Mülteci, savaş, mücadele: En Güzel Şarkı
Ercüment Akdeniz'in kaleme aldığı içerisinde Günay Karakuş'un resimlerinin bulunduğu “En Güzel Şarkı” içerisinde birçok öyküyü barındırıyor.
Fotoğraf: Volkan Pekal/EVRENSEL
Çukurova Üniversitesi’nden bir öğrencisi
Ercüment Akdeniz'in kaleme aldığı içerisinde Günay Karakuş'un resimlerinin bulunduğu “En Güzel Şarkı” içerisinde birçok öyküyü barındırıyor. Baştan sona Suriye'den Türkiye'ye uzanan hüzün dolu bir göç romanı.
Bunların yanı sıra romandan tam anlamıyla bağımsız olmamakla beraber yer yer 10 Ekim'den de bahsedilmiş. Bu durum olay örgüsünü bir parça kesse de romana daha zengin bir içerik katmış. Nihayetinde çoğu kesime hitap edebilecek nitelikte bir roman olmuş. Kadınlar, işçiler, çocuk işçiler...
EMEĞİN VE MÜCADELENİN ŞARKISI
Kitap temelde Suriyeli mültecilerin ve işçilerin Türkiye'de yaşadığı sorunları anlatsa da derine inildiğinde bu insanların daha fazla sömürüye ve ötekileştirmeye maruz kaldıklarını görebiliyoruz. İnsanlar bütün sorunların mültecilerden kaynaklandığını düşünüyor ama maalesef ki sorunların asıl kaynağının sistemdeki çelişkiler olduğunu göremiyor. Kanlı bir savaşın bütün hayatlarını, düzenlerini mahvettiği bu insanlar düşünüldüğü gibi günlük gülistanlık da yaşamıyor. Atölyelerde,sokaklarda hem daha fazla çalıştırılıyorlar hem de karşılığını alamıyorlar. Bütün bunların yanında sosyal olarak da toplumdan dışlanıyorlar.
İşte bu bakımdan En Güzel Şarkı benim ve tüm okuyucuların mültecilere bakış açısını etkileyebilecek bir roman olmuş.
Savaşın izlerini yalnızca insanlar taşımıyor, kitabın bir bölümünde savaşın ortasında kalmış ve zarar görmüş hayvanlardan da bahsedilmiş.
En Güzel Şarkı'da şüphesiz verilen en güzel mesaj işçinin emekçinin Suriyelisi, Türkü, Kürdü, kadını erkeği olmadığı ve emek mücadelesinin evrensel olduğuydu.
Dünyanın dört bir yanında, dünyanın bütün halklarına ait tek bir şarkı var: emeğin, mücadelenin şarkısı.
O şarkı bir gün mutlaka tüm dünyayı saracak. "Don vuran ağaç sürgün verecek, kaya çatlayacak, tohum yeşerecektir."
