Kaşıkçı olayı dış politikadaki ‘rehine siyaseti’nin sonucu
Muhalefet partileri, Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın kaybolmasıyla yaşanan sürece ilişkin hükümete eleştiriler yöneltti.
Fotoğraf: DHA
Buse VURDU
Ankara
2 Ekim’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğuna gittikten sonra kaybolan gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın akıbetine ilişkin tartışmalar devam ediyor. Çeşitli gazetelerde yayınlanan ses kayıtları sonrası ise Kaşıkçı’nın kaybolması olayında sürecin, ülkelerin çıkarları nedeniyle, “Suudi yönetimi dışında mı tutuluyor? Olay yalnızca eylemi gerçekleştirenlerle mi sınırlı kalacak?” sorularını gündeme getirdi.
Kaşıkçı’nın konsoloslukta öldürüldüğüne ilişkin iddialar daha yüksek sesle gündeme getirilirken, HDP ve CHP temsilcileri iktidara yönelik eleştiriler sıraladı, ilk gün yapılması gereken arama faaliyetleri için geç kalındığını belirtti. Türkiye’nin Suudi yönetimine herhangi bir yaptırımda bulunmamasını eleştiren muhalefet, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ‘şeffaf davranıyoruz’ iddiasının aksine, kamuoyuna aktarılan bilgilerin sağlıksız olduğunu ifade etti. Evrensel’e konuşan HDP’li Ayhan Bilgen, yaşanan olayın dış politikada rehine-pazarlık siyasetinin sonucu olduğunu söylerken, CHP’li Faik Öztrak Ortadoğu Krallarının Türkiye toprakları üzerinde böyle bir operasyon gerçekleştirmesinin kabul edilemez olduğunu ifade etti.
‘KONSOLOSLUĞUN DOKUNULMAZLIĞI VAR’A ELEŞTİRİ
HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen Kaşıkçı cinayetine ilişkin kamuoyuna yansıtılan bilgilerin sağlıksız olduğunu belirtti. Bu sürecin böyle işlemesinin sadece Suudi ve ABD yönetiminden değil, Türkiye bürokrasisinden ve siyasi iradesinden de kaynaklandığını söyleyen Bilgen, “Ne olursa olsun bir gazetecinin bir ülkede konsolosluğa girip geri çıkamaması çok daha ciddi, ikna edici bir çalışmayı, çabayı ve açıklamayı gerektirir. Yani konsolosluk diplomatik alandır, dokunulmazlığı var gibi bir yaklaşımla izah edilebilir bir durum değil. Bizim açımızdan şu önemli Türkiye’de bir süredir dış politika ne yazık ki rehine siyasetiyle ve kapalı kapılar ardında pazarlıklarla yürüyor. Ne şeffaflık var, ne hesap verme var, ne diplomasinin, evrensel hukukun kurallarını ciddiye alan, önemseyen bir yaklaşım var. Bunun sonuçlarıyla karşı karşıyayız. Türkiye, Suudi Arabistan’a yönelik Suriye politikasındaki tavrının galiba sonuçlarını yaşıyor” dedi.
İlk günden itibaren yapılması gereken müdahalenin henüz yapılabildiğini söyleyen Bilgen, şöyle devam etti:
“Tabi ki burada Kaşıkçı’nın kimliğinden bağımsız olarak bir durumdan bahsediyoruz. Yani nasıl bir gazeteci olduğu, kime çalıştığı, kimlerle bağlantılı olduğu bizim gündemimiz olamaz. Bizim açımızdan sonuç itibariyle bir ülkenin topraklarında adeta egemenlik hakları hiçe sayılarak bir kişinin yaşam hakkına yönelik büyük bir riskten, tehlikeden bahsediyoruz. Olayın diğer ayrıntıları, nasıl çıkarıldıkları, parçalandı mı, öldürüldü mü, kaçırıldı mı gibi kısımlar doğrudan Türkiye’de güvenlik ve istihbarat birimlerinin görev ve sorumluluk alanındadır. Bu doğrudan doğruya Türkiye’de insanların ne kadar güven içerisinde olup olmadığıyla ilgili bir konseptte tartışılmalıdır. Yani oranın konsolosluk olması ya da o kişinin Türkiye vatandaşı olmaması bu durumu normalleştirmez.”
‘ORTADOĞU’NUN KRALLARI ÜLKEMİZ ÜZERİNDEN OPERASYON YAPIYOR’
CHP Sözcüsü Faik Öztrak ise, Ortadoğu krallarının Türkiye toprakları üzerinde operasyon yapabiliyor olmasının kabul edilemez olduğunu söyledi. Öztrak “Bir ülkedeki muhalif bir yazarın kaldırılıp bir başka ülke topraklarında öldürülmüş olması, öldürüldüğü söyleniyor çünkü, bu da gerçekten çok ciddi bir problem. Bununla ilgili gerekli her şey yapılmalı. BM kararları uygulanmalı... Dolayısıyla burada sert bir tepki gösterilmesini mutlaka hükümetten bekliyoruz. Eğer bu ülkede demokrasi değerleri varsa bu evrensel demokratik değerlerimizin karşılığı olan uygulamayı hükümet muhakkak yapmalıdır. Benim görebildiğim kadarıyla tepki vermekte geç kalıyoruz. Ve bu kabul edilebilir bir şey değil.”