Gönüllü çıkışlar işçi birliğinin bölünmesi demektir
Bir metal işçisi, 'Krizin faturasını ödememek için biz ne yapıp edip birliğimizi büyütmeliyiz' çağrısı yapıyor.
Fotoğraf: Pixabay
Bir Metal İşçisi
Tuzla
Sendikalı bir metal fabrikasında çalışmaktayım. Gündemde olan kriz her zaman olduğu gibi yine biz işçileri vurmaya başladı. Aynı sektördeki başka bir fabrikanın kapanmasıyla temsilcilerin bu fabrikayı örnek göstermesi işsiz kalma korkusu ile birlikte huzursuzluğu da beraberinde getirdi. Bunun hemen ardından temsilciler gönüllü çıkışların başladığını açıkladı. Fakat yaptıkları toplantıda işçilerin çıkmalarını engelleyecek, çıkmamaları gerektiğini ifade edecek hiçbir açıklamada bulunmadılar. Yapılan açıklama sadece zorunlu çıkışlara karşı mücadele edeceklerini belirtmeleri oldu.
Gönüllü çıkışların başlamasının ardından, çalıştığım bölümde üretimin istenildiği gibi gitmemesi durumunda bölümün kapatılacağına dair bir söylem de yayıldı. Bu söylemle gönüllü çıkışların önünü tamamen açtılar. Bunu fırsat gören fabrika yönetimi baskı yapmayı sürdürüyor. Bu hamleden sonra işçilerin içinde bir homurdanma başladı. Burası da diğer kapanan fabrika gibi olacak kaygısıyla ‘Acaba biz de haklarımızı alıp çıksak mı’ gibi tartışmalar oluyor. Sendika bu durumu seyrediyor. Oysa bu hamle içerideki örgütlü mücadeleyi zayıflatmanın adımlarından bir tanesi. Biz bunu sendikayla konuşuyoruz, bize merak etmeyin deyip duruyorlar ve çıkmak isteyeni zorla tutmayız diyorlar. Oysa şunu anlatsalar, bu kriz koşullarında birliğimizi bozmayalım, buradan çıktığımızda yeni bir iş bulmanın zor olacağını anlatsalar, eminim bu tartışmaların sonu gelir ve fabrika yönetimi de bizi bu kadar tehdit etmez. Bu durumda krizin faturasını ödememek için biz ne yapıp edip birliğimizi büyütmeliyiz.