Avrupa ve ABD, İran üzerinden karşı karşıya geliyor
İran’ın tüm enerji ihracatını ambargo altına alan ABD'nin yaptırımları; Almanya, İngiltere, Fransa ve diğer AB ülkelerinin çıkarlarıyla çelişti.
Bayrak görselleri: Pixabay | Kolaj: Evrensel
Keith JONES
Washington’ın İran’a yönelik -ekonomiyi boğma ve Tahran’da rejim değişikliğini tetikleme amaçlı- yeni yaptırımlar dayatması, dünya jeopolitiğini bulandırıyor. İran’ın tüm enerji ihracatını ambargo altına alan ABD, bu ülkeyi kendi hegemonyasındaki dünya finansal sistemi dışına çıkarıp Tahran’ın sınırlı ticaretini de felç etmeyi, makina, yedek parça hatta temel gıda ürünleri ve ilaçlara erişimini engellemeyi hedefliyor.
Amerikan emperyalizmi bunu yaparak bir kez daha kendini kanun yerine koyuyor. Yaptırımlar açıkça yasa dışı ve uluslararası kanunlara göre de savaş nedeni. Yeni yaptırımlarla Washington’ın baskıları ve savaş tehditleri sonucunda BM Güvenlik Konseyi tarafından da onaylanmış olan 2015 İran Nükleer Anlaşması, diğer adıyla Birleşik Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) çiğnenmiş oluyor. JCPOA’nın tüm diğer bileşenleri - Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya ve Avrupa Birliği - ve İran’ın sözlerini yerine getirdiğini denetlemekle görevli Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı bu ülkenin anlaşmadaki taahhütlerini tam anlamıyla yerine getirdiği konusunda ısrarcılar.
JCPOA’yı destekleme sözünü tutmayan Washington şimdi elinde ikincil yaptırımlar sopasını sallayarak dünyanın geri kalanını yasa dışı ambargosuna ve rejim değişikliği saldırısına katılmaya zorluyor. ABD’nin İran’a yönelik ekonomik savaşı sadece Ortadoğu’da tansiyonu yükseltmekle kalmıyor diğer büyük güçler ve özellikle, Avrupa ile arasındaki ilişkileri de bulandırıyor.
ABD KARŞITI OLUŞUM
Geçtiğimiz Cuma günü, İngiltere, Fransa, Almanya dışişleri bakanları ile AB Dış İlişkiler Temsilcisi Frederica Mogherini, JCPOA anlaşmasına desteklerini yineleyen ve ABD ambargosuna karşı kararlılık ifade eden ortak bir açıklama yaptılar. Deklarasyonda, “Amacımız AB Kanunu ve BM Güvenlik Konseyi 2231 Nolu kararı uyarınca İran ile yasal ticaret yürüten Avrupalı aktörleri korumaktır” denildi. İran ile finansal kanalların açık tutulmasına, petrol ve gaz ihracatı yapabilmesine, Rusya, Çin ve anlaşmayı destekleyen diğer ülkeler ile iş yapabilmesine vurgu yapıldı.
Deklarasyonda, Avrupalı güçlerin yasal ticaret yapma hakları konusunda ortak bir irade ortaya koyulurken bu amaçla ABD etkisindeki dünya finansal sistemi dışında dolar harici diğer para birimlerinin ve avronun kullanabileceği, Avrupalı ya da Rusya ve Çin gibi diğer potansiyel katılımcı ülkeleri de içerebilecek Özel Amaç Aygıtı (SPV) kurulmasının gündeme alındığı belirtildi. Trump yönetimi ise, ABD ambargosundan geçici muaf tutulacak ülkeler arasına hiçbir AB üyesini dahil etmeyerek Washington’ın Avrupalılara yönelik küçümseme tavrını vurgular nitelikte bir adım attı.
AVRUPALI EMPERYALİSTLERİN ENDİŞELERİ
Almanya, İngiltere, Fransa ve AB en az Washington kadar açgözlüler. Avrupa’nın büyük güçleri çılgınca silahlanırken NATO’nun Rusya’ya karşı giriştiği savaş hazırlığının da mızrak başı oldular. Son 30 yılda Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da, Afganistan’dan Libya ve Mali’ye kadar birçok savaş ve neosömürgeci müdahale gerçekleştirdiler.
Ancak Trump yönetiminin İran’a pervazsız ve provokatif saldırısının doğurabilecekleriyle ilgili tepki ve çekinceleri var. Tepkililer çünkü Washington’ın nükleer anlaşmayı dağıtmış olması Avrupa sermayesinin İran iç pazarında hakim pozisyon elde etme ve İran’ın yüksek oranda imtiyazlı petrol ve gaz ticareti önerilerini sömürme planlarının altından halıyı çekivermiş oldu. Çekiniyorlar çünkü, ABD - İran geriliminin tüm Ortadoğu’yu ateşe atacak, yeni mülteci krizlerini tetikleyecek, petrol fiyatlarının fırlamasına neden olacak ve bunlardan da önemlisi, henüz Avrupalı güçlerin istedikleri sonucu almalarına yetecek askeri yeterlilikten yoksun oldukları koşullar altında bölgenin sınırlarının yeniden çizilmesini getirecek bir savaşa dönüşme ihtimali var. Bugüne kadar Trump yönetimi, yaptırımlar karşısında Avrupalıların yükselen muhalif seslerine karşı kibirli, hatta ukalaca tavır aldı. Trump ve yönetimdeki Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton gibi diğer savaş şahinleri, birçok Avrupalı şirketin ABD yaptırımlarından çekinerek kendi iradeleriyle İran bağlantılarını sonlandırmalarından keyif duydular.
Financial Times, geçtiğimiz hafta muhtemel ABD tepkisinden çekinildiği için hiçbir Avrupa ülkesinin SPV toplantısına ev sahipliği yapmaya yanaşmadığını, bu oluşumun yeni yıldan önce hayata geçmesinin beklenmediğini yazdı. Avrupa’nın güçlükleri ve tereddütleri gerçek. Ancak bunlar, yaklaşmakta olan jeopolitik değişimlerin büyüklüğü ve yakıcılığı hakkında ipuçları da veriyor. Washington’ın tek taraflı olarak yaptırım uygulayabilme gücü, ABD dolarının dünyadaki rezerv para birimi olarak oynadığı role ve bankacılık sistemindeki hegemonyasına da hizmet ederken, Avrupa’nın ABD’nin ambargo silahına meydan okurken bu temel unsurlarla da mücadeleye girmesi gerekiyor. Avrupalı emperyalist güçler bu yolu tercih ediyorlar çünkü tüm diğer büyükler gibi dünya kapitalizminin sistematik kriz koşullarında çılgınca pazar, kâr ve stratejik avantaj peşinde koşturuyorlar.
UZLAŞMAZ ÇELİŞKİLER
Kendilerini, yükselen yeni güçler ile ekonomik gücündeki erozyonu giderebilmek için savaşa daha çok dayanan bir ABD arasında sıkışmış halde bulan Alman emperyalizmi liderliğindeki Avrupalı emperyalistler, bağımsız ve yağmacı çıkarlarını gerektiğinde ABD’ye karşı da koruyabilmek için ekonomik ve askeri aygıtlarını geliştirmeye çalışıyorlar.
SPV oluşumunu ortaya koyanlar bunun çok iyi farkındalar ve sadece İran ile ilgili olmadığını da açıklamış durumdalar, Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire, “İran ile krizin Avrupa için bağımsız finansal kuruluşlarını yaratacağı ve istediği herkesle ticaret yapmasına olanak sağlayacak ‘bir fırsat’ olması gerektiğini” söyledi. Fransa Dışişleri Sözcüsü Agnes Von der Muhl de “SPV gelecekte Avrupalı şirketlerin yasa dışı yaptırımlardan korunabilmesi için Avrupa Birliği’ne bağımsızlık aracı yaratmayı hedefler” şeklinde konuştu.
ABD emperyalizminin stratejistleri de SPV oluşumunun Trump yönetiminin İran politikasına muhalefetten daha öte bir şey olduğunun farkındalar. Geçtiğimiz ay Foreign Affairs’e yazan Obama dönemi bürokratlarından Elizabeth Rosenberg, Trump’ın tek taraflı yaptırımlarının AB’yi Washington’a muhalefet ederken Rusya ve Çin ile yan yana getirdiğini ifade etti.
(World Socialist’ten kısaltarak çeviren Ali Karataş)