Toplulukların durumu: İç güveysinden hallice
Öğrenci toplulukları son dönemde üniversite yönetimi tarafından çeşitli zorluklar karşısında bırakılıyor.
Fotoğraf: Evrensel
Kazım DOĞAN
Burak ŞAHİNBAŞ
Adnan Menderes Üniversitesi
Üniversitelerin açılmasıyla birlikte öğrenci toplulukları da yeni dönem faaliyetlerine hazırlık yapmaya başladı. Adnan Menderes Üniversitesi’nde öğrenci topluluklarının tanıtım ve kayıt günlerine binlerce öğrenci katılarak yoğun ilgi gösterdi. Öğrenci toplulukları son dönemde üniversite yönetimi tarafından çeşitli etkinliklerin engellenmesi, maddi yardım kesintileri, sansür ve bunun gibi daha birçok zorluklar içerisinde topluluk faaliyeti yürütmeye çalışıyor. Geçtiğimiz dönem, Tiyatro Topluluğu’nun oynadığı oyuna yönelik sansür, Sosyoloji Topluluğu’nun etkinliklerinin engellenmesi vb. konular ile gündeme gelen ADÜ’de toplulukların faaliyetleri ve üniversite üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.
Bu yıl 17 Ekim’de gerçekleşen topluluk tanıtımlarına ilgi yüksekti. Öğrenciler topluluklara kayıt olurken biz de ADÜ Sinema Topluluğu ile toplulukların çalışmaları, yaşadığı zorluklar ve bürokratik engellemeler ile “demokratik üniversite” kavramına dair sohbet ettik. Sinema Topluluğu yöneticisi Sümeyye ile başlıyoruz ilk olarak sohbete ve Sinema Topluluğu’nun nasıl bir faaliyet yürüttüğünü öğrenmek istiyoruz.
DERSTE İŞLENİYOR AMA GÖSTERİMİNİ YAPMAK YASAK
ADÜ’de aktif bir topluluk çalışması yürütmenin zor olduğunu belirtiyor Sümeyye ve ekliyor; “Daha çok bilinmeyen medyanın arkasında kalmış filmlerin gösterimlerini yapıp üzerine tartışmalar yapıyoruz. Sinemanın dünü ve bugünü ile geleceği hakkında tartışmalar da gerçekleştiriyoruz.” diyor. Çoğu çalışmalarının üniversite yönetimi tarafından engellendiğini belirten Sümeyye; “Yılmaz Güney sinema deyince Türkiye’de akla gelen en iyi yönetmen ve oyunculardan biridir. Biz fakültede derste bile işliyoruz Yılmaz Güney’i ama topluluk olarak filmini göstermemiz yasak. İşte bu çelişki dolu üniversite hayatı içerisinde sinemada farklı bir tartışma yaratmak için bu toplulukta faaliyet yürütüyoruz.” diyor Sümeyye.
BİRÇOK TOPLULUĞUN MARUZ KALDIĞI BİRÇOK YASAK
Sümeyye’den sonra sözü topluluk başkanı İrem alıyor; “Geçen sene Yılmaz Güney’in ‘Yol’ filminin gösterimini yapmak istedik fakat üniversite yönetimi salon vermeyerek bu etkinliğimizi engelledi. Artık topluluk faaliyetlerinin, etkinliklerinin engellenmesi hiçbir topluluğa ilginç gelmiyor. Çünkü bu engellemelere sadece biz değil, birçok topluluk maruz kalıyor. Biz artık üniversite yönetimi tarafından gösterimi yasaklanan filmlerin şehirde alternatif gösterimlerini yapma kararını aldık. Ödül alıp gösterime giremeyen filmler var, biz bunları gösterime koymaya çalışacağız.” diyor ve “Üniversiteye geçtiğimde sosyalleşeceğimi düşünüyordum fakat öyle değil, toplulukların bile belirli bir çerçeve içindeki faaliyetlerine izin veriliyor. Bu durumda kimse demokratik bir üniversiteden bahsedemez.” diye ekledikten sonra sözü üniversite yaşamına getiriyor İrem; “Rektörlük seçimlerine dair bile düşüncemizin sorulmadığı bir sistem, üniversitenin en büyük bileşeni öğrenciler kendi üniversitelerinin yönetimine katılamıyor.”
NEREDE Mİ YANLIŞ YAPTIK?
Topluluk tanıtım günlerinde üniversiteli öğrencilerin en fazla ilgi gösterdiği bir diğer topluluk olan Sosyolojik Açılımlar Topluluğu’nun tanışma toplantısına katılıyoruz. Üniversite yönetimi tanışma toplantısına salon vermediği için toplantı üniversite dışında bir kafede gerçekleşiyor ve farklı bölümlerden yaklaşık 70 gencin katıldığını görüyoruz. Sosyolojik Açılımlar Topluluğu, geçtiğimiz dönem üniversitede “İki Dil Bir Bavul” isimli filmin gösterimini yaptığı için, üniversite yönetimi tarafından neredeyse bütün etkinlikleri engellenmiş bir topluluk. Topluluk üyesi bir üniversiteli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta sarf ettiği “Yüzlerce yatırım yaptık ama halen dünyada 500 üniversite içerisinde değiliz, bir yerlerde yanlış giden bir şey var.” sözlerine atıfta bulunarak: “Şimdi iki örnek vereyim nerede yanlış yapıldığı ile ilgili, geçtiğimiz hafta üniversitemizde bir AKP’li milletvekili ve gazeteci Cem Küçük’ün katıldığı bir sempozyum gerçekleşti. Üniversite yönetimi kırmızı alarma geçti, iletişim fakültesinden neredeyse bütün öğrencilerin katılımını zorunlu kıldı. Eğer sempozyuma katılmazsanız devamsızlık yapılmış sayılıyorsunuz. Yani bir yönüyle katılmak ‘zorunlu’. Biz ise bu toplantıyı yer vermedikleri için üniversite dışında bir kafede gerçekleştirmek durumunda kalıyoruz. Anadilde eğitimi anlatan bir filmin, üniversitede gösterimini yapmak ve bu filmi tartışmak, üniversitenin ve toplulukların en çok da sosyoloji topluluğunun işidir. Fakat siz akademik özgürlükleri kısıtlayarak, kendi sempozyumlarınızı şart koşarsanız, işte tam da orada yanlış giden bir şey olur. Üniversitede bilim üretmenin en önemli dayanağı akademik özgürlüktür. Fakat siz bir topluluğa salon dahi vermiyorsanız ‘Nerede yanlış yaptık?’ sorusunun cevabını çok da uzakta aramanıza gerek yoktur.” diyor.