Engel-Siz’de ölüm yolculuğu
Bekir Dadır, Hüseyin Peker'in son şiir kitabı Engel-Siz üzerine yazdı: Ölüme giden şiirin personası
Engel-Siz kitap kapağı
Bekir DADIR
Şair
İnsan ana rahminden çıkmasıyla birlikte ölüme yol almaya başlar. Yani aslında doğum demek, ölüme doğmaktır. İnsanoğlu her zaman ölmemek için önüne engeller koyar, bu engellerin koyulması çoğu kez bilinçli değildir. Toplum-devlet-aile baskısı, insanın ölümünü zamana yarar. Bu yayma durumu da kişide tükenmişliğe, bıkmışlığa yol açar.
Şimdi bu küçük girişten sonra Hüseyin Peker’in Kaos Çocuk Parkı’ndan çıkan yeni şiir kitabı Engel-Siz’e bakmakta yarar var. Peker, bu kitabıyla şiir dilini, anlatımını biraz değiştirmiş desem, yanılmış olmam sanırım. Daha önceki okuduğum kitaplarındaki dile bakınca daha sade, anlaşılır bir dile dönmüş Peker. Bu sadelik, anlaşılırlık şiirinin izleğine/izleklerine de yansımış diyebilirim. Öyle ki Peker, Engel-Siz’de bizi geçmiş ile, çocukluk ile ve ölüme giden şiirin personasıyla karşı karşıya bırakıyor. Bu karşılaşma kitabın ilk şiiriyle gerçekleşiyor: “doğu okulundan geleli çok olmadı/ yarasa görmüş kişilerdik şehir şıklığında/ ‘uzun tuman’ üzerine giydiğimiz zıbınlar”
Şiirin bütününe bakacak olursak çocukluk ile başlayan anlatım, gençlik yıllarına kadar sürüyor: “anne hep kızdırdım seni, ev sattırdım/ haylazlık yaptım, babamı üstüne saldım/ bir de üstüne ilk aşkı buldum, tozdan kömürden/ o yönetti beni eski defterlerde/ ölmek dışında her şeyi denedim”
Şiirin son üç dizesinde ise ölüme yaklaşan şiir personasıyla karşı karşıya bırakıyor Peker bizi: “engin sabırlar diliyorum herkese, yaşamın içinde/ bir gecede binlerce kuş ötüyor üzerimde/ zehir örneklerinden bir son bulsam diye kendime”
‘TÜKENMİŞLİĞİ HİSSEDİYOR OKUR’
Engel-Siz’deki izleklerden bahsederken “ölüme giden şiirin personası” demiştim. Ölüme gidişin farkında olan bir anlatıcı mevcut Engel-Siz’de. Ve bunu bütün şiirlerinde görüyoruz neredeyse. Ve neredeyse her şiirinde önce çocukluk zamanlarından söz açıyor Peker, sonrasında da ölüme olan yakınlığını vurguluyor. Bunu bilinçli mi yapıyor, yoksa bu vurgulama bilinçaltının Peker’e bir oyunu mu bilemiyorum.“kendimden geçirdi karnemde bıraktığım rakamlar/ ütülü elbiselerle uymuşken yanında”... “ah toprak gizle beni/ hangimizin öldüğünü görsünler diye”
Kitabın devamında tükenmişliği daha çok hissediyor okur. Bu tükenmişlik, “Tükeniş Okları” adlı şiirle ölüme doğru giden şiir personasının en açık hali diyebilirim. Öyle ki şiirin personasının artık yaşama gücünün kalmadığını, her şeyi yaşadığını, “artık ne yaşayabilirim ki?” sorusunu kendisine sorduğu bir şiir: “tükeniş okları bu üzerimdeki/ çığlığımı susturdum/ artık bir hikâyem bile yok/ aşka seyrederdim karıncaları/ kamaştırdığım gözlerden eser yok/ bir yudumda içtiğim halde eskiden/ seni sevmemde bir gariplik var bu seferinde”
‘HELALLİK İSTER GİBİ’
Peker’in şiir personası ölüme doğru giderken sanki herkesten helallik ister gibi bir tavrı var. Kimi şiirlerinde birilerinden özür diliyor, kimi şiirlerinde kendini bağışlıyor, bu dünyadan alacağı başka bir şeyin olmadığını bilen bir hali var. Yer yer felsefi göndermeleri de yok değil Engel-Siz’in. Örneğin “Havada Asılı” şiirinde “ömür boyunca birkaç kez ölüp, doğup ölüyoruz” derken Hegel’in ölüm ve doğum üzerine düşüncelerine de selam gönderiyor Peker.
Peker’in şiirinin personası ölüme giderken son sözleri ya da intihar eden bir kişisinin arkasında bıraktığı mektup niteliğinde dizeleri ise şunlar: “hepsini ödedim geçmişimin, kimseye borcum yok/ kalanlar rahat sayabilir kendini,/ borca dair, imza, kefillik filan, hatta resmi sentler/ dostlarla aramda, imza sirkülerim bile iptal noterlerde/ bu adam yaşamadı diyen bir not bulacaksın”
Hüseyin Peker, Engel-Siz, Kaos Çocuk Parkı, 52 sf