10 Ekim 2018 00:10

Mülkiye’den* bir tablo

Lakin savaş karşıtlığının en net simgelerinden biri olan bu eserin, savaş karşıtlığının en direngen fakültesinin duvarında manidardır.

fotoğraf: Pixabay

Paylaş

 

Dilan ORTAKÇI

Ankara Üniversitesi

Yıl 1937, İkinci Dünya Savaşı’nın az evvelinde… İspanya iç savaşının yaşandığı vakitlerde faşist diktatör Franco, karşısına çıkan muhalif her sesi tüm gücüyle bastırmaya çalışıyordu. Hitler ve Mussolini’nin de “sırt sıvazlamaları” ile Franco yönetimi, dünya tarihinin en kanlı katliamlarından birini gerçekleştirdi. Bask Hükümeti’nin bölgesinde yer alan Guernica kasabasına; kasabanın en kalabalık olduğu bir pazar vaktinde, yaklaşık üç buçuk saat süren ve Nazi faşizminin “övünçle” bahsettiği bombalar ile saldırı düzenledi. Tarihe geçen kayıtlar ile en az 889 kişi yaralandı, 1654 kişi yaşamını kaybetti.

Emperyalist bölüşümün kana doymayan yüzü ile karşılaşan birçok insandan biri de ressam Pablo Picasso idi. Katliam haberinin ardından çizdiği eskizlerin ve çalışmaların sonrasında sanat tarihinin en ünlü tablolardan biri olan Guernica isimli eserini oluşturdu.

SİYASAL’DA BİR DUVAR

Eğer Siyasal’da geziyorsanız koridorun ortasında, genişçe bir duvarda yalnız kalmış Guernica tablosu sizi karşılar. Zamanında tablo yalnızca estetiksel bir kaygı ile mi asıldı o duvara? Elbette bu sorunun yanıtını bilemeyiz. Lakin savaş karşıtlığının en net simgelerinden biri olan bu eserin, savaş karşıtlığının en direngen fakültesinin duvarında başkaca anlamlar kazandığını söylemek mümkün. Çünkü memleketin Guernicalaşmaması için barış savunuculuğu yapan, barış talebi ile bir araya gelen akademisyenlerimiz ihraç edildikleri için uzun bir vakittir kürsülerinde yoklar. Tarihin belleğinde ise darp edilen, sürüklenen akademisyenlerin ve yerlerde ezilmiş cüppelerin görüntüsü hala taze.

BOŞALTILAN KÜRSÜLERE SIRALARDAN DESTEK

Öte yandan okulların açılması ile duyduğumuz çok değerli hocalarımızın istifa, veda haberlerinin de gündem olduğu tartışmalar; Siyasal öğrencilerine yeni döneme ilişkin daha elzem görevler doğuruyor. Özgür bir akademi tartışmaları düne göre daha ehemmiyetli bir konuma ulaşmış durumda. Çünkü ihraçların ardından Siyasal’ın akademik kültürüne yapılan saldırılar biçim değiştirerek devam ediyor. Kimi iddialara göre ihraç edilen hocalarımızın yerine Rektör’ün bir yakını atanıyor. Birçoğumuzun sırf dersini dinlemek için dahi tercih ettiği bölümlerin akademisyenlerinin yerine yandaş kayıran kadrolar yerleştiriliyor.

Siyasal Bilgiler Fakültesi tarihi itibari ile de yönetimdekilerin “kendi kadrosunu yaratma” çabası ile sürekli zapturapt altına almaya çalıştığı bir okul olagelmiştir. Fakat öğrencilerin ve akademisyenlerin bu saldırılara karşı ördüğü duvar tahrip edilmiş olsa da yıkılmış değil. Boşaltılan kürsülere sıralardan destek olduğu müddetçe bu duvar yenilenmeye başlayacaktır. Çünkü bu duvarın çimentosu geçmişinden bu yana bilimden, özgürlükten, mücadeleden karılmıştır. Şimdi de değişen koşullara ve baskılara karşı safımızı özgür bir biliminin safında belirleme zamanıdır.

 

*Mekteb-i Mülkiye, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin Osmanlı Dönemi’nde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında kullandığı ismi.

 

 

 

 

ÖNCEKİ HABER

İçi seni dışı beni yakar

SONRAKİ HABER

Ah be yurdum!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa