42. Şehircilik Kolokyumu başladı: Göç, Kent ve Siyaset
Göç ve kent ana temasıyla düzenenlenen kolokyumda, Türkiye'nin mülteci konusunda kalıcı bir strateji politikasının geliştirmesi gerektiği konuşuldu.
Fotoğraf: Evrensel
TMMOB Şehir Plancıları Odası tarafından bu sene 42.si düzenlenen '8 Kasım Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu' İzmir'de gerçekleşti. Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesinin programdaki KHK ile ihraç edilen barış akademisyenlerini gerekçe göstererek geri çekilmesinden dolayı Tarihi Havagazı Fabrikası'nda yapılan kolokyumun bu seneki ana teması 'Göç, Mekan ve Siyaset'. 3 gün boyunca sürecek kolokyumda göçün kent üzerine etkileri, entegrasyon, planlama, göç çalışmaları, göçmen dayanışma ağları, emek piyasası konuşulacak. Kolokyuma, ülkenin birçok kentinden şehir plancıları, akademisyenler, üniversite öğrencileri ve mülteci konusu üzerine çalışan dernek temsilcileri ile İzmir Büyükşehir Başkanı Aziz Kocaoğlu, belediye başkanları, büyükşehir bürokratları katıldı. Salonun yetersiz kalmasından dolayı çok sayıda katılımcı konuşmaları ayakta dinlemek zorunda kaldı.
'KHK İLE İHRAÇ EDİLEN AKADEMİSYENLER ONURUMUZDUR'
Programın açılışında konuşan TMMOB Genel Başkanı Mehmet Emin Koramaz, DEÜ'nün düzenleme komitesinden geri çekilmesine değinerek "Üniversitenin mekanlarını kapatmasını şiddetle kınıyorum. Bizim zamanımızda üniversiteler demokrasinin beşiği ve aydınlık geleceğin umuduydu. Bu kararın kendisi bile üniversitelerin ne durumu getirildiğini, YÖK nedeniyle nasıl siyasallaştığının, bilim ve özgür düşüncenin susturulduğunun göstermesi açısından önemlidir. KHK ile ihraç edilen akademisyenler bizlerin onurudur, gururudur. Şimdiye kadar olduğu gibi bilim, teknik, barış, demokrasi, çok kültürü bir toplumu zenginlik olarak kabul etmek için, halkların kardeşliği için çalışan öğretim üyeleriyle omuz omuza durmaya devam edeceğiz" dedi.
'PARA DOLAŞIYOR AMA GÖÇ TEHDİT OLARAK GÖRÜLÜYOR'
Paranın rahatça dolaşabildiği bir ortamda insan hareketinin tehdit olarak görüldüğünü belirten Koramaz şunları söyledi: "Oysa biliyoruz ki dünya göç hareketleri üzerine kurulmuştur. Savaşlardan dolayı insanlar yerlerini terk ederken büyük zorluklarla karşılaşıyorlar. Kriminalize ediliyorlar, engelleniyorlar, tırlarla, botlarla taşınmaya mecbur bırakılıyor, ölüme itiliyorlar.Yollarda beton duvarlarla, tel örgülerle, paramiliter güçlerle karşılaşıyorlar. Ulaşmak istedikleri yerlerde de kimsenin çalışmak istemediği işlerde çalışıyor, kimsenin kalmak istemediği evlerde yaşamak zorunda kalıyorlar. Neoliberal politikalardan dolayı göçmenler düşmanlaştırılıyor, bütün kötü şeylerin sorumlusu olarak görülüyorlar. Avrupa'da sağ partiler güçleniyorsa bunun sebebi sosyal devlet politikasından uzaklaşılmasıdır. Kolokyumun birlikte yaşamaya bir adım olacağını düşünüyorum".
'ÇÖZÜM ÜRETİLMEZSE TEHDİT'
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocağlu, İzmir'de gettolaşma olmadığını ileri sürerek, çözüm üretilmezse mültecilerin tehdit olacağını belirtti. Kocağlu "Bizde gettolaşma olmadı. Hiçbir şehrimizde ‘şunların semti’ gibi yaklaşımlar olmadı. Anadolu’da hamur olmuş aynı kültürden insanlar geldiler. Şimdi Suriye’den, Afrika’dan, Afganistan’dan insanlar geliyor. Esas itibariyle de Türkiye’de kalmak istemiyorlar. Gidemeyenler burada kalıyor. Denizlerde yaşadığımız faciaları hepimiz biliyoruz. Acilen çözüm üretilmezse bizim ülkemizde özellikle Suriyeli ve diğer göçmenlerin yaşadıkları yerlerde gettolaşma olacaktır. Bu kaçınılmazdır. Bu büyük kentlerimizi tehdit eden önemli bir olaydır” dedi.
'ONURLU BİRLİKTE YAŞAMANIN YOLLARINI KONUŞMAMIZ LAZIM'
Prof. Dr. Murat Erdoğan, Türkiye'de nüfusun yüzde 5'ini aşan dinamik bir Suriyeli nüfusun olduğunu belirterek "Karşılıklı olarak onur içinde birlikte yaşamanın yollarını konuşmamız lazım. Gettolaşmalarla karşı karşıyayız. Günde ortalama 600-700 Suriyeli kayıt yapıyor. Bu sayılara karşı kolaycılığa kaçmadan politika geliştirmemiz gerekiyor. 'Neden doğuruyorlar, neden denize giriyorlar, neden savaşmıyorlar' konularını bir kenara bırakıp geleceği konuşmamız gerekiyor. Türkiye'nin strateji geliştirilmesi lazım. İktidarı eleştiriyoruz ama muhalefetin de çözüm politikası yok. 'Suriye'de savaş bitecek geri gidecek' söylemi gerçekçi değil. İnsanlar burada yaşam kurmaya çalışıyorlar. İnsanlar işsiz kalınca sorun yaşayınca nefret artıyor, ensar söylemi havada kalıyor. Toplum bir araya gelmiyor, birbirine paralel toplumlar yaratılıyor. Türkiye'de yoksul dayanışması yaşandı ama bir yere kadar ama sadece mültecilere yardım gidince bu dayanışma da sonlanıyor. Türk toplumunun bu konuda hazırlanması gerekiyor. Suriyelileri de bu tartışmaya dahil etmeniz gerekiyor ama onların da ne istediği de önemli. Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri sağlıklı bir iletişim sisteminin geliştirilmemesi. Yerel yönetimlerin mülteci konusundaki anlayışı değişmesi lazım. Sadece yükümlülük değil kaynak da aktarılması gerekiyor." (İzmir/EVRENSEL)