'Yılmaz Güney bir hayata yedi hayat sığdırmış insandır'
'Çirkin Kral Efsanesi' belgeselini çeken Hüseyin Tabak'la sohbet ettik: 'Yılmaz Güney’in hayatını ve kişiliğini en iyi anlatan kendi filmleriydi'
'Çirkin Kral Efsanesi' belgeseli basın görseli
İsmail AFACAN
İstanbul
Yılmaz Güney’in hayatını anlatan “Çirkin Kral Efsanesi” geçtiğimiz hafta vizyona girdi. Belgeselde, yönetmen Hüseyin Tabak’ın “Yılmaz Güney kimdir” sorusu üzerine yaptığı yolculuk anlatılıyor. Belgesel boyunca Yılmaz Güney’in uğradığı duraklarda dönemin tanıklarıyla yapılan röportajlar yer alıyor. Bu röportajlar Türkiye sinemasının unutulmaz ismini daha yakından tanımamızı sağlıyor.
Belgeselin yönetmeni Hüseyin Tabak’la “Çirkin Kral Efsanesi”ni konuştuk. Yılmaz Güney’in hayata bıraktığı izlerin kendilerini bir yolculuğa çıkardığını söyleyen Tabak, “Yılmaz Güney bir hayata yedi hayat sığdırmış insandır. Yılmaz Güney’in hayatını ve kişiliğini en iyi anlatan kendi filmleriydi" dedi.
Belgeselde Yılmaz Güney’in film çektiği, ödül aldığı, yaşamının geçtiği mekanlarda çekimler yapılmış, buralarda röportajlar yapılmış. Onun izini takip etmek size neler hissettirdi?
Onun yaşantısının geçtiği yerlere gittiğimizde ekip olarak kendimizi ona yakın hissediyorduk. Hele Duvar filminin çekildiği yerde... Duvar’da gardiyan rolünü canlandıran Ahmet Zirek’le röportaj yaparken bir süre kendine gelemedi. Filmin çekimlerinden sonra oraya bir daha gitmemişti. Çok duygulandı. Duvar filmini ve kamera arkasını izleyip oraya gitmek benim için de çok etkileyiciydi. Onun adımları bizi bir yolculuğa çıkardı.
Yılmaz Güney’in ailesi, yakın dostları ve çalışma arkadaşlarıyla yapılan röportajlar oldukça kapsayıcıydı. Belgeselde Tarık Akan’dan Tuncel Kurtiz’e, Nebahat Çehre’den Fatoş Güney’e, Costa Gavras’dan Abdurrahman Keskiner’e birçok isim Yılmaz Güney’i anlatıyor. Bu isimleri bir araya getirmek zor olmadı mı?
Bu bir organizasyon meselesiydi. Ekibimiz bu konuda çok yoğun çalıştı. Bu projede iki ana ileten vardı. Bunlardan birisi Abdurrahman Keskiner... Sanatçı dostları için o aracı oldu. Diğeri kızı Elif Güney’di. Ailesine kapıyı açan o oldu. Halasıyla ve kuzeniyle... Bir de “Güzelliğin On Para Etmez” filmiyle Altın Portakal almam da işimi kolaylaştırdı.
Belgeselde “Yılmaz Güney kimdir?” soruna yanıt aramak için yaptığınız yolculuğu izliyoruz. Bu yolculuk sırasında nasıl bir Yılmaz Güney’le karşılaştınız?
Yılmaz Güney’in insani taraflarını görünce gözümde daha da efsaneleşti. Yılmaz Güney’i abi, baba, eş, arkadaş diye tanıdım. Dinlediğim hikayelerde özellikle sanatsal olarak bu kadar şeyi nasıl yaptı diye şaşırdım. Kendim dinlemeseydim inanamazdım. Yurt dışındaki yönetmenler de söyler, yaşadığı dönemde efsaneydi şimdi daha büyük bir efsane ki bunu heykelleştirmek için söylemiyorum.
Belgeselde sokak röportajlarıyla da karşılaşıyoruz. Nasıl tepkiler aldınız?
Çekimlerin en keyifli yanı buydu. Sokak röportajları sırasında Yılmaz Güney’in insanları birleştiren bir figür olduğunu anladım. Türk, Kürt, Alevi, Sünni, sol ve sağ gibi çeşitli kesimlerden ters bir tepki görmedik. Sadece bazıları konuşmak istemedi, ‘Bizi ilgilendirmiyor’ dediler. Sokak röportajları en neşeli bölümlerdi. İnsanlardan Yılmaz Güney’i dinlemek, onu bana daha da yaklaştırdı.
Anlatılanları dinlediğimizde Yılmaz Güney’in senaryosunu yazdığı filmlerde kendi yaşantısından çok beslendiğini fark ediyoruz.
Yılmaz Güney yaşadıklarını bazen bire bir filme aktarıyordu. Yılmaz Güney’i araştırırken şunu fark ettim, Yılmaz Güney’in hayatını ve kişiliğini en iyi anlatan kendi filmleriydi. Filmleri hayatıyla paralel gidiyordu.
Belgesele Yılmaz Güney’in Hücrem kitabından pasajlar da konulmuş. Özel bir nedeni var mı?
Hücrem kitabı bence en önemli eserlerinden biri. Çünkü bizim toplumumuzda öz eleştiri pek yok. Hücrem, Yılmaz Güney’in sinemasal değişimini anlatan öz eleştiri metni olduğu için bu kitaptan pasajlara yer verdim.
Tekrar size gelirsek, bu yolculuk sizde ne gibi değişimler yarattı?
Belgesel benim Kürt kimliğime yaptığım özel bir yolculuk aslında. Bu sayede Türkiye’de yaşayan insanları daha yakından tanıma fırsatım oldu. Yılmaz Güney’in kitaplarını sesli sesli okuyarak Türkçe’mi geliştirdim ve Türkiye’nin dört köşesinde insanlarla sohbet ettim. Eskiden buralara sadece tatil için geliyordum. Yaptığım bu yolculukta Anadolu’yu kendime daha yakın hissettim.
Son olarak belgeseli çekmenize neden soruyu size yönelterek bitirelim: Yılmaz Güney kimdir?
Belgesel, Yılmaz Güney’in gözlerinin bağlı olduğu, kendi ekseni etrafında döndüğü film sahnesiyle başlıyor. Filmin sonunda annesinin ‘Ben seni arıyorum arıyorum bulamıyorum. Dağlara taşlara çıktım. Kurda kuşa sordum. Seni bulamıyorum’ sözleriyle bitiyor. Aslında Yılmaz Güney bir hayata yedi hayat sığdırmış insandır. Onu bulmak çok zor. Yılmaz Güney beyazdır, siyahtır, yeşildir, kırmızıdır demek çok zor. Benim Yılmaz Güney’i araştırmam bitmedi, sürecek. Çünkü hep yeni şeyler öğreniyorum. Sonunu bunun için açık bıraktım.