ürünlerine duyduğu kişisel maddi ilgiyi güvence altına alır ve böylelikle üretimin gelişmesinin güçlü bir itici gücü olur. Emek üretkenliğinin artırılmasını teşvik eder ve böylelikle üretimde çalışanların refah düzeyinin yükselmesine katkıda bulunur. Yapılan işe göre dağılım, her emekçinin toplumsal emeğin ürününden payını, doğrudan onun toplumsal üretime katılma derecesine bağlı kılar ve bu şekilde emekçilerin kişisel çıkarlarıyla tüm devletin çıkarlarını birleştirir. Yapılan işe göre dağılım, kalifiye ve basit emek arasındaki farkın tam olarak göz önünde bulundurulmasını gerektirir. Vasıflı emeğe daha yüksek ücret ödenmesi, emekçinin kalifikasyonuna denk düşer ve acemi işçi için vasıflılar kategorisine girme perspektifi açar. Bu, emekçilerin kültürel ve teknik düzeylerinin yükselmesi için bir teşvik nedeni oluşturur, kafa ve kol emeği arasındaki esaslı farkın giderek ortadan kalkmasına yol açar.