05 Kasım 2018 05:14

İTO Başkanı: 'Sağlıkta şiddet tasarısı' beklentilerimizi karşılamıyor

İTO Başkanı Dr. Pınar Saip, TBMM'de görüşülen 'Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı'na dair 'Hiçbir hüküm, bizim beklentilerimiz karşılamamaktadır' dedi.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Melike CEYHAN

AKP milletvekillerince 30 Ekim’de Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) sunulan ve sağlık çalışanlarını yakından ilgilendiren "Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı” Meclis Sağlık Komisyonu’nda görüşülmeye devam ediyor. İstanbul Tabip Odası (İTO) Başkanı Dr. Pınar Saip, yasa tasarısını değerlendirdi.

‘NE CEZA ARTIRIMI NE DE CAYDIRICILIK SÖZ KONUSU’

Saip, yasa tasarısının her bir maddesinin hekimler için olumsuzluklar içerdiğini belirtti. "Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı" şeklinde sunulan 25’inci maddenin TTB’nin istediği yasa tasarısıyla hiçbir ilgisi olmadığını dile getiren Saip, “Bizim önerilerimizde sağlıkta şiddete maruz bırakanlarla ilgili 2 ile 4 yıl arasında hapis cezasının verilmesi, hükmün açıklanmasının ertelenmesinden yararlanmaması, şiddet girişimi sağlık hizmetine sunumunu engellediyse cezaların iki kat artırılması gibi talepler vardı. Yani caydırıcılık içeriyordu. Bu yeni yasa tasarısında ise hiçbir değişiklik yok. Ne ceza artırımı ne de caydırıcılık söz konusu. Yeni şiddet yasası tasarısı diye getirdikleri yasada hiçbir hüküm bizim beklentilerimiz karşılamamaktadır. Bu nedenle yeni getirilen yasa tasarısının hiçbir anlamı da yok” diye konuştu. 

'GERÇEK BİR SAĞLIKTA ŞİDDET YASASI MUTLAKA ÇIKMALI'

Sağlıkta şiddetin önlenmesi için yalnızca caydırıcılığın yetmeyeceğinin altını çizen Saip, “Şiddete neden olan birçok faktör var. Sağlık hizmeti veren kurumların yardımcı personel, destek personel eksikliğiyle direkt karşı karşıya kalması, sağlıkta dönüşüm programı nedeniyle hastalara yeterli sürenin ayrılmaması, beklentilerin aşırı derecede yükseltilmesiyle hastaların her durumda iyileşecekleri gibi bir kanıya varmaları ve eğitim ve sağlık okur yazarlığı eksikliğinden dolayı hekimin yapabileceklerinin neler olduğu konusunda bir fikirlerinin olmaması ve politikacıların hekimlere karşı rencide edici bir dil kullanması gibi nedenler sağlıkta şiddeti körüklüyor. Bunlarla ilgili ayrıca bir mücadele sürerken gerçek bir sağlıkta şiddet yasası tasarısının mutlaka çıkması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

‘HEKİMLERİN ÇALIŞMA HAKKI ELİNDEN ALINIYOR’

Saip, yasa tasarısının 5’inci maddesiyle hekimin mesleğini icra etmesiyle ilgili bir yargı kararı olmaksızın kişilerin güvenlik soruşturması nedeniyle mesleğini icra etmesinin elinden alındığını kaydetti.

Bu nedenle mağdur olan hekimlere özel sektörde bile çalışma hakkının tanınmadığını sözlerine ekleyen Saip, “Hekim, mecburi hizmet süresince 600 gün boyunca evde otursun, açlıkla mücadele etsin deniliyor. Güvenlik soruşturmasını bekleme süresiyle birlikte bu süreç 700-800 günü de bulabilir. Kimin tarafından verildiği belli olmayan bir takım güvenlik soruşturmaları sonucunda hekimin mesleğinin icrasının elinden alınması korkunç bir maddedir. Hiçbir hukuksal dayanağı olmadan hekimin çalışma hakkının elinden alınmasının bir örneğini Nazi Almanyasının Yahudi hekimlerine karşı kullandığını görüyoruz. Dünyada bunun başka bir örneği daha yoktur” diye belirtti.

Güvenlik soruşturmasından ve KHK’yle görevlerine son verilen hekimlerin daha önceden özel sektörde çalışabildiklerini hatırlatan Saip, bu kanun tasarısıyla SGK anlaşması olan hastanelerde çalışmalarının engellendiğini aktardı. Saip, “SGK ile anlaşması olmayan hastane çok az var. Hekimler hastalarına SGK kapsamında ilaç yazamayacaksa, müdahale yapamayacaksa bu hekimin yaşamaları ve para kazanmaları mümkün değildir. Bu maddenin de mutlaka geri çekilmesi gerekiyor” dedi.

‘ODALAR İŞLEVSİZLEŞTİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR’

Bir hekimin ikinci bir iş alacağı zaman Türk Tabipleri Birliği’nden (TTB) onay alması gerektiğini hatırlatan Saip, TTB’nin yetkisinin bu kanunla kaldırılmak istendiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu, büyük ticari işletmelerin hekimleri birçok ilde gereğinden fazla çalıştırarak hekim emeğini sömürmesi anlamına geliyor. Bununla birlikte hem hastaya yeterli zaman ayrılamayacak, nitelikli sağlık hizmeti verilmeyecek hem de hekim emeği sömürülecek. Bu tür izinlerin Sağlık Bakanlığı tarafından değil meslek odaları tarafından verilmesi gerekiyor. İkinci bir iş yerinde çalışmak için zamanı var mı? Mesleğini icra etmek için uygun koşullar var mı? Bunlar meslek odaları tarafından araştırılır. Bu yetkinin TTB’nin elinden alınması odaları işlevsizleştirme anlamı taşımaktadır” ifadelerini kullandı.

‘ŞEHİR HASTANELERİNİN AYRICALIKLARI KALDIRILMALI’

Yasa tasarısında yer alan Şehir Hastaneleri konusuna da değinen Saip, “Şu anda Ankara Bilkent’teki şehir hastanesi aylık 2 buçuk milyon liraya kiralanmış durumda. Bu tür yüksek kira mecraları daha önceden 5 yıllığına anlaşılırken bu kanunla anlaşma 10 yıla çıkıyor. Ayrıca maliyenin denetiminden muaf tutuluyor. Bir takım özel şirketlere devlet arazisi veriliyor. Kamu İhale Kanununa da tabi olmayacakları gibi gerçekten çok ayrıcalıklı olanaklar sağlanıyor. Bu madde ile şehir hastaneleri tam anlamıyla bir ticarethane olarak sağlığın içine girecek. Buraya giden vatandaşlarımız birer müşteri şeklinde ele alınacak. Şehir hastaneleriyle ilgili verilen ayrıcalıkların kaldırılarak bunun mali denetimi şeffaf bir şekilde ne kadar harcandı? Bize ne tür bir getirisi var? Toplum sağlığının önündeki sorunlar neler? Bunlar detaylarıyla tartışıldıktan sonra adım atılmalı” diye belirtti.

Sağlık alanını ilgilendiren birçok konunun aynı torba yasası içinde yer aldığını aktaran Saip, belli konuların göz ardı edilmesinin amaçlandığını vurguladı. Saip, “Diğer maddeler o kadar çok öne çıkıyor ki şehir hastanelerine tanınan ayrıcalık gündem bile olamıyor. Belki birkaç madde geri çekilecek ve diğer maddeler meclisten geçecek” dedi.

‘ELİMİZDEN GELENİ YAPMAYA HAZIRIZ’

Sağlığı ilgilendiren alanlarda yapılan yasalarda, ilgili meslek kuruluşların, derneklerin görüşlerinin alınması gerektiğine dikkat çeken Saip, sözlerini şöyle tamamladı:

“Her bir maddenin uzun uzun tartışılması gerekiyor. 5 milletvekilinin imzasıyla bu kadar geniş, sağlık alanını bu kadar çok etkileyebilecek maddelerin bir anda tek bir torba yasası ile getirilip iki gün öylesine bir tartışma yapılması Türkiye demokrasisi açısından kabul edilebilir bir şey değildir. Milletvekillerinden, Sağlık Komisyonu üyelerinden bu maddelerin ilgili kuruluşların, sivil toplum kuruluşları, odalarında görüşleri alınarak tekrar gözden geçirilmesini istiyoruz. Özellikle 5’inci maddenin tamamen geri çekilmesi gerektiği konusunda elimizden geleni yapmaya hazırız.” (İstanbul/MA)

ÖNCEKİ HABER

Gökçeada Kuzu Limanı'nın özelleştirilmesi için yatırımcılara davet

SONRAKİ HABER

Reza Zarrab için 'yalı' davasından yakalama kararı çıkarıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa