21 Ekim 2018 00:25
/
Güncelleme: 21 Ekim 2018 08:57

İktidara sataşırken Pravda’yı ağza dolamak

Liberallerin sosyalizm korkusu: İşçilerin sesi soluğu olan Pravda'yı hedef tahtasına koymak, işçi sınıfının tarihsel kazanımlarına da bir saldırı.

İktidara sataşırken Pravda’yı ağza dolamak

Görsel: Flickr

Halil İMREK

Siyasi baskılar sonucu büyük sermaye basını iktidarın arkasında dizilmiş durumda. Büyük basın organları kolayca boyun eğdi ve ekonomik çıkarlarını, sermayelerini garantiye almanın yolunu seçti. Bu durum, değişik mecralarda tartışılıyor. Kimi liberal çevreler, tartışmayı bir zamanlar Rusya’da yayın yapan Pravda Gazetesi üzerinden yapmayı tercih ediyorlar.

Otokratik Çarlık Rusyası’nda işçilerin sesi soluğu olan Pravda gazetesini hedef tahtasına koymak, işçi sınıfının tarihsel kazanımlarına ve sosyalizme de bir saldırı aynı zamanda.

Karar yazarı Akif Beki, ‘Bir Brunson yalancıları eksikti’ başlıklı yazısında şunları yazdı: “…Gazetecilik faaliyetine hala büyük ölçüde ‘propaganda savaşı’ olarak bakan bir ülkede bile Pravda tarzı medyacılık yaşamıyor artık. Devletle ağız birliği yapan, tek ağızdan konuşan bir medya orada dahi kalmadı. Fakat bizde, daha devlete müdahale fırsatı bırakmadan ileri atılan devletçi gazeteciler var. Hala medyaya böyle bir hak ve özgürlük tanınmaması gerektiği iddiasındalar…”

T24 yazarı Hakan Aksay da daha önce yine Pravda benzetmesi yaparak şunları yazmıştı: “..AKP gerçekten de kendi Pravdası’nı (Pravdalar’ını) yaratabilir mi? Dokuz yıldır bir türlü istediği başarıyı sağlayamadığı bu konuda, sırtını yeni bir dört yıla dayamanın güvencesiyle “medyada devrim” yapabilir mi? Devrimi bilemiyoruz, ama daha epeyce kırıp devireceğini öngörmek zor değil. Ama… Gerçeklere ve objektif ilkelere dayalı bağımsız gazeteciliği yaralamak mümkün olsa da tümüyle yok etmek imkânsız. Medyayı esir almak ve tek merkezden yönetmek de öyle. Sovyetlerde Pravda’nın sonu ne oldu? Sovyetler’in sonu ne oldu?​”

İŞÇİLERİ NE ZAMAN DUYDULAR?

Pravda’yı eleştirenlere öncelikle şunu sormak lazım: İktidarın bu kadar baskı ve sindirme girişimi yokken, burjuva basını işçi ve emekçilerin yaşam koşullarını gündem yapıyor muydu? Esas işi büyük sermayenin çıkarlarını, bu düzeni savunmak olan egemen medya/basın; işçi ve emekçilerin derdini, yaşam mücadelesine sayfalarında yer veriyor muydu?

Pravda’yı eleştirenler, bugünkü yandaş gazetelerin en özgür oldukları zamanda bile işçi ve emekçilerin sorunlarına yer vermediklerini neden söylemiyorlar?

Açık ki, bugün “basın özgürlüğü” üzerinden esas olarak burjuvazinin çeşitli kanatlarının temsiliyeti tartışma konusu yapılıyor, işçilerin değil!  Sözü edilen gazetelerin sayfalarına işçi eylemlerini, emekçi yaşamını taşımaları ise ancak işçilerin eylemleri gizlenemeyecek noktaya gelince mümkün olabiliyor. O zaman da var olanı gerçeği ters yüz eden kampanyalar devreye giriyor.

Hakan Aksay, yazısında AKP’ye atıf yaparak “Medya egemenlik altına alınamaz. İktidar kendi basınını oluşturamaz” diyor. Bunu “serbest piyasada farklı düşünceler”in olmasına bağlıyor. Oysa bütün bu baskılar piyasa ortamında ve sermayenin çıkarları için oldu ve olmaya da devam ediyor. Kısacası, serbest piyasa koşullarında basın özgürlüğü kof bir yalandan ibaret.

NEDEN ‘CADI AVI’ ÖRNEK DEĞİL?

Bugün mevcut yandaş basını tartışmak adına, neden ısrarla geçmişe, Sovyetlere, sosyalizme çatıyorlar? Artık olmayan Sovyetlerle, o dönemin devrimci gazetesi Günlük Pravda ile neden bu kadar uğraşıyorlar? Bugün halkın tepesinde boza pişirenlerin medyası ‘eleştirilirken’ geçmişin temiz sayfalarını karalamanın, Pravda’ya çamur atmanın asıl manası ne?

Çünkü onlar işçi sınıfını dünüyle, bugünüyle itibarsızlaştırmak istiyorlar. Yandaş basına utangaç eleştiriler getirirken; Amerikan McCarthizmini örnek göstermemeleri, meşhur “cadı avcılığını” ağızlarına bile almamaları bundan. Aslında alternatifini itibarsızlaştırarak bugünü kaçınılmaz ve meşru gösteriyorlar.

İŞÇİ SINIFI GAZETESİ BUGÜNÜN DE İHTİYACI

Esas mesele şu: sağ ya da sol liberaller, kapitalizme, ücretli kölelik düzenine karşı bir alternatif görmüyor, sunamıyorlar. Yaydıkları bilinç de sermaye düzeninin sınırlarını aşmıyor. İşçilerin geçmişte yaptıkları devrimleri, kurdukları iktidarları yok saymaları ve bir yolunu bulup Pravda ile uğraşmaları da bu yüzden. Dolayısıyla bu noktada eleştirdikleri egemenlerden de farklı bir yere düşmüyorlar.  

Oysa baskı, zulüm, esaret ve sömürüyle malül bugünkü kapitalist dünyada Pravdalar, işçi gazeteleri açık bir ihtiyaç: tıpkı Türkiye’de bir işçi gazetesi olarak halka seslenen Evrensel’e ihtiyaç duyulduğu gibi.

PRAVDA NASIL BİR GAZETEYDİ?

Pravda, Sovyetler Birliği’nde yayınlanan günlük bir işçi gazetesiydi. İlk sayısından itibaren işçileri muhabirliğe çağırıyordu. İşçilerin sadece okumakla, sempati beslemekle yetinmemelerini, gazete yönetimine bizzat aktif olarak katılmalarını istiyordu.

Pravda, baskıcı Çarlık Rusyası’nda işçilerin sesi olarak doğdu. Egemenlerin, basını zapturapt altına almaya çalıştığı bir dönemde işçi kitlelerin iktidar aracı oldu.

Çarlık Rusyası’nda basın yasası, her baskının ilk üç nüshasının sansürün denetimine sunulmasını gerektiriyordu. Yayın yasağından kaçınmak için, gazete üstü örtülü bir dil kullanıyordu. Savaş öncesinde yayınlanan 645 sayıdan yine de 155’ine el konuldu, 36 sayıya para cezası verildi. Yalnızca 1912 yılı içerisinde polis 40 kez matbaaya baskın düzenlendi.

Ancak genellikle gazetenin büyük bir bölümü işçilerin çabası sonucu çoktan güvenliğe alınmış oluyordu. Çarlık yönetiminin sansür baskılarından korunabilmek için Pravda’nın, çoğu okur-yazar bile olmayan ve hapis cezalarını çeken onlarca resmi işçi sorumlusu vardı.

Pravda 8 kez kapatıldı, ancak her yasaklamanın ardından yeni bir isim altında yayınlanmaya devam etti: “İşçi Gerçeği”, “Gerçek İçin”, “Gerçeğin Yolu”, “Emeğin Gerçeği”, “Kuzeyin Gerçeği” vb.

İŞÇİLERİN HABER YAZDIĞI, PARA TOPLADIĞI GAZETE…

Kısa sürede kitlesel bir gazete haline gelen Pravda etrafında geniş bir işçi muhabirleri ağı oluştu. Bir yıl içerisinde “Pravda”da işçilerin yazdığı 11 bini aşkın haber, yazı, mektup yayınlandı. “Pravda”nın tirajı kısa süre içerisinde 60 binlere dayandı. Gazetenin yarısı emekçi kadın ve erkekler, askerler, tayfalar, aşçılar, fayton sürücüleri ve tezgâhtarlar tarafından çıkarılıyordu. İşçiler maaş aldıkları gün işçi gazetesi Pravda için bir kapik (kuruş)” bağış yapıyordu. Yayınlanışının ikinci yıl dönümünde gazete şu bilgiyi okurlarıyla paylaşmıştı: 5 bin 674 işçi grubu, Bolşevik basının ayakta durmasını sağlamak üzere toplam 18 bin 584 Ruble topladı Bu, toplam bağışların yüzde 87’sidir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yağma iklimi

Yağma iklimi

Enerji şirketlerinin patronlarının bizzat yönetimine girdiği Saray iktidarı, “iklim değişikliğiyle mücadele” adı altında sermayeye yeni kaynak aktarma hazırlığında. İktidarın Meclise getirdiği tasarıya göre karbon emisyonu ticareti sistemi kurulacak, “atmosferi kirletme hakkı” alınıp satılan bir mala dönüşecek. Sistem karbon ticareti zenginleri yaratırken, halka zehir kalacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
CHP'li belediyelere silkeleme ve sabah dörtte operasyonlar yapılırken AKP'li Sincan Belediyesine Cumhurbaşkanlığı bütçesinden 30 milyonluk bağış yapıldığı iddia edildi.

Evrensel'i Takip Et