11 yaşında 10 kişiye bakıyor
Abdullah, Türkiye’de yaşayan 143 bin Iraklı mülteciden biri. Ankara’da büyük bir organize sanayi bölgesinde çalışan Abdullah, ailede çalışan tek kişi.
Fotoğraf: Hüseyin Sinan Güler/Evrensel
Hüseyin Sinan GÜLER
Ankara
Abdullah, Türkiye’de yaşayan 143 bin Iraklı mülteciden biri. Irak’tayken okula giden Abdullah, Türkiye’ye gelince ailesinin geçimini sağlayabilmek için Ankara’da büyük bir organize sanayi bölgesinde çalışmak zorunda kalmış. 11 yıllık hayatına hem mülteciliği hem de çocuk işçiliği sığdıran Abdullah ile yaşadıklarını konuştuk.
‘OKULA GİDERSEN BİZE KİM BAKACAK?’
Abdullah sabahın erken saatlerinden akşama kadar sanayide çalışıyor. Yaklaşık 12 saat... İşten çıkar çıkmaz eve gitmeye alışkanlık yapan Abdulah, sohbet isteğimize çekingen bir tavırla “Yabancılarla konuşmayı sevmiyorum ve işte yorulduğum için uyuyup dinlenmek istiyorum” yanıtını verse de konuştukça çekingenliği geçiyor ve laf lafı açıyor. Abdullah, ailenin sekiz çocuğundan en büyüğü. Babası, üçüncü eşiyle birlikte Irak Telafer’de kalmış. Abdullah, Ankara’da annesi, annesinin kuması ve yedi kardeşiyle yaşıyor. Araba boyası yapan bir atölyede çalışan Abdullah, bu kalabalık ailenin tek geçim kaynağı. Okula gidip gitmediğini sorduğumuzda, Irak’ta yaşarken 4. sınıfa kadar okuduğunu ama Türkiye’ye gelince hiç okula gidemediğini söylüyor. Okula gitmeyi istemiş, hatta bir gün işten ayrılıp ailesinden gizlice okula ön kayıt bile yaptırmış. Fakat annesinin “Sen okula gidersen bize kim bakacak?” diye sorup ağlaması üzerine vazgeçmiş okula gitmekten. Okul planları suya düşünce ayrıldığı atölyeye geri dönmek zorunda kalmış.
‘KÜÇÜGÜM DİYE İŞE ALMADIKLARINDA 14 YAŞINDAYIM DEDİM’
Atölyeye dönünce haftalığının yüz liradan 2 yüz 25 liraya çıktığını anlatan Abdullah, “Başlangıçta beni işe almıyorlardı küçüğüm diye ama 14 yaşındayım dedim öyle aldılar. Başka ne yapsaydım” diyor. Abdullah, teyzesinin oğlunu da şimdi aynı atölyeye getirmiş. Ustası ile arasının iyi olduğunu söyleyen Abdullah, arabaları da çok sevdiğini anlatıyor. En çok lüks marka arabaları seviyormuş. Hatta Irak’tayken kendilerinin de lüks marka bir arabaları varmış. Şimdi atölyede arabalara boya yapmayı, zımpara yapıp boyayı matlaştırmayı öğreniyor. İşi öğrenip, büyüyünce kendi atölyesini açmak istediğini söylüyor.
IŞİD’İN ZULMÜNE TANIK OLMUŞ
Irak’ın Telafer ilçesinden gelen Abdullah, Türkiye’ye geliş öyküsünü söyle anlatıyor: “Telafer’den çıktık. Önce Musul’a sonra da Duhok’a gittik. Duhok’tan Türkiye’ye geldik Annem Suriye üzerinden Türkiye’ye geldi. Ben, annemin kuması ve kardeşlerimle Irak üzerinden Türkiye’ye giriş yaptık. Abdullah, Telafer’den Türkiye’ye gelene kadar IŞİD zulmünü gözleri ile görmüş. IŞİD’in infazlarını, kız çocuklarını recmettiklerini anlatarak IŞİD’i hiç sevmediğini söylüyor. Kamplarda kalıp kalmadıkları sorumuza, dört gün kamplarda kaldıklarını ama kamplardaki koşulların çok zor olduğunu söylüyor. Neden Irak’tan buraya geldiğini konuştuğumuz da savaştan kaçtıklarını söyleyen Abdullah yaşına rağmen korumacı bir tavırla “Ben annem için kaçtım, kardeşlerim için kaçtım. Annem olmasaydı, kardeşlerim olmasaydı ben de kalırdım” diyor.
İZİN GÜNÜMDE TEK BAŞIMA DOLAŞIYORUM
Abdullah yaşıtları gibi haftada iki gün bile tatil yapamıyor. Çalışmadığı zamanlarda ne yaptığını soruyoruz Abdullah’a. Sanayideki abileri gibi sadece pazar günleri izinli olduğunu söyleyen Abdullah “Bazen evde oturuyorum, bazen de tek başıma Ulus’a, Sincan’a dolaşmaya gidiyorum” diyor. Abdullah, Türkçe müzik dinlemiyor ama televizyondaki dizileri çok sevdiğini anlatıyor. İşten çıkar çıkmaz bizimle buluşmaya gelen Abdullah, sohbetimiz bitince yorgunluğunu biraz olsun atabilmek için evin yolunu tutuyor.