İki kavram: PARTi ve DEVRiM
İktidar mücadelesine girişmeden proletaryanın, kendisini mülksüzleştiren sınıfların egemenliğine son vermesi mümkün değildir.
DEVRİM NEDİR?
Çok genel bir tanımlamayla devrimi, üretici güçlerin içinde hareket ettikleri üretim tarzı ile çatışmaya girmeleri sonucu, eski üretim ilişkilerine karşı yeni üretici güçlerin hareketi ve eski üretim tarzıyla birlikte, eski üstyapının da tasfiyesi olarak tanımlayabiliriz. Altyapı ile üstyapıyı, dergimizin 292. sayısında daha ayrıntılı bir şekilde işlemiştik.*
Sınıfların ilişkileri açısından ve bir diğer biçimde, devrimi, başta işçi sınıfı olmak üzere sömürülen ve ezilen sınıfların, sömürücü egemen sınıflara karşı, sömürülme ve baskı altında tutulma durumlarına, bunu olanaklı kılan ve üreten kapitalist özel mülkiyet sistemine son verme ve siyasal iktidarın ele geçirilmesi yoluyla yeni (sosyalist) üretim ilişkilerinin kurulması olarak da tanımlamak mümkündür.
Devrim, sömüren ve ezen sınıflarla, sömürülen ve ezilen sınıflar arasındaki mücadelenin, uzlaşmaz sınıf karşıtlıklarının sınıf savaşı yoluyla çözümlenmesi olayıdır. Toplumsal bir alt üst oluşu ve kurulu toplumsal düzenin yerine, yeni ekonomik-siyasal ve sosyal bir sistemin geçirilmesini ifade eder.
Hangi biçimiyle olursa olsun devrimin bu tanımı onun, uzlaşmaz sınıf karşıtlıkları içindeki sınıfların çatışmasının ürünü olarak ele alınmasını zorunlu kılar. Yani bu tanım devrimin hangi zeminde, ne tür ilişkiler içinde ve kimler (hangi sınıf) tarafından yapılacağını da belirlemektedir.
DEVRİM ÖRGÜTLÜ KİTLELERİN ESERİDİR
Marksist teorinin temel ilkelerinden biri, devrimin “kitlelerin eseri” olarak ele alınmasıdır. Devrimi yapacak olan kitlelerdir, kapitalizmin sömürdüğü ve ezdiği işçi sınıfı ve emekçi yığınlardır. Devrim, kitlelerin eseri olacaktır; ancak modern toplumda siyasal iktidarın alınmasını hedefleyen bir devrimin dağınık ve örgütsüz yığınların kendiliğinden eylemiyle gerçekleşmesi de olanaklı değildir. Egemen sınıfın ekonomik, politik, askeri vb. alanlardaki muazzam örgütlenmesi, proletarya ve müttefiklerinin mücadelesinin örgütlü yürütülmesini zorunlu kılar. O halde devrim, örgütlü “kitlelerin eseri” olmalıdır. Lenin; “komünistlerin önderliğinde örgütlü yığın etkinliği olmadan kapitalizm yenilmez, komünizm kurulmaz”** diyordu.Sınıf mücadeleleri tarihi, örgütlü kitlelerin etkinliği olmadan hiçbir siyasal hareketin kalıcı sonuçlara yol açmadığını gösteriyor.
Hareketin kendiliğinden süreci içinde proletarya ve emekçiler çeşitli örgütler içinde bir araya gelirler. Bunlar sendikalar, işçi birlikleri, kooperatifler, dernekler vb. biçimlerdeki kendiliğinden örgütlerdir.
İktidar mücadelesine girişmeden proletaryanın, kendisini mülksüzleştiren sınıfların egemenliğine son vermesi mümkün değildir. Bunun için işçilere gerekli olan yalnızca kooperatiflerde, derneklerde, sendikalarda örgütlenmek değil, ama aynı zamanda politik bir partide örgütlenmedir.
Parti, proletaryanın politik mücadelesini -iktidar mücadelesi politik bir mücadeledir-örgütleyen ve ona önderlik eden bir “savaş kurmay heyeti”dir. Parti; politik, ekonomik, askeri, mali, kültürel vb. kurumlarıyla işçi sınıfı ve emekçi halk yığınlarının karşısında duran burjuvazi ve gericiliğe karşı, proletaryanın ve emekçilerin mücadelesini örgütleme, vurulacak hedefleri tüm netliğiyle ortaya koyma, sömürü ve baskının temel kaynaklarını gösterme, propaganda, ajitasyon ve siyasal teşhir yoluyla yığınları aydınlatma ve yığınların eylemini siyasal iktidar hedefine yöneltme için gereklidir. İşçi sınıfının kendiliğinden sınıf durumundan “kendisi için sınıf durumuna gelmesi, ancak onun en ileri, en fedakâr, en cesur unsurlarının politik bir partide örgütlenmesi ve sınıfın Marksist teori ve felsefi materyalizm ile eğitimiyle mümkündür. “Her gelecek partisinin ilk görevi, halk çoğunluğunu programının ve taktiğinin doğruluğuna inandırmaktır.” (Lenin)
KİTLE HAREKETİ İÇİNDE ÇALIŞMA
Devrimi kitlelerin eseri olarak ele almak, partinin, tüm mücadele ve eylem çizgisini kitle eylemine dayandırması, kendiliğinden kitle hareketi içinde yer alma yoluyla kitlelerin aydınlatılması, eğitilmesi ve örgütlendirilmesini esas alması demektir. Parti; siyasal bir örgütün, bir grubun ya da bir sınıfın iradesine tabi olmayan, zorunlu olarak sınıf karşıtlıklarının ve çatışmalarının yaşanmasına yol açan sömürü ve baskı sisteminde, işçi sınıfı ve ezilen emekçilerin kendiliğinden kitle hareketinin dalgalanmalar biçiminde, alçalıp-yükselerek geliştiğini dikkate alarak, kendiliğinden harekete bilinçli müdahalede bulunur. İşçi sınıfının siyasal iktidar mücadelesini örgütlemek için, kitlelerin bulunduğu her yere proletaryanın giderek siyasal sınıf bilincinin geliştirilmesi amacıyla planlı ve kesintisiz bir faaliyet sürdürür.
Bu sırada,“öncülük” adına kitle hareketinin dışına düşen, kitlelerden kopan bir parti ya da örgütün öncülüğünden söz edilemez. “Öncülük” kitleler adına, kitlelerin rolüne soyunmayı değil, kitlelerin rolünü devrimci tarzda ele almayı ve kitle hareketine gereken önemi vermeyi gerektirir.
*https://www.evrensel.net/haber/332967/iki-kavram-altyapi-ustyapi
**Marksizm Kadın ve Aile, s. 226, Bilim ve Sosyalizm Yayınları.